Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mart '11

 
Kategori
Eğitim
 

Başarılı bir öğretmenlik üzerine düşünceler (Dördüncü Bölüm)

Başarılı bir öğretmenlik üzerine düşünceler (Dördüncü Bölüm)
 

Prof.Dr.Öner Samanlı'dan, Öğretme ve öğrenme teknikleri üzerine açıklamalar. (Eğitim Dünyası)


"Öğretmenin daha iyi yapılabilmesi ve öğrenmenin de kolaylaştırılması”  

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM 

ÖĞRETMEN İLE ÖĞRENCİ İLİŞKİLERİ 

Önceki bölümlerin Özeti:  

Öğretme insanoğlunun bir yeteneğidir. Bu nedenledir ki, öğretme yeteneği evrensel bir uğraştır. Herkes birbirine bir şeyler öğretir, yanı sıra da bir şeyler öğrenir.  

Bu makale, "Öğretmenin daha iyi yapılabilmesi ve öğrenmenin de kolalaştırılması”nın sağlanması amacıyla kazanılmış bilgilerimize yıllar içerisinde elde ettiğimiz deneyimlerimizi de katarak, daha iyisi nasıl sağlanabilir düşüncesiyle oluşturulmuştur. 

‘Öğretme’nin daha iyi yapılabilmesinde temel başlangıç, “nasıl daha etkili yapılabilir” sorusunun sağlıklı yanıtlanabilmesidir. Bu yanıtı verebilecek temel kapasite de, “öğreten” de saklıdır. Öğreten önce bireyin sonra herkesin etkisini arttırarak, toplumsal eğitilmişlik, öğretilmişlik etkisinin ve modelinin ortaya çıkmasını sağlayacak vazgeçilmez bir insan özgesidir. 

Türkiye’nin bugünkü, tarihi, turistik, doğal, madensel, tarımsal, hayvansal, yer üstü ve yer altı tüm coğrafik zenginlikleri göz önünde bulundurduğumuzda, bu denli yüksek ekonomik varsıllıkları bulunan bir ülke(miz)de geçmiş gelecek penceresinden şöyle bir bakıldığında, 1923 - 2010 süreci sonralarındaki dünya çıtasındaki yerinin ABD yahut Çin’in statik, ekonomik, dinamik ve sosyal argüman değerlerinin çok üstünde olması gerekmekteyken, somut durum bunun tam tersidir. 

Eğitimdeki öğretmenlik eğitimi sonrası, gerek devlet ve gerekse de özel okullarda eğitimcilik yapan öğreticilerin birçoğunun olması gerekli, "Öğretmenin daha iyi yapılabilmesi ve öğrenmenin de kolaylaştırılması” yetisinden kesinlikle uzak olduğu ‘öngörümüzü’, sürekli bu yazımız ve öncelerinde dillendirmiş bulunuyoruz. 

Başarısızlığın kesin nedeni, "Öğretmenin daha iyi yapılabilmesi ve öğrenmenin de kolaylaştırılması”nda, icracı siyasi hükümetlerce yanlış yolların izlenmiş olmasındandır. 

Öğretme-Öğrenme sürecinin etkili olabilmesi için öğreten ve öğrenen arasında çok özel bir ilişkinin kurulması gerekir. Öğretmedeki amaç, öğrencilerin büyümesi ve gelişmesi, geliştirilmesidir.  

Bugünkü Milli Eğitim politikalarında, birçok öğretmen tarafından kullanılan ve okul idareleri tarafından belirli kurallar zinciri dahilinde empoze edilen öğretme yöntemleri, öğrencilerin bağımlı, gelişmemiş ve çocuksu kalmalarını sağlamaktan ileri gitmeyen ilkel bir eğitici ve öğretici sistemdir. Diğer bir anlatımla, çağın öncelerinde geçerli iken, günümüzde geçerliliğini ve vizyonunu yitirmiş olan bir eğitim öğretim modelinde ısrarcılıkla eski yol ve yöntemlerin devamının sağlanılmasıdır. 

Milli Eğitim stratejistleri de, bu yaklaşımları ve uygulamalarıyla, başarılı bir eğitimci modelinin ortaya çıkmasına (özde) engel bir gizli görüntü içerisindedirler.  

Özellikle 1960 ve sonrası, devam eden yıllardaki merkez sağ ve aşırı sağ hükümet iktidarları süreçlerinde, din (siyasi yandaş olanlara destekli) alandaki eğitim ve öğretim modellerine ve öğretmenlerine her türlü sosyal ve finansal destekler, dış ülkelere açılımlar, akademik yönlendirmelerin tüm destekleri arayış içerisinde olunmaksızın verilmiştir. 

