Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Eylül '11

 
Kategori
Güncel
 

Barış çok mu uzak?

Barış çok mu uzak?
 

Barış sözcüğü hep laflarda ve kâğıt üzerinde kalacak galiba. Daha bir hafta önce 1 Eylül Dünya Barış gününü kutlarken ve barış lafları havalarda dolanırken, yeniden silahlar konuşmaya başladı. Ve son bir ay içinde yine her gün ölüm haberleri alıyoruz. Ve hep analar ağlıyor. Çünkü analar bilir ölümün ne anlama geldiğini. Analar, yavrusunun ölümünün acısını yaşamak istemez. Ama acıyı hiç yaşamayanlar rahatlıkla başkalarının çocuklarını ölüme gönderirler. 

Bir takım büyük güçler rahat yerlerinde oturup ahkâm keserek savaşı bilmeyen çocukları birbirinizle savaşın diye bir diğerinin üzerine gönderirken, yürekleri kabararak kendi ideolojilerinin gereklerini yerine getiriyor gözüken zavallılar ölenler oluyor hep. Ve hepsi sebebini bilmedikleri ve sonucunu kestiremedikleri bir savaşın, bir dipsiz bir kuyunun içinde debelenip duruyorlar. 

Öldürenler aynı zamanda ölenler de oluyor. Bir gün geliyor, diğerleri de biriken kinleri ve güçleriyle intikam almaya çalışıyorlar. Ölüyorlar, öldürüyorlar. Ve hep başka hasta beyinlere hizmet ediyorlar. 

Olan ateş düşen ocaklara oluyor, kardeşçe yaşaması gereken bir yığın genç insan kuklacıların elinde heba olup gidiyor ve sadece ağıtlar yakılıyor. 

Kutsal metinlerde “öldürmeyeceksin” der fakat bu söz, üzerine kutsallıklar yüklenerek çiğneniyor. Ölenlere kutsallık veriliyor, ana babalar yürekleri dağlanmış bir halde “bir oğlum daha var onu da göndereceğim o da ölsün” diyor. Savaş, durmadan kutsallaştırılmış ölüleri doğurmaya devam ediyor. Dağlar, ovalar, vadiler, karakollar, şehirler ölüm kaynıyor. Kaynadıkça yürekler de şahlanıyor. 

Neden? Niçin böyle olduk? Farklılıklara ve farklı düşünmeye tahammülün zerresi yok. Herkes bir diğerini ötekileştirme hesabı içinde. Hepimizin bildiği gibi bu topraklarda yüzyıllardır bir sürü etnik kökenli halklar yaşıyor, kardeşçe barış içinde yaşamaları için barışı tesis etmek bu kadar zor muydu? 

Açılım gibi sözcükleri ağza sürülen bir kaşık bal gibi ortaya atıp sonra acıların en şiddetlisini yaşatmak ne kadar hakça? Savaşı ve öldürmeyi düşünen taraflara “barış” lafı çok gereksiz geliyor gibi gözüküyor. 

Terörizm demek: Bir gayeyi gerçekleştirmek veya bir fikri kabul ettirmek için şiddet kullanmak demektir. Aslında demokratik düzlemde konuşarak anlaşarak, haklar dağıtılarak ve birbirinin özgürlüklerini tanıyarak hem de teröre iş kalmadan halledilemez miydi? Ama o zaman silah tekellerinin işine çomak sokulacaktı. Paranın hâkim olduğu yerde hep savaş var olacaktır. 

Ülkeye eşit ve adil demokrasi istiyorsak silahlar sussun, barışın sesi egemen olsun demeliyiz 

Barışın bu ülkede kalıcılaşmasının tek yolunun silahı ve şiddeti tümüyle gündemden çıkarmakla mümkün olduğunu artık kabul etmemiz gerek. 

Çatışmasız bir Türkiye herkesin ortak isteği. Bir arada yaşamak için karşındakini ötekileştirmeden kendin gibi göreceksin. Buna mecburuz. Dünyada ne kadar kültür varsa hepsi biridir diyeceğiz… Ve hepsini elimizin üstünde taşıyacağız. 

Barış üstünlük üzerine kurulmaz. 

 

Şükran Demirtaş 

 
Toplam blog
: 249
: 3042
Kayıt tarihi
: 19.03.11
 
 

Doğup büyüdüğüm şehirde, İstanbul'da yaşıyorum. Emekliyim. Gezmeyi, görmeyi, keşfetmeyi sevdiğim ..