Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Şubat '16

 
Kategori
Siyaset
 

Barış için savaş, öldürmek için değil

Her fırsatta meydanlara inip, “ülke felaketin eşiğinde”,  “şeriat geliyor”,”laiklik elden gidiyor, cumhuriyet tehlikede” diye ortalığı birbirine katan cumhuriyetçi laikler; peki şimdi siz” tehlikenin farkında mısınız?”

Şimdi tehlikede olan sizin tabulaştırdığınız o değerler değil, o değerleri savunmasını istediğiniz insanlar, daha doğrusu insanlık tehlikede. Tüm dünya yeni bir soğuk savaş tehdidi altında.

İçte terör ve güvenlik baskısı, dış politikada uygulanan yanlış politikalar sonucu giderek yalnızlaşan bir Türkiye’ de yaşayan yurttaşlar olarak, her zamankinden daha çok barışı istemek, barış için savaşmak gereken bir süreçten geçiyoruz.

Savaşların ne büyük yıkımlar getirdiğini, ne büyük acılara neden olduğunu görmemek için kör olmak, daha doğrusu ülkemizdeki mültecileri görmemek gerekiyor.

Her sabah uyandığımızda yeni bir tekne faciası, denizde boğulan insanların yürek burkan haberleriyle karşılaşıyorken, yaklaşan tehlikenin, savaşın sıcaklığını hissetmemek mümkün mü?

Ulusal Kurtuluş Mücadeleleri dışında hiçbir savaşın haklı nedeni, mazereti olamaz.

Bugün de Ortadoğu'yu yeniden dizayn etmek, daha doğrusu yarım kalan işi tamamlamak adına yeniden soğuk savaş taktiklerini uygulamaya koyan egemen güçler için; ne insan yaşamının, ne de devletlerin bölünmez bütünlüğünün, kültürel ya da moral değerlerin hiçbir anlamı yoktur.

Onlar için önemli olan yüzyıllardır yönettikleri devletlerin diğer devletler karşısındaki üstün rolüdür.

Onlar için küresel dünya düzeninin devamı esastır.

Bunun için de; dün kadim dost oldukları ülkelerle bugün düşman, düne kadar amansızca savaştıkları düşman ülkelerle bugün en yakın müttefik dost olabilirler.

Çünkü onların dostluklarının temelinde petrol vardır, altın, elmas, doğalgaz vardır. Yok olmaya yüz tutan su kaynakları vardır. Yeni ürettikleri silahların satışından elde edecekleri karlar vardır, paylaşım vardır.

Bunları yitirmemek uğruna da en vahşi yöntemlerle iç çatışmalar, bölgesel savaşlar, etnik kavgalar, gerek duyduklarında din ve mezhep savaşlarını sahneye koyar, her ülkeye de bu oyunda istedikleri rolleri verirler.

Şimdi düşünebiliyor musunuz, dünyanın iki süper gücü, çıkarları uğruna aynı safta yer alabiliyor, aynı örgütü destekleyebiliyor, aynı yöntemlerle masum, sivil insanları öldürebiliyorlar.

Halepçe katliamını unutan Kürtler, yakın zamana kadar kendilerine kimlik cüzdanı bile vermeyen, yurttaşlığa almayan Esad’ın en sadık müttefiki haline gelebiliyor.

Türkiye de yoldaşları büyükelçiye ayakkabı fırlatır, askerlerin başına çuval geçirmeye çalışırken, ABD Başkan yardımcısı, Suriye de onların anlı şanlı devrimci liderleriyle görüşmeler yapıyor.

AK Parti iktidarı, kendi tabanından ve kimi dış güçlerden aldığı gazla hızla bir savaş ortamına doğru ülkeyi sürüklemeye çalışırken, muhalefet hala iktidar partisinde oluşacak bir çatlaktan medet umuyor.

Neredeyse Bülent Arınç’ın başını çektiği Hamamönü ekibinden gelecek hayırlı! haberlere odaklanmış durumda.

Öte yandan bir avuç gönüllü, vicdan sahibi insan da mülteci sorunuyla ilgili yaşadıklarımızı ve yapamadıklarımızı sorguluyor, toplantılar yapıyor, çalıştaylar düzenliyor.

Ülkemizde ve bölgemizde tüm bu sıcak gelişmeler yaşanırken, o tuzu kuru elitlerimiz, hayvan ve sanatseverler, çevre ve doğa dostu aydınlar neredeler, ne yapıyorlar?

“Tehlikenin farkına varamadılar mı?”

Bir insanlık suçu olan savaştan daha büyük tehlike var mı?

Siyasi simge olarak takanları ayrı tutuyorum, yaşam tarzı olarak başörtülü kadınların varlığı, burnumuzun ucuna kadar gelmiş savaştan daha mı tehlikeliydi?

Laiklik, cumhuriyet tehlikede yaygarasıyla askeri vesayete arka çıkan, darbelere selam duran, paşaları cumhuriyet bayramlarında onur konuğu olarak ağırlayan sözde demokratlar,

Turizme zarar veriyorlar, görüntü kirliliği yaratıyorlar, onları parklarda, sokaklarda böyle görünce ağız tadıyla içkimizi içemiyor, keyfimizce eğlenemiyoruz diyen kentsoylular,

Ülkesinin vatandaşlarına zulmeden Esad yönetime tek söz etmeyip, vatanlarını terk etmek zorunda kalan çaresiz insanları vatan haini, potansiyel suçlu, terörist ilan eden, onlara yardım etmeye çalışan insanlara tavır alan kibirli modernistler,

Asıl şimdi savaş zamanıdır. Ama sizin anladığını anlamda değil. İnsanları öldürmek, şehirleri yakıp yıkmak, okulları, hastaneleri bombalamak, sivil halka zulmetmek, yer altı ve yerüstü zenginlikleri yağmalamak için değil,

Yaşanası bir dünya için, Barış içinde birlikte yaşayabilmek için,

Barış için savaşmanın tam da zamanıdır.

AYHAN ONGUN(Gazeteci-Yazar) 16.02.2016/BODRUM

 
Toplam blog
: 396
: 168
Kayıt tarihi
: 13.01.10
 
 

Barış içinde, birlikte yaşayabilmek adına insan ve emek odaklı paylaşımlardan yanayım.   Öğretmen..