Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Şubat '07

 
Kategori
Müzik
 

Barış Manço' nun hastalığı neydi?

Barış Manço' nun hastalığı neydi?
 

Kanal D' de rahmetli Barış Manço, ben ve Savaş Manço Sn. Güler Kazmacı' nın canlı yayın konuğuyduk. Seyircilere, kendisinin ülkemizi adeta bir kültür elçisi gibi temsil ettiğini ve Japonya konserini insanların ağlayarak izlediğini hatırlatıp onu alkışlattırdığımda, her zamanki sempatik hareketiyle " O kadar büyütmeyin canım " demişti.

Hayır sevgili Barış Manço hiç büyütmemiştik. O meşhur konserde Japon devlet adamının Türk bayrağını nasıl bir coşkuyla salladığını hatırlayanlar çok iyi bilir. Evet sen hızlı yaşadın, çok gezdin, çoğumuzun hayatında bir kere bile görmesinin zor olduğu yerleri evlerimize taşıdın. Kısacık hayatına ömürler sığdırdın. Dolu yaşadın, dünyada ayak basmadığın yer bırakmadın. Kültür elçisi oldun ülkemizin. Antikacı olduğumuz halde, en güzel antika hikayelerini senden dinledik, senden öğrendik eşyaların ruh hallerini. Bize kültür ticaretinin nasıl sevilerek yapılacağını öğrettin. Esprilerin dünya esprileriydi. Muhabbetlerin "adam olacak çocuk" programının "büyüklere dersler "versiyonuydu sanki bizim için. Hayatın her rengini yaşamaya çalışan, ışık saçan bir ruhun vardı.

Antika hastalığı, en zararsız hastalıklarından biriydi Barış Manço'nun. Sabahın erken saatlerinde görürdük bazen onu Horhor Antikacılar Çarşısında. Bütün esnafla arkadaş gibiydi. Çoğunlukla üstü açık spor arabasını otoparka indirmeyip, kapının önünde bırakırdı. Bir keresinde kendisini uğurlamak için beraber antika çarşısının kapısına çıktığımızda, üstü açık arabasının içinde çocukları bulmuştuk. Başka biri olsa tepki gösterirdi. O ise adam olacak çocuklara gülerek bakıp, oralı bile olmamıştı. Hep adam olacak çocukların büyüdüklerinde, kendisini cumhurbaşkanı seçeceklerini esprili bir şekilde gündeme getirirdi. Evet adam olacak çocuklar büyüdü ama sen yoksun aramızda Barış Manço.

Seni genç yaşta kaybettik. Cenazeni tarihi bir törenle götürdük Mihrabat Tepesi'ne. Bizler ve yakınların sadece son görevimizi yerine getirebildik yakışır vaziyette. Daha sonra sınıfta kaldık ailende, bizde. Mirasına sahip çıkmaktan vazgeçtik, çok sevdiğin piyanona bile sahip çıkamadık. Haciz kamyonlarında dolaştırdık rezilce. Sen herşeyi yakıştırmıştın kendine. Sadece ölüm yakışmadı sana. Ölümüne bile hikayeler uyduranlar çıktı, bazı planlara kılıf uydurmak için zekice. Sana layık olamadılar ve sahneden silindiler sessizce.

Başkanlık yaptığım antika çarşısında sen asansörün kapısına yaklaştığında sana jest olsun diye Dağlar dağları çalardım. Seni kaybettikten sonra çarşıda yaptığım ilk anonsta hiç unutmuyorum aynen şunları söylemiştim. "Sevgili dostumuz Barış Manço'yu kaybettik, hepimizin başı sağolsun. Fakat o bizim için hiç bir zaman ölmeyecek. Zaman zaman çarşıda onun parçalarını duyarsanız, bilinki asansörümüzün kapısında ya da esnaflarla birarada. Onu hiç unutmayacağız" Evet bu anonstan sonra yıllar geçti. Fakat Horhor Antikacılar Çarşısı'nda senin sesin hiç susmadı. Anılarımızda hep bizimle birliktesin. Seni ve esprilerini çok özledik.

Az daha unutuyordum; Barış Manço'nun en büyük hastalığı neydi biliyormusunuz? Kalbi vardı Barış Manço'nun. Hemde öyle bir kalbi vardı ki, dünyanın en güzel kadınlarını içine alacak kadar büyük bir kalbi vardı. Öyle bir kalbi vardı ki, dünyanın bütün aşklarını yaşayacak kadar sevgi doluydu. Sevgi ve aşk hastalığı vardı onda. Dostları için yapamayacağı fedakarlık yoktu. Bizler en yakınlarımıza ve dostlarımıza sevgi göstermekten kaçınırken, Barış Manço tüm dünyaya sevgi dağıttı. Onların sevgilerini bizlere taşıdı. Ve kalbi dayanamadı bu tempoya. Şimdi ise aşıklar tepesi Mihrabat'ta boğazın sırtlarında dinleniyor. Seni hiç unutmadık, unutmayacağız sevgili Barış Manço.

Metin Özkaya

 
Toplam blog
: 116
: 3217
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

İstanbul' da doğdum. Antikacı, saray restoratörü ve eksperim. Antika konusunda 50’ye yakın belgesel ..