Çağdaş öğretmenlik sistemi içerisinde yer alan bilimsel Öğretmenlik formasyonu sağlayan akademik çevrelerce günümüzde geliştirici ve hedef eğitilecek kitleler üzerinde etkin (söz sahibi olabileceği kesin) eğitimcilerin yetiştirilebildiği uzmanlık alanları tabiî ki bulunmaktadır.  

Ancak bu donanımların kazandırıldığı öğretmenler, sonuç itibarıyla kendilerini yönetenlerin yönetsel boyunduruğu altında girmek zorundadırlar. Bu yönetim kadroları ise siyasetin piyonlarıdırlar. Bu piyonların sürekli beklentileri ise, sadakat ve hizmet esaretlerinin karşılığında bir üst yada daha üst makamlara gelebilmek arzusudur. 

İyi öğretmen sakin bir yapıya sahiptir kesinlikle panik yapmaz, sinirlense de bunu belirgin hale getirmez, soğukkanlı ve çözüm üretebilendir. 

İyi öğretmen kesinlikle önyargılarından arınmıştır ve yanlı değildir bunun sonucunda da tüm öğrencilerine eşit davranır. 

İyi öğretmen her şeyden önce fikirleri ve eylemleriyle bir bütünlük ortaya koyar yani tutarlıdır. Değişmez kararlarını verirken aklının süzgecinden defalarca geçirmiş ve sonrasında değişmez kararını vermiştir bun nedenle de hata yapmaz. 

İyi öğretmen ilköğretim birinci sınıftan üniversitenin her basamaklarına kadar olan süreçlerde öğrencisinin belleğinde daima anımsanır ve asla unutulmaz. 

İyi öğretmen her sorunun cevabını bilebilecek kadar motive olmuş ve bilgi potansiyeline erişmiştir. 

İyi bir öğretmen salt eğitim ve öğretim düzeyinde çözümleyici olmakla yetinmez, öğrencilerinin kişisel ve sosyal hayatları ile de düzeyince ilgilenmeyi başarabilendir.  

İyi bir öğretmen kendisini toplum içerisindeki yaygın inanç modellerine göre değerlendirirken daima kendisini başarısız kabul ederek, öğrenme tekniklerini ilerletir. 

İyi bir öğretmen eğitim ve öğretim arenasındaki rolünü en iyi oynamak zorunda olduğunun bilinciyle, kişisel ve sosyal hayatta örnek bir modeli de oluşturur. 

Yani, Öğretmen ile öğrenci ilişkisinde ortaya çıkan sorun kime ait olduğunun çözülmesiyle netleşir. 

(Üçüncü bölümden devamla) 

ÖĞRENCİLERİN SORUNLARINDA ÖĞRETMENLER NE YAPABİLİR? 

Birçok öğretmenin iki ortak şikayeti vardır; 

1. Yardımcı olmakta yetersiz kalışları. 

2. Yardım için el uzattıklarında geri çevrilmeleri. 

Öğretmenler, sorun ortaya çıkınca, sorunları nasıl etkili bir biçimde tepki göstereceklerini bilemediklerinde soruna yardımcı olamazlar. Bu gibi durumlarda öğretmen, öğrencinin davranışının kabul edilemez olduğu karısına varır ve onun değişmesini, sanki sorun yokmuş gibi davranılmasını ve sorun ne olursa olsun onun bir kenara bırakılmasını ister. 

Bizler bu duruma eğitim ve öğretim metotlarının geliştirilmesinde, “Kabul Etmeme Dili” adını veriyoruz. 

Bu gibi durmalarda karşımıza , “İletişimin On İki Engeli” dediğimiz hususlar çıkar. 

Bunlar öğrencinin öğrenmesini engelleyen sorunları çözmesinde gerekli olan iki yönlü iletişimi yavaşlatır, engeller ya da bütünüyle yok eder. 

EĞİTİM VE ÖĞRETİM METOTLARININ GELİŞTİRİLMESİNDE, “KABUL ETMEME DİLİ” 

“İLETİŞİMİN ON İKİ ENGELİ” 

Eğitim ve öğretim metotlarının geliştirilmesinde, kabul etmeme dili olarak adlandırdığımız temel sorunun çözümüne aşağıdaki on iki engelin aşılmasıyla ulaşmak olasıdır.  

