Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Eylül '08

 
Kategori
Alternatif Tatil
 

Barlanın hüzünlü gülü "Said Nursi"

Barlanın hüzünlü gülü "Said Nursi"
 

Gülün gülle alınıp satıldığı bir pazarda, gülü sevgi ile tartan, gül sevdasından dolayı gül yurduna sürülen bir dava adamının izine düştük Isparta yollarında. Dağlarda kar eridikçe ovasında gül açan bir Şehir Isparta. Memleketin dağlarına kar bastırınca “ Ben kışta geldim siz baharda geleceksiniz” diyen Bediüzzaman Said Nursi kendinden sonra gelenlere gül bahçesi bırakmak için dağın karına boranına aldırmadan kalemine sarılmış Barla sürgününde.

Ülke meselelerinden kaçıp Van da Erk dağında bir mağarada tefekkür alemine dalan Said Nursi, doğudaki Şeyh Sait Ayaklanmasına karşı olmasına rağmen, tutuklanarak Erzurum’a, oradan Trabzon’a, oradan Antalya’ya oradan Budur’a, Oradan da Isparta’ya getirilmiştir.

Bediüzzaman’nın sürgüne gönderildiği Isparta’dan izini sürüyoruz. Isparta’da kaldığı iki katlı evi müze haline getirilmiş. Kendisinden kalan eserler burada sergilenmekte. Geride kalan eserlere baktığımızda dünya adına hiçbir mala sahip olmadığını görüyoruz. Yamalı elbiseler, demir bir somya, ibrik, çaydanlık, çorap, yogan ve el yazması eserlerinden başka bir şey yok. Hizmet için kullandığı taksisi tüm sessizliği ile garajda hala bekliyor.

Isparta’nın gülünden ayrılıp, dağların zirvesindeki karları seyrede seyrede Eğirdir’e varıyoruz. Eğirdir ve gölü sabah gün doğarken karşılıyor bizi. Gölün kenarındaki camide sabah namazına çağıran müezzinin çağrısına uyuyoruz. Güneş Eğirdir gölünün suları ile vuslatını giderirken, göl kenarında sabah kahvaltısını yapıyoruz. Göle ve uzaktaki başı karlı dağlara uzun uzun bakıyoruz.

1926 Şubatında Said Nursi Eğirdir’e getirilmiş burada bir hafta misafir edilmiş. Yanına katılan askerlerle yer yer gölün buzlu olduğu baharın ilk günlerinde tekne ile Barla Kasabasına doğru yola çıkmışlar. Bu tekne yolculuğu kimileri için sürgün görünse de, Said Nursi için eserlerini yazmak adına bir mektep olmuş. Risali Nur Külliyatının 4/3 Barla’da yazılmış.

Biz tekne ile olmasa da Barla’nın yoluna düşüyoruz kara yolunda. Eğirdir gölü öteden aldığı güzellikleri sayfa sayfa açıyor bize, her döndüğümüz virajda farklı bir manzara ile karşılaşıyoruz.

Bir yanımız göl, bir yanımız karlı dağ, Bir Allah dostunu 8, 5 sene misafir eden Barla’ya varıyoruz. Sakin bir Anadolu kasabası beklerken karşımıza Anadolu’nun her yanında Üstatlarının yaşadığı yerleri görmek için gelen yüzlere insanla karşılaşıyoruz.

Sürgünde göz altında tutulduğu evine vardığımız zaman iki katlı iki odalı mütevazi bir köy odası karşılıyor bizi. Evin önünde bir çınar ağacı, ağacın üzerinde Sait Nursi’nin zaman zaman çıkıp eserlerini yazdığı sayvanını görüyoruz. Çınar ağacının hemen yanında bulunan çeşme yanık yürekleri ferahlatıyor. Evin çevresin de küçük evlere açılmış dükkanlar, Barla’ya gelenlere Barla hatırası eşyalar satıyor. Gül memleketinde gül üzerine ne varsa bu küçük evden bozma dükkanlarda bulmak mümkün. Sait Nursi’nin kaldığı bu evde çok sade. Ona ait bir eşyaya rastlamak mümkün değil. Geriye miras bıraktığı tek şey beklide binlerce insanın imanına vesile olacak Risali Nur Külliyatı olarak adlandırılan eserleri.

Sait Nursi’nin Barla’da kaldığı evin biraz aşağısında Cennet bahçesi olarak adlandırılan bir bahçe var. Bahçe ülkenin her yöresinden talebelerinin getirdiği ağaçlar dikilerek oluşturulmuş. Burada Kitaplarının bir kısmını yazmış, bir kısmını talebelerine yazdırmıştır.

Bediüzzaman Said Nursi “Güzel gören Güzel düşünür” felsefesini görüşlerinin başına koyması ona Nur yolunu açmıştır. Sürgün; bazıları için bunalım, tükenme, sıkıntı olurken Nursi için Kitaplarını yazdığı, kararan yüreklere nur huzmeleri bıraktığı bir ilham mekanı olmuş.

