Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Haziran '09

 
Kategori
Eğitim
 

Başarısızlık diye bir şey yoktur

Başarısızlık Mı?...

Hadi Canım Sen De...

*Müzik öğretmeni Beethoven’a; “Besteci olması imkansız!” demişti. Oysa o, insanlık tarihinin en büyük bestecilerinden birisi oldu.

*Öğretmenleri Edison’u hiç bir şey öğrenemeyecek kadar aptal bulurlardı. Edison’un kim olduğunu söylememize gerek var mı?

*Walt Disney, bir gazetenin yazı işleri müdürü tarafından; “işe yarar fikirleri olmadığı” gerekçesi ile kovulmuştu. Walt Disney, film ve eğlence endüstrisinde devrimler yapmıştır.

*Churchill, ortaokulda sınıfta kalmıştı.

*Biliyor musunuz, bizim Barış Manço’muz müzik dersinden ikmale kalmış.

*Mıcheal Jordan, okul basketbol takımından atıldığı için basketbolu bırakmıştı. Daha sonra ise ısrar edip dünyanın en iyi basketbolcularından biri oldu.

*Einstein, dört yaşına kadar konuşamamıştı. Matematik dersinden çok başarısız olduğu için ilkokuldan atılmıştı. Oysa biz onu şimdi, yüzyılımızın en büyük bilgini olarak biliyoruz.

*Charles Dickens, yüzlerce kapıdan “sen yazar olamazsın” denilerek geri çevrilmiştir.

*Müzik yapımcıları Elvis Presley’e şöyle demişlerdi; “Hiçbir işe yaramazsın, en iyisi kamyon sürücülüğüne geri dönmen!”

Bunların tümünün ortak yönü yapacaklarına inanmalarıdır. Hiçbiri arkaya bakmamıştır. Stratejilerini belirledikten sonra sürekli ve düzenli çalışmışlar. İnançları en büyük enerjileri olmuştur. Bizde Sakıp Sabancı’nın meşhur bir lafı vardır. “Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın” diye. Bu laf basit ama ÖSS yolunda bize yön verecek bir sözdür. Kısmi başarısızlıklar, eskiden gelen korkular bizi yolumuzdan çevirmemeli.

Akıllı Çiftçi

Eskiden köyün birinde, çok bilge bir çiftçi yaşarmış. Her insan gibi bu çiftçi de zamanı gelince ihtiyarlamış. İyice yaşlandığında ise hastalanıp yatağa düşmüş. Artık ölüm döşeğinde olduğunu hisseden çiftçi, çocuklarını başına toplamış ve; “sevgili yavrularım!” demiş. “Şimdi söyleyeceklerime iyi kulak verin. Artık yaşlandım ve çok hastayım. Biliyorsunuz ki, yakında öleceğim.”

Çiftçinin çocukları hiç beklemedikleri bu sözler karşısında şaşırmışlar. “Aman babacığım!” demiş hepsi de. “Allah geçinden versin.”

Çiftçi devam ederek; “yok yok!” demiş, “Bu hastalık beni sağ bırakmaz artık. Ölmeden önce size önemli bir şey açıklayacağım. Aklınızda iyi tutun haaa, tarlamızda altın var. Toprağı iyi kazarsanız altını bulursunuz.”

Çiftçi bu sözleri söyledikten üç gün sonra ölmüş. Babalarını mezara koyan çocuklar tarladaki altınları aramaya koyulmuşlar. Fakat tarlanın altını üstüne getirdikleri halde, tek bir altın bile bulamamışlar. Kendilerini boşu boşuna çalıştıran babalarına kızıyorlarmış. Tarlayı bu kadar çok eşeledikten sonra, ona buğday ekmekten başka çarelerinin olmadığını düşünmüşler.

Bilenler bilir ki, toprak ne kadar çok alt üst edilip yoğrulursa verim de o kadar çok olur. Çocuklar bilmeden, işte bunu yapmışlar. Ektikleri tarlayı hasat ettiklerinde herkesten çok buğday elde etmişler.

Babalarının “tarlada altın var “ sözlerinin ne anlama geldiğini işte o zaman anlamışlar.

SEVGİ DERSİ

Küçük oğlumuz annesine geldi ve ona elindeki kağıdı uzattı. Annesi ellerini önlüğüne kuruladıktan sonra kağıdı okumaya başladı:
Çimleri biçtiğim için 5 dolar. Bu hafta odamı temizlediğim için 1 dolar.
Alışverişe gittiğim için 50 sent. Küçük kardeşime baktığım için 25 sent.
Çöpü döktüğüm için 1 dolar. İyi bir karne getirdiğim için 5 dolar.
Bahçeyi temizlediğim için 2 dolar.
Toplam borç: 14 dolar 75 sent.
Annesi umutla kendisini süzen oğlumuza baktı. Eline bir kalem aldı, kağıdın arka yüzünü çevirdi ve şunları yazdı:
Seni dokuz ay karnımda taşıdım, Bedava.
Hasta olduğunda başını bekledim, elimden geleni yaptım, Bedava.
Senin için dua ettim, Bedava.
Yıllar boyu değişik nedenlerle senin için gözyaşı döktüm, Bedava.
Senin için geceler boyu kaygı duyup, uykusuz kaldım, Bedava.
Oyuncaklarını topladım, yemeğini hazırladım, giysilerini
yıkadım, ütüledim, Bedava.
Ve oğlum bunların hepsini topladığın zaman gerçek
sevginin bedelinin olmadığını görürsün Bedavadır çünkü.
Oğlumuz annesinin yazdıkların okuyunca gözleri doldu. Annesine baktı ve “Anneciğim, seni seviyorum.” dedi.
Sonra annesinin elinden kalemi aldı ve kağıda büyük harflerle şunları yazdı:
HEPSİ ÖDENMİŞTİR”…

 
Toplam blog
: 137
: 1557
Kayıt tarihi
: 23.06.08
 
 

1963 yılı Trabzon Of doğumluyu. Emekli Öğretmenim Eğitimle ilgili konulara ilgim uzun yıllar önce..