Bas gaza ile olmaz..

Yaşı kırk ve üstü olanlar hatırlar.

Seksenli yılların başlarında Serbest Piyasa Ekonomisi modeline geçildiği ilk dönemlerde Katma Değer Vergisi (KDV) ile yeni tanışan topluma hem tanıtım hem de daha çok vergi toplamak ve kayıt dışı ekonomiyi kayıt altına almak için Ali ve Ayşegül Atik'in rol aldığı reklam filmi izleniyordu televizyon ekranlarında..

- Bi alışveriş, bi fiş..

- Nekadar çok alışveriş, o kadar çok fiş..

Reklam filmin devamında KDV'nin ülke ekonomisine pozitif yansımaları ve ödenecek her verginin ülkeye yapılacak yatırımlarla hizmet olarak geri döneceği şeklinde görüntüler yeralıyordu.

Bugün format değişti,,

- En az üç çocuk..

- Üç de yetmez beş çocuk..

- Bas gaza..

Aslında dikkat edildiğinde, her iki format da sisteme yönelik olduğu açık ve seçik bir şekilde anlaşılmaktadır.

KDV örneğinde ülkeye katkı bağlamında etkiler görülürken, çocuk sayısındaki artış paradikmasında her nekadar nüfus artışı söz konusuyla güçlü bir ülkeyi doğuracağı şeklinde yorumlansa da asil mesele o değildir.

Nedir?

Mesele şudur..

Her birey Emperyal güçler için birer tüketendir.

Daha çok tüketim demek, Emperyal güçlere daha çok kazandırmak demektir..

Tüketen elbette olmalıdır.

Olsun da.

Zira tüketenin yaşam kalitesi geliştirilmeli, emeğinin karşılığını almalıdır. Almış olduğu ücret ile rahat yaşamını sürdürebilmelidir..

Herşeyden önce yüzü gülen birey olmalıdır.

Yüzü gülen toplum olmalıdır.

Ülkenin milli gelir düzeyi yükselmedikçe çocuk sayısının artışını istemek abes ile iştigaldır..