Bunları şu şekilde sıralayabiliriz. 

1. Emir vermek yönlendirmek,  

2. Uyarmak gözdağı vermek,  

3. Ahlak dersi vermek,  

4. Öğüt vermek, çözüm ve öneri getirmek,  

5. Öğretme, nutuk çekmek, mantıklı düşünceler önermek,  

6. Yargılamak, eleştirmek, suçlamak, aynı düşüncede olmamak,  

7. Ad takmak, alay etmek,  

8. Yorumlamak, analiz etmek, tanı koymak,  

9. Övmek, aynı düşüncede olmak, olumlu değerlendirme yapmak,  

10. Güven vermek, desteklemek, avutmak, duygularını paylaşmak,  

11. Soru sormak, sınamak, sorguya çekmek, çapraz sorgulamak,  

12. Sözünden dönmek, oyalamak, alay etmek, şakacı davranmak, konuyu saptırmak. 

Genelde öğretmenlerimizin eğitim ve öğretim modellerini oluşturmalarında sıklıkla karşılarına çıkan üç yaygın yanlış anlama durumuna göz attığımızda bunların: 

1. Gerçekleri söylemenin, öğüt vermenin ve açıklamanın nesi yanlış? (Öğretmenin asıl vazifesi bu değil mi?) 

2. Övmek ve değerlendirmek neden engel olsun? (Övme iyi davranışları pekiştirir) 

3. Soru sormak neden etkisiz kabul ediliyor? (Çünkü bu öğretmede en değerli yollardan) 

Şekliyle sıralandıklarını görmekteyiz. 

"12 ENGEL, KABUL ETMEME DİLİDİR”, PEKİ KABUL DİLİ NEDEN GÜÇLÜDÜR? 

"12 Engel" kabul etmeme dilidir, çünkü sorunu olan kişiye, değişmesi gerektiği, sorunlu olmanın kabul edilemeyeceğini ve sorunlu kişide bir sorun bulunduğunu iletir. 

Bir kişi, başka birini içtenlikle kabul eder ve iletebilirse, o kişide yardım etme yeteneği var demektir. Başkalarını oldukları gibi kabul etmek, ilişkileri kuvvetlendirmede önemli bir etkendir. 

Kabul, küçücük tohumları bile en güzel çiçeğe dönüştürebilecek verimli bir toprak gibidir. 

Burada asıl iş tohumdadır. Genç insan da kendi organizmasında bir gelişme yeteneği taşır. Kabul, gencin gizli gücünün ortaya çıkmasına imkan sağlar. Kabul, çocukları açar, onları, duygularını ve sorunlarını paylaşmak için yüreklendirir. 

Kabul için özel beceriler gerekir. Kişiyi iyi bir danışman yapan psikoloji bilgisi ya da zihinsel gizli gücü değildir. Psikologlar buna iyileştirici iletişim derler. 

SORUNLU ÖĞRENCİLERE YARDIM ETMENİN ETKİLİ YOLLARI NELERDİR? 

Öğretmenlere bir kişiye yardım etmenin yolunun hiç bir şey yapmaksızın yalnızca orada olmak olduğunu anlattığımızda çoğunda şaşkınlık içerisinde bulunduklarını görmüşüzdür. 

Gereken bilgi aktarımını yaptığımızda ve öğrenince şaşırırlar ve bu duruma inanamazlar. 

Tüm usta danışmanların başarılarının temelinin, kişiyi konuşmaya başlatmak ve onu dinleyerek yolunu açmak olduğunu söylerler.  

ETKİLİ BİÇİMDE YARDIMCI OLMANIN DÖRT FARKLI YOLU BULUNMAKTADIR: 

1. Edilgen Dinleme (sessizlik): Öğrenciye gerçekten kabul edildiğini duyumsatan ve sizinle daha fazla paylaşması için yüreklendiren çok güçlü bir iletidir.  

2. Kabul Ettiğini Gösteren Tepkiler: Dinlerken, özellikle duraklamalarda gerçekten dinlediğinizi göstermek için sözlü ya da sözcük belirtileri vermeye "kabul tepkileri" denir. "Hı-hı", "evet", "anlıyorum" gibi... 

3. Kapı Aralayıcı İletiler Ne Yapılabilir?: Öğrenciler, bazen daha çok konuşmak, diren inme ve başlamak için bile ek yüreklendirme beklerler. Bu iletilere "kapı aralayıcılar" denir. 