Barla’ya varmışken Üstad’a hizmet etmiş, yanında talebelik yapmış dostlarının mezarını da ziyaret ediyoruz.

Barla Mezarlığı uzaktan eğirdir gölüne bakmakta. Üstada hizmet etmiş kimseler mezarlığın göle bakan tarafına defnedilmişler. Said Nursinin’de burada bir yere defnedilmek isteği olmuş. Ancak mezarının kimse tarafından bilinmemesini de vasiyet etmiş.

Şanlıurfa’da ( 23 mart 1969) hayatını kaybedince, Halilürrahman’a defnedilen Üstat, halkın büyük ilgi göstermesi üzerine bir gece kabrinden askerler tarafından çıkartılıp uçakla Isparta’ya götürülür. Isparta da nereye defnedildiği bilinmemektedir.

Ancak Barla mezarlığında talebelerinin mezarının bulunduğu yerde adı yazılmamış boş bir mezar var. Bazıları mezarının burası olabileceğini bazıları da buranın ona ayrılmış simgesel bir mezar yeri olduğunu belirtmekte.

Yıllarca dinini anlatmaktan başka dava edinmeyen Sait Nursi’nin dikili bir mezar taşının da bulunmaması manidardır.

Eğirdir gölüne uzaktan bakıp, ötelere Fatihalar gönderiyoruz. Şaşalı mezarların içinde günahları ile yatan nice Nemrutları, Firavunları hatırlayıp olmayan bir mezar taşına not düşüyoruz.

“Gül açar bağda, bahçede, tarlada.

Güller içinde solmaz bir gül bırakıyoruz Barla’da.”

Yolumuz burada bitmiyor Barla’ya yaya yürüyüşte dört saatte gidilen Çamdağı’nın yolunu tutuyoruz. Sait Nursi’nin talebeleri yüreklerinde nurla üstadın her gün gidip geldiği yolu takip ederek gidiyorlar Çam Dağı’na.

Biz aracımızla düşüyoruz Çam Dağının yoluna. Yol eğirdir gölünden yaklaşık 13 km. Yolun bir kısmını yaya yürüyoruz. Bir kısmını araçla geçiyoruz. Dağın en zirvesine çıkıyoruz, her yerde çam kokusu var. Karşı tepede karlar hala erimemiş. Eğirdir gölü ayaklar altında mavi ve bir o kadar duru.

Eserleri incelediğinde Beddüzzaman kitaplarında konuları doğadan örnekler vererek açıklıyor. Bunun en belirgin sebebinin Çamdağı’nın bu muhteşem manzarası olduğunu anlayabiliyoruz.

Beddüzzaman’ın tefekkür ederken üzerine çıktığı meşhur katran ağacını görüyoruz. O civarda o ağaçtan başka katran ağacı olmaması dikkat çekiyor.

Kimler tarafından kesildiği bilinmeyen katran ağacı bir kış günü özel olarak kesilmiş. Her şeyin simgeselleştiği dünyada Beddüzzaman’ın nur yolunun müdavimleri üstatlarının kesilen tefekkür ağacı katran ağacının hemen yanına yeni bir katran fidan dikmişler.

Dikilen ağaç büyür mü, yeni bir sürgünde yeni bir Beddüzzaman yetişir mi bilinmez ama çam dağından bakınca zirvelerde kar olsa da her yana baharın geldiği görülüyor.

GÜZEL SÖZLER

* Elde Kur’ân gibi bir mucize-i bâki varken, Başka burhan[delil] aramak aklıma zâid[Fazla gereksiz ] görünür. Elde Kur’ân gibi bir burhan-ı hakikat varken, Münkirleri ilzam[susturmak] için gönlüme sıklet[agirlik] mi gelir? (Sözler sh: 365 Said Nursi)

* Cenâb-ı Hakka iman eden, elbette Ona itaat edecek. Ve itaat yolları içinde en makbulü ve en müstakimi[istikametlisi, doğru olanı] ve en kısası, bilâşüphe, Habibulla­hın gösterdiği ve takip ettiği yoldur. (Lem’alar sh:52 )

* Marîz[ (dertli, hastalıklı]) bir asrın, hasta bir unsurun, [ esas, kök] alîl bir uzvun[ reçetesi; ittiba-ı Kur’andır. (Mektubat sh: 468 )


* Azametli, bahtsız bir kıt’anın;[ Asya’nın] şanlı, talihsiz bir devletin;[Osmanlı] değerli, sahipsiz bir kavmin[ reçetesi, İttihad-ı İslâmdır.[islam birligi ] (Mektubat sh: 468 )

* Dost istersen Allah yeter. Evet, O dost ise herşey dosttur.
Yârân istersen Kur’ân yeter. Evet, ondaki enbiya ve melâike ile hayalen görüşür ve vukuatlarını[ yaşadıkları olayları ] seyredip ünsiyet eder.
Mal istersen kanaat yeter. Evet, kanaat eden ik­tisat eder; iktisat eden bereket bulur.
Düşman istersen nefis yeter. Evet, kendini be­ğenen belâyı bulur, zahmete düşer; kendini be­ğenmeyen safâyı bulur, rahmete gider.
Nasihat istersen ölüm yeter. Evet, ölümü düşü­nen, hubb-u dünyadan[ dünya sevgisinden
] kurtulur ve âhiretine ciddî çalışır. (Mektubat sh: 282)

“ÜMİTVAR OLUNUZ.ŞU İSTİKBAL İNKİLABATI İÇİNDE EN YÜKSEK GÜR SADA, İSLAMIN SADASI OLACAKTIR...”

