Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Haziran '12

 
Kategori
Siyaset
 

Başbakan Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu nereye gidiyor?

Başbakan Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu nereye gidiyor?
 

Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN ile CHP Gen. Bşk. Kemal KILIÇDAROĞLU


Bilindiği gibi 1983'te TC Devleti ya da TC dahil kimi başka devletlerce PKK adlı bir tedhiş teşkilatı kurulur. Bugün bu teşkilat için 'propaganda yapılmasın' diye yalnızca Terör Örgütü, Silahlı Terör Örgütü, Ayrılıkçı Terör Örgütü ya da Bölücü Terör Örgütü deniliyor. Dilin kemiği yok! 

Örgütün kurulduğu günden bu yana'terörle birlikte yaşamak' öğütlendi milletimize. Bunu kimler öğütledi çok açık: Siyasetçiler ile onlar ile değişik biçimlerde teşrik-i mesai yapan kimi 'terör uzmanı' kişiler. Bu yüzden 1983'ten beri özellikle Güneydoğu Anadolu'da ve büyük kentlerimizde güvenlik sıkıntıları doğmuş bulunuyor.

ABD ile Türkiye'de terör saldırılarının karşılaştırılması

Örgütün 'terör' ya da 'gerilla' saldırıları sonucunda toplam olarak 40.000'e yakın yurttaşımızın değişik biçimlerde öldürüldüğü resmi makamlarca açıklandı. Oysa ABD'de askeri ve sivil hedeflere yönelik olarak El Kaide Terör Örgütü'nce 11 Eylül 2001'de gerçekleştirilen saldırıda  2.974 kişi o anda ölmüş, 24 kişi de bulunamamıştır. Bu iki saldırı karşılaştırıldığında ortaya çıkan oran çok korkunç. Ayrılıkçı Terör Örgütü Türkiye'de ABD'ye oranla yaklaşık on iki (12) kat daha fazla yurttaşımızı öldürmüştür.

Terör Saldırıları partiler arası görüşmeler ile çözülebilir mi?

Son bir ay içerisinde; yıllardan beri nice Terörle Mücadele yolu deneyen pek çok Hükümetlerce bir türlü yenilemeyen Terör Örgütünü yola getirmek, silahların (!) susmasını sağlamak ya da onun bazı isteklerini hayata geçirmek konusunda bir uzlaşı arayışına gidiliyor. AK Parti Hükümetince başatılan Kardeş Projesi'nin devamı olabilecek bu yaklaşım Yeni CHP tarafından da destekleniyor.

Bu amaçla Y-CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ile AK Parti Genel Başkanı Erdoğan 'terörü bitirmek' içerikli bir saatlik bir görüşme yaptılar geçtiğimiz günlerde (06 haziran 2012). CHP'nin uzmanlarınca yazılan on (10) maddelik çözüm önerisi ya da 'yol haritası' nedir bilemiyoruz. Hükümet bu konuyu değerlendiriyor. Kamuoyu bu değerlendirmenin sonucunu merakla beklemeye başladı. Bilindiği gibi başta MHP olmak üzere BDP Hükümet'in bu uzlaşı yaklaşımına pek de sıcak bakmıyor.
Bugün basından öğrendiğime göre Y-CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Bülent Arınç’ın, teröristbaşı Öcalan’a ev hapsi ile ilgili açıklaması için, 'Eğer 4 parti bir araya gelirse, AKP temsilcisi de deklare ederse Öcalan’ın durumu tartışılır. Uzlaşma sağlanırsa mesele yok' açıklamasında bulunmuş.

Terörün çözülmesi isteği Türkiye için bir tuzak olmasın?

Bana göre bir Terör Örgütü ile nice karanlık dehlizleri de içeren böylesi bir uzlaşmaya girişmek AÇILIM'a da AYRILIKÇILIK SAÇILIM'ına da BALKANLAŞTIRM'maya da AB KOMİSYONLARI'nı davet etmeye de TÜRKİYE'nin PAYLAŞILMASINA da böylece adım adım yaklaşılacak demektir.
 
Anlaşılan o ki yaklaşık otuz (30) yıldan beri bu topraklarda sinsice kan dökmek için her türlü yolu deneyen Terör Örgütü SİLAHLI SALDIRILAR ile dayattığı emellerine kavuşmuş olacak değil mi efendim?
 
