Başbakan, hükümet ve AKP ne içiyor?!

AKP içkiye getirilen vergilerle zaten erişimi güç bir tüketim maddesi haline getirmişti (yani arada bir içen yoksul vatandaşın bir zevkine darbe vurmuştu); başbakan yeni kısıtlayıcı yasa ve yönetmenlikleri de "kafası kıyak bir nesil istemiyoruz..." diye savunmuş.

 

İçen, içince ipin ucunu kaçıran, direksiyon başına geçip katliam gibi kaza yapan, alkolizme düşen var mı var; bunları sık sık olumsuz yönleriyle gazetelerde duyuyoruz (iyi ki de duyuyoruz, bu uyarıcı da oluyor)... 

 

Ancak içmenin kararını bilen, işi hoş sohbet ve yemek yanında farklı bir lezzet, çeşni kültürü seviyesinde tutanlar çoğunluktadır... Getirilen yasaklar, düzenlemeler bu vatandaşlara meydan okuma niteliğinde, onların özgürlüğünü bir hakkını kullanmasını iyice zorlaştırıcı nitelikte olmamalıdır, hele de içen insanları toptan "kafası kıyak..." diye aşağılamak bir başbakana yakışmaz.

 

Öte yandan, başbakan ve kabinesine iktidara geldiğinden beri izlediği Ortadoğu politikalara bakınca acaba ne içiyorda böylesine çelişkili kararlara imza atıyor diye sormadan edemeyeceğim.

 

Hatırlayalım, kendisi ABD'nin Irak'ın işgalinde Türkiye'den asker geçirmeyi gerektiren tezkeriyi savunmuş," bu tezkereyi geçiremezsek Türkiye ekonomisi batar, memur maaşlarını ödeyemez duruma geliriz..." demişti. Tezkere geçmedi, Türkiye de çökmedi, bugün Türkiye ekonomisinin ne kadar güçlü olduğundan dem vuruyor (demek işin başında başına geçtiği memleketin gücüne inanmamış, ufak tefek menfaat karşılığında emperyalist bir savaşa yataklık etmeyi vicdanına yedirmişti... bu vicdan gümbürtüye bu kodar kolay giderken Tayyip ne içmişti?)

 

Sonra bizimki çatışma bölgelerinde arabuluculuğa soyundu, İsrail - Filistin çatışmasına el attı... Kime kendini ne kadar dinletebildi bilmeyiz, ama anlaşıldıki İsrail tarafı bunların aracılığını pek iplemedi, bildiğini yapmaya devam etti. Bu çıktı arabulucuktan çekilip diplomatik kanallardan Türkiye'nin gücü yettiğince etkili olmayı denemek varken, açıkça İsrail'e meydan okumayı tercih etti, adamların devlet başkanına posta koydu... Yani arabulucuyken çatışmanın tarafı haline geldi... Bunu da "daha düne kadar o topraklar bize aitti..." gibi ciddiyetsiz, duygusal bir ifadeyle izaha çalıştı, bu politikanın sonu Mavi Marmara gemisi saldırısı oldu? Dokuz Türk vatandaşı İsrail tarafından göstere göstere katledildi... Yani Türkiye bir çatışmada arabulucuyken hedef haline geldi (bu işleri yaparken Tayyip ne içti? Kafa iyi miydi?)

 

Suriye'ye Esad rejimine yanaştı, yılların diktatör ailesini vıcık vıcık destekledi, kardeş ilan etti... Ama derken adamın harbiden diktatör olduğunu anlayıverdi... İyi hadi jeton geç düştü, adamla ilişkiyi kesersin diplomatik yollarla varsa bir gücün doğru yola getirmeye çalışsın... Bizimki çıktı mahalle külhanbeyi gibi "Suriye'nin iç işleri bizim iç işşlerimizdir..." diye meydan okudu, defalarca Esad'ı açıktan aşağıladı. Sonuçda can kardeşi Esad Türk jetini vurarak iki pilotumuzu şehit etti, sınır kapısını bombaladı. Yetmedi Reyhanlı saldırısında 51 vatandaşımızı katletti... Bizimki halen külhanbeyi edalarında meydan okuyor. İnsani yardımlar neyse, hiç taraf olmaması gereken bir çatışmada taraf oldu, yetmedi Türkiye'yi hedef haline getirdi, onlarca vatandaşımızın öldürülmesine neden oldu.

 

"PKK şefiyle, teröristlerle görüşen görüştüğümüzü iddia eden şerefsizdir..." dediler, meğersem görüşüyorlarmış (olur olur, devlet işidir falan madem niye çıkıp şerefli şerefsiz diye nara atıyorsunuz?)

 

Şimdi soruyorum AKP, Tayyip ve kabinesi bu işleri, bu lafları düzgün kafayla yapabiliir mi, ne içiyorlar ne çekiyorlar da sağa sola nara atarak meydan okuyorlar, üstelik kanında bilmem kaç promil alkolle trafiğe çıkmış sürücü gibi onlarca vatandaşın ölümüne neden olan facia bir dış politika izleyebiliyorlar... Rica etsek de AKP, başbakan ve kabinesi cihaza üfleseler, anlasak kafaları kıyak mı değil mi emin olsak...