Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Eylül '07

 
Kategori
Tiyatro
 

Barış Çakmak

Barış Çakmak
 

Barış Çakmak; 1979 Gelibolu doğumlu. Tiyatro dizi ve sinema oyuncusu. 2004 yılında İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro bölümünden mezun oldu. Zerda, Kırık Ayna, Kuzenlerim, Gülpare gibi televizyon dizilerinde oynadı. 2002 yılında Yusuf Kurçenli' nin yönettiği, ' Gönderilmemiş Mektuplar ' sinema filminde rol aldı. Çeşitli tiyatro topluluklarıyla çalıştı. 2006 yılında Rest Oyuncularına girerek tiyatro hayatına devam etmekte...

Barış Çakmak kimdir?

Barış Çakmak 1979 da doğup takriben bu tarihten 10 sene sonra oyuncu olmaya karar vermis biridir. Okuldu Konservatuvardı diye diye 6 senedir profesyonelce bu mesleği yapmaya başlamış televizyon, dizi, sinema ve tiyatro oyuncusudur.

Bu işe nasıl başladın?

Çocukluktan beri böyle bir tutkum vardı ve sonuç olarak işi hakkıyla yapabilmek icin konservatuvara girdim. Okurken birçok iş teklifi geldi ama okuduğum dönemde çalışmak istemiyordum. Sonra 3. sınıfa geldiğim cok iyi bir teklifti ve profesyonel olarak sahneye çıkmaya başladım. Ardından televizyon işleri başladı ve sonra sinema, inanılmaz bir yoğunluk..Bu oyun başlamadan önce Ece Uslu' yla buluşup sürekli tiyatro yapalım diye konuşuyorduk.

Tiyatro çok zor iş ve tam bir ustalık istiyor. Hiç hata affetmiyor

Evet zor ama keyfi de aynı oranda çok oluyor. Sahnede güzel bir seye imza atmanın verdigi keyif, adrenalin başka birşeye benzemiyor kaldı ki o ustalığa ulaşmak icin yıllarca okuyorsun araştırıyorsun, oyunlar izliyorsun. Yıllar sonra belki o da, ustalaşmaya başladığını farkediyorsun. O da dediğim gibi, belki...

Hep merak ederim komik sahnelerde gülmeden nasıl oynayabiliyor sunuz?

Ben bu konuda biraz serinkanlıyım. Sahnede herkes gülmekten kırılsa ben devam ederim, beni koparmak zordur yani. Ama birkaç kez başıma geldi bu oyunda, sahnede inanılmaz zorlandım gülmemek için ama seyirci anlamadı, seyirciye hissettirmedim. Gülmemek için dudaklarımı ısırıyordum. Oyunun kendinden çok sahne üstündeki bazı aksaklıklar insanı gülmeye zorluyor. Öyle bir an geliyor ki artık tutamıyor insan ve koyveriyorsun, sonuçta türk izleyicisi bu durumlardan da keyif alıyor, oyuncu güldüğünde seyirci daha çok gülüyor. Garip bir yabancılaşma anı ama çok sıcak bir tarafı var.

Sıcak bir tarafı olabilir ama tiyatroda sinemada olduğu gibi hatanın telafisi yok

Sinema gibi tekrarı yok belki ama en nihayetinde tiyatronun oyuncu için tekrarı var. Aynı oyunu bu sefer başka bir gün başka bir seyirciye oynuyorsun. Çok garip bir deneyim, neredeyse mistik bile denebilir.

İlk oyunun hangisi?

' Tekrar çal Sam ' diye Woody Allen' ın bir oyunu. Casablanca filmine göndermeleri olan bir oyun. Allen diye kadınlarla problemleri olan bir adam var tam bir Humphrey Bogart hayranı. Humphrey Bogart' ın kadınlara olan tavrına bayılıyor ve birden Humphrey Bogart Allenin hayatına dahil oluveriyor, taktikler veriyor. Humphrey Bogart oynamıştım ilk, çok eğlenceliydi çünkü taklit olmadan varolan bir adamı oynamak garip.

Seni Zerda' da da izledik, oldukça güzel bir diziydi hatta dönemim en iyilerindendi

Teşekkür ederim, uzun soluklu bir işti, severek oynadığım bir karakterdi o. Naif bir aşık. Dizi evet, çok emek gerektiriyordu, çok özeniliyordu ama karşılığı da alındı sanırım.