BİLİYOR MUYDUNUZ

· Matematiğe dair bir kitap yazdığını ve 27.dereceden denklem çözümleri yapabildiğini...

· 1907’de İstanbul’da kaldığı otelin kapısına “Burada her suale cevap verilir ama sual sorulmaz” yazdırdığını...

· Mardin’den kendisini götüren askerlere namaz vakti geldiğinde kelepçelerin çözülmesini istediğinde bu isteği kabul edilmeyince “Bismillah” deyip kelepçeleri çözdüğünü... Bunu nasıl yaptığını soranlara da “Bu namazın kerametidir” dediğini...

· Said Nursi ismindeki “Nursi “kelimesi doğduğu Nurs köyünden gelir. Eserlerine de Risale-i Nur denilmiştir. Annesinin adı da Nuriye’dir.

· Annesi Nuriye Hanımın Onu abdestsiz emzirmediğini...

· Yediği yemeğin taneciklerini yardımlaşmayı sevdikleri ve Cumhuriyetçi oldukları için karıncalara verdiğini

· 1922 yılında Ankara’ya geldiğini ve Millet Meclisinin kendisini resmi tören ile karşıladığını...

· Ankara’da Mustafa Kemal ile görüştüğünü...

NASIL GİDİLİR

Isparta’dan Eğirdir ilçesine oradan da Barla’ya geçilir. Çam dağına çıkmak isteyenler, Barla’dan Çamdağına patika yoldan ortalama iki saatte gidebilecekleri gibi, Barla’dan biraz ilerde bulunan stabilize yoldan araçla çıkabilirler. Çam dağına çıkacakların yanlarında su bulundurmaları tavsiye edilir.

SAİD NURSİ KİMDİR

1876'da Bitlis'in Hizan kazâsına bağlı İsparit nâhiyesinin Nurs köyünde dünyaya gelmiş, 23 Mart 1960'da Şanlıurfa'da Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Nur risalelerini yazmaya başladığı 1926’ya kadar kendini “Eski Said” olarak görür. Daha sonra “Yeni Said” dönemi başlar. 9 yaşında din eğitimine başlayan, 21 yaşındayken “Bediüzzaman” (çağın güzelliği) ismini zekası ve ilminden dolayı almıştır.

Birinci Dünya Savaşının patlak verdiği günlerde Van'da bulunan Bediüzzaman, talebeleriyle birlikte gönüllü milis alayları teşkil ederek cepheye koşmuştur. Vatan müdâfaasında çok büyük hizmeti geçmiş; savaşta bir çok talebesi şehit olmuş; kendisi de Bitlis müdâfaası sırasında yaralanarak esir düşmüştür. Yaklaşık üç yıl Rusya'da esâret hayatı yaşadıktan sonra Varşova, Viyana ve Sofya yoluyla İstanbul'a dönmüştür.

İslam’ın geleceğinin eğitimde olduğunu gören Nursi; II.Abdülhamit’e başvurarak Van’da bir üniversite kurmasını istedi. Ancak kendisini akıl hastanesinde buldu. O da Selanik’e gidip İttihat ve Terakki Cemiyeti ile ilişki kurdu.

İttihatçılardan uzaklaşıp İttihadı Muhammedi partisinin kurucuları arasında yer alan Said Nursi, 31 Mart Olayı’na karışmaktan idamla yargılanıp beraat etti. Kurtuluş Savaşı’nı destekledi. 1925’teki Şeyh Said isyanı nedeniyle hakkında soruşturma açılan, ardından Isparta’nın Barla nahiyesine sürülen Said Nursi için artık yeni bir dönem başladı.

Peşpeşe gelen sürgünlere, mahkemelere rağmen Said Nursi, politikaya fazla bulaşmamaya çalışıp, kendini halkın, kaybolmaya yüz tuttuğunu düşündüğü imanını yeniden kuvvetlendirmeye adadı. Bunun sonucunda Risalei Nur külliyatı ortaya çıktı.

Said Nursi 23 Mart 1960’da Urfa’da hayatını kaybetti. Halilürrahman Camii’nin bahçesine defnedildi. Kabrine halkın büyük ilgi göstermesinden korkan 27 mayıs 1960 darbe yönetimi, onun naaşını alıp askeri bir uçakla Isparta’ya götürdü. O gün bugündür nerede kabrinin nerede olduğunu çok az kişi bilmektedir.

www.truvadergisi.com

 
Toplam blog
: 65
: 3295
Kayıt tarihi
: 16.01.07
 
 

Çeşitli dergi ve gazetelerde, gezi, deneme, öykü, şiir yazan bir yazar. ..