Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Haziran '08

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Başbakan ekonomik kötü gidişi kapatma davasına bağlama eğiliminde ama gerçek ne?


Başbakan ekonomik kötü gidişi kapatma davasına bağlama eğiliminde ama gerçek ne?


AKP’liler diyorlar ki;

Kapatma davası oylarımızı artırır.

Nasıl artırır? Mağduriyeti oynayarak…

Türk milletinin mağdur olana karşı derin bir muhabbet besler, doğrudur. Çamura saplanana, düşmanı bile olsa bir tekme de o atmaz… Ama artık Türkiye halkı da yavaş yavaş kavramaya başladı artık bu mağduriyet oyunu ve yalanını. Sen Cumhuriyeti yıkmaya çalış her seferinde, Cumhuriyet hukuku ve güçlerinden darbeyi yiyince, başla ağlamaya; anne bak bana vurdu, diye!

Yok, öyle yağma!

Ecevit de rahmetli oldu; yüzüne bir anayasa kitapçığı atılsa!

Nesnel koşullar 2002 gibi de değil üstelik. Borsanın üçte ikisi yabancı mülkiyette ve başka zamanlarda başka koşullarda barometre gibi siyasal krizlerden etkilenerek hop oturup hop kalkan borsa, yüksek faiz düşük kur sistemi sayesinde tatlı faiz karları nedeniyle önemli siyasal olaylardan tınmıyor bile. 2002’de bir gecede Doyç Bank’ın karanlık köşelerinde klavyenin tuşlarına basarak bir gecede milyarlarca dolar sıcak parayı Türkiye’den çekme koşulları da yok ne yazı ki. Sıcak parayı yavaş yavaş Amerika kendine kanalize ediyor. Bu süreç Mart başından beri böyle işliyor. Merkez Bankası kayıtlarına göre, 2007 yılının ilk iki ayında Türkiye’ye giren yabancı sermaye toplamı 7, 279 milyar dolar iken bu yıl aynı dönemde 1, 312 milyar dolar olarak tahakkuk etmiştir. Azalma miktarı dikkatiniz çekti mi? İşte “sıcak paranın bittiği uçurum” dedikleri budur.

Peki, kapatma davasının açılış tarihi nedir? 14 Mart…

Anayasa Mahkemesi’nin türbanı ret kararı ne zaman? 5 Haziran…

Yani kriz etkenleri çok önceleri harekete geçmiş bile. Kaldı ki bir başka önemli kriz etkeni olan cari açık yıllardır birikmekteydi. Birdenbire mi 100 milyar doları buluverdi Başbakan?

Yok, öyle yağma, yemezler!

Gitgide daha fazla sayıda halk kitlesi de yememeğe başladı zaten…

Biz ekonomik krizle birlikte siyasal krizin ayak tapırtılarını ne zaman duyurmuştuk? Yeni yılın başında… Mart bile gelmemişti. Boş verin Haziran’ı! Ekonomideki kriz etkenleri yıllardır birikmekteydi; 2007 yılında kuluçka dönemi oldu. 2007 yılı krizin etkenleri için mayalanma dönemiydi.

Bu nedenden dolayı Başbakanın krizi kapatma favasına bağlama girişimi daha başından iflas etmeye mahkûm ümitsiz bir çıkıştır.

Ekonomik durgunluk belirtileri 2007 yılında belirmeye başlamadı mı? Buna biliyordunuz stagflasyon diyorlar. Türkçe yerine Batı dillerinden parlatma yapmak isteyen aydınlar tarafından… Bunun Türkçe karşılığı bakın TDK’nin sözlüğüne “durgun şişkinlik”tir. Enflasyon içinde durgunluk yani! Fiyat artışları ne zaman başladı? Esnaf bu koşullarda siftah yapamadan kepenk kapattığından yakınmaya ne zaman başladı? Hiç durmadan dünya dolaşılacağına –yazıktır tüyü bitmemiş yetimin hakkı vardır harcanan o paralarda- Türkiye ile ilgilenilirse biraz da, bunlara doğru yanıt bulunabilir.

Daha geçen gün Hülya Avşar’a işsizlikte başarısız olduklarını bizzat Başbakanın kendisi ikrar etti. İşsizlikte başarısızlığın kabulü ekonominin diğer sorunlarında da havlu atmakla eşdeğerdedir. Bunu anlamak için ekonomist olmaya gerek bile yoktur.

Ocak ayının başıyla Mart ayının ortalarına bir bakalım; anılan bu 2, 5 aylık dönemde borsada neler olmuş? Bu kısacık dönemde Borsa endeksi yüzde 23, 62 oranında gerilemiş, “dünyanın en kırılgan borsası” unvanını almış.

Aynı dönemde döviz kurlarını inceleyin… Dava yokken ne haldeydi kurlar? Küresel etkenlerin de etkisiyle hop oturup hop kalkmaktaydı.

O zaman krizin kapatmayla ne alakası var?

Niçin halk aldatılmaya çalışılmaktadır?

Kısacası güneş balçıkla sıvanamaz.

 
Toplam blog
: 510
: 505
Kayıt tarihi
: 04.04.08
 
 

"Cv" Dedikleri Özgeçmişim 1953 yılının karanlık günlerinde Haziran ayının 24. günü, ağaçların mey..