TV de her oynayan dizi için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim hatta nerdeyse bu yüzden TV bile izlemiyorum artık. Sence oynayan her dizi kaliteli mi?

Televizyonda çoğu ucuz ve kötü işin yanında gerçekten seyretmeye değer şeyler var, bu bakımdan pek önyargılı olmamak lazım. En nihayetinde çoğumuzun evinin en güzel yerinde, tam bir odak noktası. Televizyon açıkken uyuyan insanlar var.

Zaten sorunun oyuncudan kaynaklanmadığını düşünüyorum, bütün sorun oyunun kalitesizliğinden kaynaklanması. Keza iyi oyuncu mutlaka bi yolunu bulup sivriliyor diye düşünüyorum, ne dersin?

İşte onun sebebi de insanlar risk almaktan kaçınıyorlar. Varolan tutmuş bir işin yanına yeni ve farklı bir proje koymak yerine diğer tutmuş olan dizinin kötü bir kopyasını koymayı tercih ediyorlar. Zaten dikkat edersek akılda kalanlar ilk olanlar. Diğer kopyalar günü kurtarıyor belki ama uzun vadede kimsenin umrunda değiller hatırlanmıyorlar bile. İyi oyuncular iyi dizilerde kendilerini ortaya çıkarıyorlar.

Mustafa Uğur Yağcıoğlu' nun yazıp yönettiği, ' Ayıp Ettik ' adlı oyunda o gece oğlumla birlikte öyle çok güldük ki bizimki gülmekten çok dağılmaktı

Çok teşekkür ederiz, amacımız da buydu zaten. Seyirciyi eğlendirmek, günlük karmaşadan biraz uzaklaşmasını sağlamak. Ve inanın biz de güzel bir gece geçirdik.

Gülmemeye programlı seyirciler oluyor ve genelde bunlar protokolda oturuyorlar, bu senin için ne ifade ediyor?

(: Evet öyle bir seyirci kitlesi de var, gülmemek üzere geliyor oyuna. Ama oyunun sonunda çok alkışlıyorlar. Bence gereksiz bir durum, amaca hizmet etmiyor. Mesela ben karşılığını bulamadığım oyundan hemen çıkarım, sinemadan da. Okudugum kitap beni tatmin etmiyorsa yarısında bırakırım. Hayat o kadar uzun değil. Daha okunacak o kadar çok kitap, izlenecek o kadar çok oyun var ki kendimize yaptığımız bu eziyet niye? Beğenmediğin zaman diğerine geç. Gülmemek, eğlenmemek daha ciddi efendi yapıyor ya bizi, belki bundandır.

Kızlar hanım olacak, erkekler ciddi olacak diye şartlandırılmışız. Az gül, yemekte gülme, sokakta gülme, büyüklerinin yanında gülme. Buna toplum baskısı diyebilir miyiz?

Japon geleneklerine göre kadınların gülerken dişlerinin görünmesi çok ayıp, hafif karşılanıyormuş. Bu yuzden bütün ön dişlerini çektiren Japon kadınları varmış. Hani olurda gülersem bari dişlerim görünmesin...

(: Ben de buna gülerim işte. Ben Japonya' da yaşasaymışım 32 dişimden olurmuşum. Bu durumda bile altın diş taktırır yine gülerdim heralde

Bastırılmış bir toplumuz. Dişlerim görünmesin diye uluorta gülmediğimiz gibi ağlamak için de tuvalete kaçan bir milletiz. Duygularımızı belli etmekle ilgili zorluklar yaşıyoruz. Garip toplumsal baskılar var üstümüzde.

Evet gülmek ayıp olduğu kadar ağlamakta ayıp karşılanıyor

Çünkü duvar olmaya zorlanıyoruz. Tiyatro niye var? İşte tiyatro, duvar olmadığımızı anlatmak için var.

Oyuncunun gülerken düşündürmek gibi bir misyonu var mı?

Yok yok, yeri geldiğinde düşündürmeden güldürmek de güzel. Maksat düşündürmekse, onu da yaparız, o ayrı bir konu. İzleyicinin, içinde olduğu şeye uzaktan bakmasını sağlıyorsun bir kere. Bu onu güldürüyorsa alacağı bir ders mutlaka vardır, ağlatıyorsa yine ayna tutmak işte. En büyük iddia bu bence. Seyircinin yaşadıklarına ayna tutmak...Yoksa güldürürken düşündürmek daha basit bir iddia. Sen bir yansız göster, izleyen ne düşüneceğini bilir sonunda.

