Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Haziran '12

 
Kategori
Deneme
 

Barışmaya değil, savaşmaya kodlanmışız.

Barışmaya değil, savaşmaya kodlanmışız.
 

İster Avrupalı ol, ister Asyalı, ister Amerikalı ol, ister Afrikalı, insan davranışları her yerde aynı...


İster mağra insanına, ister günümüz Ademoğluna bakın... Genlerimiz saldırı için kodlanmış; savunma için değil...

İster tarihte yaşanan sayısız savaşa, ister güzellikle ya da zorla yapılan anlaşmalara bakın... Saldırgan savunana eninde, sonunda tercih edilmiş... Saldırgan savunanı öyle etmiş, böyle etmiş, bir şekilde dize getirmiş...

İlkel çağlarda avcılık yapan insan da, gökdelenlerde, ya da gecekondularda yaşayan günümüz insanları da, zorda kaldığında, işin içinden çıkamadığında, varlığını tehdit altında gördüğünde, tek bir ortak tepki vermiş: Saldırmak, saldırmak, saldırmak...

Savaşın insanlığın başına gelebilecek en büyük felaket olduğunu bile bile, her sorunu zorla ya da savaşarak çözmeye çalışanların aklından zoru ne sence?

En makul insanlar, en sakin yaradılışa sahip olanlar bile, toplumsal bir rüzgarın etkisiyle birini, birilerini linç edenlerin arasına katılmıyor mu?

Anne, baba ya da eş, sevgili ya da arkadaş, zıvanadan çıktığında, bilincini, kontrolünü kaybettiğinde bir tek içgüdüsünün esiri oluyor: Saldırmak, saldırmak, saldırmak...

Yüz milyonlarca insanın ölümüne ya da kalımına iki dudağının arasından çıkacak bir tek sözcükle sebep olanlar, sırf bu içgüdülerinin etkisinde haykırıyorlar " SAVAŞ, SAVAŞ, SAVAŞ..."

İnsanın varoluşundan getirdiği genleri, yaşam kodları, doğaüstü müdahaleler görmediği, yaşam yeryüzünde görüldüğü günden beri akıp gittiği çizgisinde devam ettiği sürece, insanın savaşma içgüdüsü savunma içgüdüsüne galip gelecek. Saldırmak savunmaktan her zaman daha üstün tutulacak.

Yaşam şifreleri, genleri barışmaya değil, savaşmaya kodlanmış olan yeryüzünün en akıllı varlıkları biz insanlar, gün gelecek Büyük İskender'in, gün gelecek Cengiz Han'ın, gün gelecek Napolyon'un, gün gelecek Hitler'in peşine takıldı, takılacak.

Çünkü her ne kadar saklamaya, makyajlamaya, üstünü örtmeye çalışsa da insan, eninde sonunda saldırgan içgüdülerinin etkisinde hareket ediyor.

İşte sırf bu yüzden, zayıf olan elenip giderken bu hayattan; güçlü olan hep ayakta kalıyor. İşte sırf bu yüzden, Saddamlar, Francolar, Musoliniler de, içlerinden çıktıkları toplumların günah keçisi oluyor.

İnsanoğlu farkında olarak ya da olmayarak, saldırganlığının bilinçaltı etkisiyle hareket ediyor olmasaydı, Dünya'da akan kan ve gözyaşı her gün misliyle katlanarak büyüyebilir miydi?

Not: Yazıda kullanılan görsel www.kaliteliresimler.com adresinden alınmıştır.

 

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..