Bence adı ne olur ise olsun yıllardan beri tartışılan pekçok terör ve teröre bağlı sorunların çözümü bu değildir. Bu yol Batı'nın 19.yy'da OSMANLIYI PARÇALAMAK için öncelikle BALKANLAR'da Boşnaklar, Arnavutlar, Karadağlılar, Makedonlar üzerinde deneyerek başarıya (!) ulaştığı 'to build a nation' (bir ulus inşaa etmek) siyasetinin buyurduğu çözümdür. Bu da ÇÖZÜM değil PARÇALANMAK'tır. Bat bu kez de dil, gelenek, görenek, akrabalık gibi pek çok yönlerden kaynaşmış olduğumuz Kürtler üzerinden bin bir güçlükle kurulan ve bir bakıma bir iç savaş yaşanan GÜÇLÜ TÜRKİYE'yi parçalamak istiyor. Oysa binlerce yıllık TARİH BİLİNCİMİZ ile bugün OSMANLI DEVLETİ'nden bile ileri durumda bulunan HUKUK, YÖNETİM, TEKNOLOJİ ve EĞİTİM bu gibi dayatma siyasetleri yenebilecek ağırlıktadır.
 
Analar da babalar da ağlamasın!
 
Yeter ki TEK BAYRAK, TEK DİN, TEK DİL, TEK CUMHURİYET, TEK YÜREK, TEK KARDEŞLİK, TEK BAĞIMSIZLIK için çalıştırılsın beyinler. Neden ABD ile Batlı ortakları gibi TERÖR ÖRGÜTLERİ ininde boğulamıyor, bir de bunu düşünmeli. Kimse İKBAL İÇİN ya da gelecek seçimlerdeki OY AVCILIĞI için çalışmasın. Böylece ANALAR, BABALAR, BACILAR ve DAYILAR da ağlamasın. Bir de şu gerçeği untmayalım: (30) yıldan beri süregelen TERÖRLE MÜCADELE'de kaç siyasetçinin yakını ya da oğlu kızı, kızanı, yeğeni ölmüştür; bir de bunu açıkasın bakalım İçişleri Bakanlığı?
 
Her bir etnik köken için usul usul bir devlet kurmak nerede görülmüştür?
 
Ne olur birbiri ile kaynaşmış olan birlikte gülen birlikte ağlayan, birlikte halay çeken, birlikte diz büküp bağdaş kuran, yaylak kışlak geleneğini de sürdüren ulusları birbirinde ayırmayınız. İçlerinde onlarca etnik kökenden yurttaşlar barındıran ABD, İngiltere, Almanya, Çin, Hindistan, Pakistan, İran ayrılıyor mu?
 
Irak neden parçalara ayrılmak isteniyor?
 
IRAK AYRILIYOR oysa değil mi? Çünkü IRAK Batı'nın Orta Doğu petrolleri ile Orta Doğu'nun tasarlanış yeni haritası için 1900'lerin başından beri sürekli olarak gözetilen bir yapılanma içine sürüklenmiştir. OSMANLI Devletimiz için 1916'daki Kut'ül Ammare Zaferi'nden sonra Bağdat'ın içten feth edilmesiden sonra Osmanlı Ordusu o topraklardan sürülmüştür. Irak'ta İngiltere'nin kazandığı hiç bir zafer var olmamış ancak kaleyi içten feth ederek atalarımızı Bağdat'tan sürmesini bilmişlerdir. Benzer durum Lozan Antlaşmasında da özellikle İsmet İnönü'nün 'plebisit (halk oylaması) yapalım' çıkışı ile 'oradaki okuma yazması bilmeyen halka plebisituygulanmaz' denilerek reddedilmiştir. Böylece özellikle başta Musul ve Kerkük Petrolleri olmak üzere bütün K. Irak 'daha sonra değerlendirilmek üzere' sürüncemeye bırakılmıştır.
 