"İlginç, devam etmek ister misin?" yahut da "Söylediklerin çok ilginç", gibi.. 

4. Etkin Dinlemenin Gereği: daha fazla etkileşim ve dinleyenin yalnız duyduğunu değil, aynı zamanda doğru olarak anladığını da gösterir. Bu nedenle usta dinleyici "etkin dinleme"yi daha yaygın kullanır. 

ETKİN DİNLEME BECERİSİ NASIL KAZANILIR 

Etkin dinleme öğrencinin ilettiğini doğru anlamanızı sağlar. Öğretmen, öğrenciyi anladığını gösteren geri iletiler verir. 

İletişim işlemlerinde çözümleme çok önemlidir. Öğrencinin de, sizin, kendisini doru mu yanlış mı çözümlediğinizi bilmemesi de aynı derecede önemlidir. Bu nedenle, öğrencinin iletisini yanıtlamadan önce, onu doğu çözümleyip çözümlemediğinize karar verdiğiniz düşünelim. Tek yapılacak, çözümleme sonuçlarınızı kendi sözcüklerini kullanarak geri iletmektir. Bu geri iletim yöntemine "etkin dinleme" denir.  

ETKİN DİNLEME İÇİN NELER GEREKLİDİR? 

1. Öğretmen, öğrencinin kendi sorunlarını çözebileceğine kesinlikle inanmalıdır. 

2. Öğretmen, öğrencinin dile getirdiği duygu ve düşüncelerini, bir öğrencide olması gereken düşünceler saysa bile gerçekten kabul edilmelidir. 

3. Öğretmen, duyguların genelde geçici ve anlık olduğunu bilmelidir. 

4. Öğretmenler, öğrenciye sorunlarında yardımcı olmayı istemeli ve bunun için zaman ayırmalı. 

5. Öğretmen, sorunu olan öğrenci ile birlikte olmalı ama kendi kimliğini korumalıdır. 

6. Öğretmenler, öğrencilerin sorunlarını paylaşmak ve konuya başlamak için zorlanabileceklerini bilmelidir. 

7. Öğretmenler, öğrencilerin sorunlarının gizliliğine saygı duymalıdır. 

Etkin Dinleme, öğrenmeyi kolaylaştırmada, sorgulamayı, yüreklendirmede öğrencilerin düşünme, tartışma, soru sorma ve araştırmada kendilerini özgür hissedecekleri ortamı oluşturmada güçlü bir araçtır. 

Kaynakça:  

1) Öner Samanlı, Ankara Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Eğitimde Psikolojik Hizmetler Yüksek Lisans İzlencesi, "Öğretmenin Daha İyi Yapılabilmesi Ve Öğrenmenin De Kolaylaştırılması” 1981 Ders Notları. 

2) Öner Samanlı, Ankara Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Eğitimde Psikolojik Hizmetler Yüksek Lisans İzlencesi, “Başarılı Bir Öğretmenlik Üzerine Düşünceler” 1981 Ders Notları. 

3) Öner Samanlı, Ankara Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Eğitimde Psikolojik Hizmetler Yüksek Lisans İzlencesi, “Öğretmen İle Öğrenci İlişkileri” 1981 Ders Notları. 

 

BEŞİNCİ BÖLÜMLE DEVAM EDECEK 

…… 

…. 

… 

Prof.Dr Öner SAMANLI 

ANKARA – 2011 

…. 

… 

… 

SÖZDE DEĞİL ÖZDE, ROZETTE DEĞİL YÜREKTE,  

TÜRKİYE VE DÜNYANIN EN KAPSAMLI ATATÜRK SİTESİ  

KURUCU EDİTÖRÜ 

http://www.ataturksitesi.com 

 

E-BİLGİ İÇİN: siyasetgundemi@hotmail.com 

 

Yazarın Dipnotu: 

Milliyet Blog sayfalarımdaki yazı ve resimlerim, Yazar ismi ve Link verilerek alıntı yapılabilir. 

5846 sayılı, FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNU Telif Hakları Yasası kapsamındadır. 

Yazılarımın tüm telif hakları, “CUMHURİYETÇİ ULUSAL HAREKET” adına, http://www.siyasetgundemi.com aittir. 

 

 
Toplam blog
: 295
: 3087
Kayıt tarihi
: 22.08.08
 
 

Prof.Dr. Öner Samanlı, yıllarını eğitim ve öğretim faaliyetlerine adamış, birçok bilimsel makalen..