Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ekim '09

 
Kategori
Siyaset
 

Barış olasılığını ıskalamamak (1)

Barış olasılığını ıskalamamak (1)
 

Barış...


Açılıma mola.

ABD’nin PKK’yı bir yıl içinde bitirme planının yansıması olduğu artık aşikar olan AKP’nin “Milli birlik projesi” toplumda gerekli hassasiyetlerin dikkate alınmadığı bir sürece evrildiği için frene basıldı.

Basın dahil açılım sürecinde muhataplar geçer not alamadı.

Medyada abartılarak verilen PKK’lilerin ülkeye giriş sürecine yönelik yayınların yarattığı tepkiler hükümete geri adım attırdı.

Önce yazdığım yazılarda barış olasılığının desteklenmesi gerektiğini dile getirmiştim. Akan kanın ülkeye, bir arada yaşama iradesine olumsuz olarak yansıdığının bilincinde bir yurttaş olarak on bir yaşında çocuğumun “Neden hep şehitler yoksul evlerden, gecekondulardan oluyor?” sorusunun yanıtını bilmemden kaynaklanan bilinç ile yazılarımı kaleme aldım.

Nedeni ne olursa olsun yaşamı savunmanın, insan olmanın olmazsa olmazlarından olduğuna inandım. 1993/1996 yıllarında şiddetin olanca hızıyla sürdüğü ortamda Herdem adındaki Kürt anasının şehitlerin ardından döktüğü göz yaşlarının dağda ölenler için akıttığını da görerek yaşanan ölümlerin olmaması gerektiğinin bilincindeyim.

O yıllarda kamu çalışanlarını kapalı spor salonlarına toplayarak güneş gözlüklerinin arkasında hamaset nutukları atanların olayın gerçekliğini kavrayamadıklarını hep düşündüm, sürecin bunuktaya gelmesi beni haklı çıkardı.

Bu gün gelinen noktada ABD’nin emperyalist çıkarlarının PKK’yi silahsızlandırarak dağdan indirme için bir yıllık bir takvim belirlediğini sağır sultanlar bile duydu.

İç politikada bana göre hala muktedir olma mücadelesi veren AKP iktidarının bir anlamda mecbur olduğu açılım politikalarının bu bağlamda ülke için bir şans olduğunu düşünerek “Barış olasılığını ıskalamamak…” başlıklı yazımı kaleme aldım. Süreç gelişirken aslında temennim toplumda tepki oluşturacak görüntülerden sakınmak gerektiğini vurgulamaktı. Sürecin başarıya ulaşması herkes gibi benimde temennimdi.

Ne yazık ki kaygılarım gerçekleşti. DTP’nin süreçte belirleyici rol alamaması, PKK’nın insiyatif sahibi olduğunun görüntülerle ortaya çıkması toplum kesimlerinde tepki yarattı.

DTP başkanı Ahmet Türk’ü hep daha ılımlı bir politik şahsiyet olarak gördüm. Fakat görülen o ki onu aşan bir fotoğraf hâkim Kürt siyasetine. Ve bu görüntünün yarattığı zafiyetler AKP’nin konjöktür desteğiyle siyasi çıkarına desteklediği süreçte frene basmasına yol açtı.

Ahmet Türk’ün muhalefeti suçlayıcı açıklamaları bu süreçte belirleyici olamamasının yarattığı suçluluk psikolojisinin dışavurumundan, yansımasından ibarettir.

Gelinen noktada sürecin ne olacağına dair kuşkular oluşurken hükümet cephesinden Arınç aracılığı ile kasım ayında PKK’lıların geleceğine dair açıklamalar geldi, bunu Ahmet Türk’ün "yanlışlarımızı gözden geçireceğiz" anlamındaki, açıklaması takip etti.

Hani o bariz çok bilindik örnekte olduğu gibi süreci özetlersek, diş macunu tüpten çıktı bir kere;artık “dönülmez akşamın ufkundayız” gibi bir durum söz konusu.

Muhalefetin olaya partiler üstü bir anlayış ile yaklaşmaması başlı başına bir sorun. Ülkenin sokaklarında bıçak sırtı gelişmeler gözleniyor. Otuz yıldır süren şiddetin başaramadığı çatışmaların bu süreçte başlaması olasılığı bile tüylerimi diken diken ediyor!