Bu anlamda izleyici aslında kendine gülüyor diyebilir miyiz?

Tabii. Biz biraz daha ekstrem durumları gösteriyoruz, bir adım ötesi, ' Bak bu olabilir ' diye ama tabii ki hepsi insanın yaşadıkları.

İşinizin zorlukları neler?

Çok yorucu bir kere. İki saatte izlenen oyun için günler geceler veriyorsun, şikayet etmek hakkın yok, aç kalabilirsin ama yine de işini düzgün yapmak zorundasın, keyfin kaçıksa bile çok iyi görünmek zorundasın.

En kötüsü de bu herhalde

Evet çok zorlayıcı

6 senedir yaptığın işlerden biraz bahseder misin?

Diziler başladı, ' Kuzenlerim ' diye bir dizi yaptık ardından, ' Kırık ayna ' diye bir dizi ardından, ' Zerda '

2 seneye yakın Antep' e gittik geldik, çok da beğenildi.

Uçakla gidilse dahi uzun yolculuklar zor olmuyor mu?

Elbette oluyor, işin kötüsü son zamanlarında bir trafik kazası geçirdik. Kazada yaralandım bir senede ancak toparladım. Dağıldım yani, parçaları toplayıp yapıştırdık.

Çok geçmiş olsun kazalardan çok korkarım, anlık bir olaydır çok tehlikeli

Korkmak gerek, trafik çok inanılmaz birşey

Antep macerasından sonra neler yaptın?

Sonra işte okulu bitirdim ve, ' Gülpare ' diye başka bir diziye başladım. Bu esnada çektiğim birçok televizyon filmi var ama bu sezon bambaşka bir diziyle geliyorum. Sanırım beni sevenler şaşıracaklar. Daha önce Amasra' da bir sinema filmi çektik 2003 sanırım. Yusuf Kurçenli' nin yönettiği Kadir İnanır, Türkan Şoray' la birlikte rol aldığım bir film. Amasra gerçekten çok güzel bir yer ve artık tesadüf bu sene yeni bir diziyle anlaşma imzaladım ve şans, o da Amasra' da çekiliyor. Ama bu sefer seyirci benim çok farklı bir yüzümü görecek

Bu anlaşma bahsettiğin değişik yüzün olan proje mi?

Evet Barış Çakmak' ı daha önce aşık ve romantik genç rolleriyle tanıdılar ama şimdi sert adamı görecekler. Maço, sessiz, ağır hatta biraz tehlikeli. Oldukça şaşırtıcı, o yüzden hemen oynamak istedim. Tehlikeyi ekranda görmelerini tercih ederim.

Sanırım dizi film bu. Kaç bölüm düşünülmüş?

Dizi film evet. Şu an 13 bölüm olarak görünüyor ama seyircinin beğenisine göre 50 de 100 de olur. Dizinin adı, ' Fikrimin ince gülü ' Melodramatik bir dizi, gözyaşı kaçınılmaz olabilir. Şarkısı zaten şimdiden herkesin dilinde. Bu dizi için çok emek verdik çok uğraştık umarım beğenilir.

' Fikrimin İnce Gülü ' hangi kanalda ve saat kaçta?

07 Eylül' de Saat 22.00 de Show TV de yayınlanmaya başlıyor.

Hedeflerin neler?

Kendi çizgimden memnunum, iyi işler yapmaya devam etmek istiyorum. Daha değişik karakterler oynamak, kendimi zorlamak istiyorum. Daha sonra da evime gelip bütün bunların hiç birini düşünmeden eğlenmek ve uyumak istiyorum.

Sevenlerin sana nasıl ulaşabilecekler?

Sitem henüz yapım aşamasında. Bir ay içinde açılmasını umuyorum. Öyle yoğun çalışıyorum ki fırsat bulamadım.

Sevgili Barış, gerçekten çok hoş bir sohbet oldu. Sohbetimizden büyük keyif aldım. Umarım İzmir' de seni ve güzel oyunlarını yeniden görme şansım olur. Sefalar getirdin.

barishcakmak@gmail.com

www.bariscakmak.com

http://www.esmakahraman.com/baris-cakmak/

 
Toplam blog
: 1929
: 661
Kayıt tarihi
: 11.11.06
 
 

  Hayatı ciddiye almam, emeği çok ciddiye alırım. Dünyanın en vazgeçilmez üçlüsü; çocuklar, çiçek..