- Kategori
- Edebiyat
Barış güvercinleri
Hiç kimsenin gölgede yetişip olgunlaşamayacağını karşılıklı olarak unuttuğumuz, yine ilişkilerde yapılmaması gereken bir kural hatası ile birbirimize baskı yaparak kişiliklerimizi değiştirmeye kalkıştığımız ve doğal olarak da o hep pusuda bekleyen "ayrılık" olgusunun baş köşede kendisine yer bulduğu bir Aralık akşamında,
O pembe, pespembe hayalleri
Gri bir tülle perdeleyen
Bu puslu, isli başkent gecesinde
mekan olarak yine başkent te, Ankara’da.
Bil ki
Sadece senin ışığın aydınlatıyor beni
Yüreğinin, zihninin ve
bedeninin
O pırıl, pırıl ışığı
diyerek gönlün gün ışığını gördüğü anlar duyumsanır içlice.
Nasıl da aydınlattıysa beni
Cezalı aşkımın hücre hapsinde
Beslerken hayalimdeki avluda
Senli-benli yarın düşlerimi
diye devam edilir aşkın hücre hapsinde de olsa, zamanın o becerikli ve ağırkanlı düzenleyiciliğine güvenilerek.
Aslında henüz taze ve un ufak ekmeklerle
Besler gibi barış güvercinlerini
Bizim barışımızın
cezaevini anımsatan, ayrılık evresindeki aşkın mekânsal figür ve eylemleri ile umut beslenir içten içe geleceğe yönelik, yine de.
Bu nasıl bir barış ola ki; o hep özlemi çekilen evrensel ve toplumsal içeriğinden yapılan hınzır aşırmalarla bireysel alana çekilmek istenircesine. Şöyle ki;
Başlarsa hiç bitmeyecek barışımızın
Ve o, tek başına
Hiçbir şey sanılan
Ama senin büyülü eşliğinle
Her şeymiş gibi çiçeklere duracak olan
Sevgimin barışını.
İ.Ersin KABAOĞLU,
26 / Aralık / 2007