Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ağustos '06

 
Kategori
Eğitim
 

Başarının sırrı

Başarının sırrı
 

Çinicilikte büyük ün yapan ve çinilerdeki renk kompozisyonlarını seyrine doyulmaz bir hale getiren Mercan Alı (Bir adı da domates kırmızısıdır) Denilen rengin elde edilişinin efsaneye dönüşen bir hikayesi vardır. Ve bu efsane bize başarının sırrını gösterir:

Günün birinde zamanın padişahı İznik çinihanelerinin en meşhuruna bir vazo ile kaşmir bir atkı gönderir.

Ve: Bu biçim bir vazo istiyorum ki, yolladığım atkıyla aynı renkte olsun. Ama, aynı renkte!

Sarayda bu vazonun padişahın baş gözdelerinden birine gönderileceğini hemen de herkes biliyor.

Vazonun biçimi kolay ama padişahın gönderdiği renk örneği İznik’in en ünlü çinihanesinde denenir ama olumlu bir sonuç alınamaz.

Boyacı ustaları toplanır,ustabaşları diyeceklerini der. Çeşitli boyanmış eşya fırına dizilir. Fırın açıldığında hiç kimsenin boyası padişahın istediği renge ulaşamamıştır. İstenilen renge en yakın örnekler İstanbul’a gönderilir ama padişah kaşlarını çatarak hayır der. Hayır! Bunların hiç biri benim yüreğimi yakan aşkın ateşini anlatamamış. Çiniciler mahcup ve çaresiz, İznik’te günler ve günler nefes almadan çalışır, boya karışımlarının birini bırakır birini alırlar ama fırından çıkan hiçbir örnek padişahın istediği rengi alamaz.

Sonunda bir gün hünkardan haber gelir: Kırk gün sonra İznik’e vardığımda istediğimi yapamamış olurlarsa çinicilerin baş ustası başına gelecekleri iyi düşünsün!

Bu milletin isteyip de yapamadığı hiçbir şey olmadı bugüne kadar. Acizliğini bir çini boyasında mı gösterecek?

Bütün boyahane yine her işi bırakıp yirmi dokuz gün,çileye çekilen dervişler gibi, tek bir Tanrı kelamı etmeden çalışırlar. Sonunda yirmi dokuzuncu gün gelir. Herkes evine çekilmiş, ne yapacağını bilmiyor.

Çinici başı ise ayakta. Gece yarısı çini haneye gelir ,fırının kapağını aralar,ama padişahın gönderdiği renge uyan hiçbir şey göremez.Biran düşünür, nasıl olsa yarın sabah bu olayı canımla ödeyeceğim. Beceriksizliğimi ben kendim cezalandırırım daha iyi ve daha kolay olmaz mı? Bir anda fırının açık olan kapısı önünde durur, sonra kendini o kıpkızıl alevlerin arasında kaybeder.

Ertesi sabah padişah erkenden İznik’tedir. Baş ustayı ararlar ama bulamazlar. Padişah vakit kaybetmeyin açın şu kapıyı diye emir verir, fırının kapısını hemen açtırır. Vazo ortaya çıkarılır. Olmaz denen şey olmuş o güzelim vazo istenen renge boyanmıştır. Herkes sevinçli ve herkes hayretler içinde. Ama baş usta meydanda yok.

Yalnız,baş ustanın bir arkadaşı gözünü açık kapıdan ayıramıyor. Usul usul yaklaşıp ve kapının mandalına yapışmış olan bir küçük kumaş parçasını görüyor ve çekip çıkarıyor.

Bir yandan da: Ama bu… Bu çinici başının yeleğinin bir parçası… diye ağlayarak feryat ediyor.

Herkesin gözünde yaşlar… En büyük ustadır ölen. Mercan alı sonunda olmuş ama ustası onu canıyla oldurmuştur. Padişah da yaşlı gözlerle konuşur:

Ağalar, işte her güzellik ancak can bahasına elde ediliyor demek ki demek ki. Ve hiçbir güzelliği insan oğlu bedavaya elde edemiyor. Kurbansız olmuyor bu işler. Bir güzel şaheser istiyorsak eğer, demek ki ille ölmek değil ama ölesiye çalışmak gerekiyor.

 
Toplam blog
: 4
: 1970
Kayıt tarihi
: 14.07.06
 
 

Biyoloji mezunu bir eğitimciyim. ülkemizin geleceğinin eğitimden geçtiğine inanıyorum...