Şehit aileleri kullanılarak sürecin baltalanmasına gayret eden aymazlığı anlamam olası değil. Barış olasılığının nedeni ne olursa olsun, arkasında ABD, AB gibi emperyalist egemenler olsun, sonuçta akan kanın durması için bir yol açılmışken hamaset ile yürütülen politikaların ülkenin bütünlüğüne hizmet etmeyeceği açık.

Geçmişte, 1945’ten bu yana ABD ile işbirliğine giren siyaset esnafının bağımsız politikalar gerçekleştiremediği ortada. Irak’ın kuzeyinde çekiç güç marifeti ile oluşturulan bölgede Talabani önderliğinde “Kürt özerk yönetimi” oluşturma çabasını göremeyen Türk sivil-asker bürokrasisi zaten sınıfta bütünlemesiz çaktı.

Türkiye’de Kürtlerin belli bölgede Irak gibi yaşadığı coğrafya yok. Çoğunluğu batıda yaşıyor.

Bu sebeple ülkemizde yaşayan Kürt kökenli yurttaşların, politikacıların ve Kürt halkının bölünmek, uydu bir özerk yönetim olmak gibi bir düşleri de yok. Türkiye’nin dört bir yanına yerleşmiş laf olsun diye değil gerçekten etle tırnak gibi kaynaşmışlığı da bunun göstergesi sayılabilir.

Türkiye’nin bülünme paranoyasından kurtulması gerekiyor.

Hamasetin, ırkçılığın ön aldığı süreç ülkemize yarar getirmez. Sorunlarımızı bir şekilde çözmek zorundayız. Bunun için on binlerce yurttaşımızın ölmesi gerekmez. Zaten kendi irademiz ile sorunlarını çözme basireti gösterebilseydik, bu gün farklı şeyler konuşuyor olurduk.

Meydanlara çıkıp süreci baltalayan ve kendini milliyetçi sayanların, açıp Türk kurtuluş savaşını bir daha okumalarında yarar var. Mandacıların, hilafet yanlılarının, din elden gidiyor diye ayaklananların emperyalizmin çıkarlarına hizmet ettiği açık olarak görülecektir.

Kısacık cumhuriyet tarihi ne yazık ki emperyalistlerin çıkarlarına alet olan, işbirlikçi politikalar güden siyaset esnafının her türlü değeri sömürdüğünün yekûnundan ibarettir. Atatürk sonrası ABD ile yapılan anlaşmalar, kader birliği sorunlara yol açmıştır. Ve bu birlikteliğin bedelini darbeler, katliamlar ile Türkiye ödemiştir.

Kimseyi yok saymadan, inkâr etmeden demokrasinin amasız, lakinsiz işlediği ve özgür bir ülke mümkün. Bir arada yaşamanın olmazsa olmazı sadece birazcık empati. Kendimizi karşımızdakinin yerine koyarak süreci daha iyi ve sağlıklı anlamak olası.

Yaşananları abartmadan, siyaset figürlerinin gelecek seçimdeki alabileceği üç oy hesabına memleketin geleceğini karartmaya hakları olmadığını düşünme kararlılığımı sürdürüyorum.

Kürt siyasetinin meclisteki temsilcisi DTP’nin demokrasinin olanaklarını kullanarak çözüm için öne çıkması ve zincirlerinden kurtulması gerekiyor. Söylemlerinde egemen olan barış diline yakışan bağımsız, onurlu bir politika izlemeleri toplum genelinde zaten var olan barış iklimini güçlendirecektir.

AKP’nin içinde yaşadığı koşullardan ötürü mecbur olduğunu varsaydığım açılım sürecinin; ülke için olumlu bir sonuç ortaya koyması için, DTP’nin ülke genelinin hassasiyetlerini gözetmesi ve duyarlı bir politika izlemesi, akan kanın durması için beklide çok yakın gelecekte yakalayamayacağımız bir şans olabilir.

Ülkede hiçte yadsıyamayacağımız oranda var olan milliyetçi damarın dikkate alınması, daha sağlıklı bir yol olarak görülüyor DTP ileri gelenlerinin MHP ve CHP’yi suçlamaları süreci sağlıklı bir yola taşımaz.Tarih önünde mahkûm olmaktan, sorumluluktan kurtulamazlar.

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..