Son bağlamda anlaşılmıştır ki Doğu'da günden güne gelişen ekonomiler olarak Çin, Hindistan, Pakistan, Kazakistan ile İran'ın varlığı bir bütün olarak Batı'nın çıkarlarına terstir. Bu nedenle ABD ile Türkiye dahil diğer Koalisyon ortakları 11 Eylül Terörsaldırısını da bahane ederek önce Irak sonra da Afganistan üzerinden Doğu'ya karşı güçlü bir konuşlanma gerçekleştirmiştir. On yıl sonra da; bütün taşlar yerli yerine oturtulduktan ve göstermelik bazı demokrtik uygulamalardan sonra El Kaide terör Örgütü'nün başı Usama Bin Ladin saklandığı evde bir anda vurularak öldürülmüştür. Böylece Batı'nın eli daha da güçlenmiştir Doğu'da.
 
Merhum Turgut ÖZAL 'neden bir koyup üç' alamadı?
 
ABD bir anda yaklaşık 3000 yurttaşını öldürüveren EL KAİDECİ TERÖRİSTLERİ bulmak için 'kimyasal silah aramak' bahanesi ile Irak üzerinde neler oynadığını kim unutabilir. Oysa El Kaidedaha çok Afganistan ile bazı Arap ülkelerinde saklanıyordu! ABD'nin Irak üzerindeki oyunların giderek kızışmaya başladığı 1990'lara gidildiğinde bu konudaki KÜRT KARTI'nın nasıl bir yol haritası izlenerek uygulandığını biliyoruz artık. Merhum ÖZAL binlerce Kürt yanında yine  binlerce Türkmen'in de alçakça öldürüldüğü Halepçe Katliamı (16 Mart1988)'ndan sonra Baba Bush ile sık sık görüşerek Irak'ın parçalanması konusunda sözlü olarak anlaştıkları da bilinmeyen bir konu olmasa gerek.
 
Merhum ÖZAL 1991'de Türkiye'nin Musul ve Kerkük Petrolleri üzerinde o günlerde söylemiş olduğu 'Bir koyup üç almak' gibi bir düşünce içinde olası bir ABD İşgali için yardımcı olunacağını açıklamıştır. Onun bu düşüncesi ne yazık ki Batı'nın uzun soluklu yol haritası yanında doğal zenginlikler bakımından da çakıştığından kabul görmez. Bu konudaki ayrıntılı bilgiler Rahmetli Gazeteci Turan YAVUZ'un 'ABD'nin Kürt Kartı' adlı eserinde bütün ayrıntıları ile yer alır. Unutmayalım Merhum ÖZAL Orta Doğu'daki olası gelişmeleri de göz önünde bulundurarak olsa gerek, yine 1991'de ADB'nin Houston kentinde hastanede iken Mesut YILMAZ'a 'Kürtlerle federasyonu düşün. Tarihi bir sır bu. Bush da böyle istiyor. Ben de buna sıcak bakıyorum'  demekten de çekinmemiştir.
 
Devlet dediğin ne ki?
 
GÜÇLÜ DEVLET böyle olur beyler. Devlet dediğin: Kararlı, yılmaz, eşitlikçi, hukuktan ve yurttaşlıktan yana olur. Devlet dediğin dış güçlere karşı asla 'tavizkâr' olmaz. Devlet dediğin hiç bir eyleminde kendisine aman diyenlere karşı 'merhamet'ten de yoksun olmaz. Devlet dediğin ister dağda ister ovada, ister yolda ister işinin başında ya da tarlasında olsun hiç bir yurttaşını 'süründürmek' için onların üstüne yürümez. Devlet dediğin yurttaşlarının kaldırabileceği kadar yük yükler onların gelirlerine. Devlet dediğin mahkeme kararlarında bile kişinin ya da ailelerin gücüne göre cezalar ve yaptırımlar uygular.
 
Devlet dediğin adam kayırmaz, liyakatı gözetir. Devlet dediğin listeye göre ya da kendisine posta koyanların silahlı ve siyasi gücüne göre yamulup durmaz. Devlet dediğin kişilerin kişiliklerini zedelemeden iş yapar. Devlet dediğin kişilerin kutsal değerlerini de bir bütün olarak İnsan Haklarını da uygulamaktan çekinmez. Devlet dediğin hiç kimse için hiç bir ölçü çerçevesinde ayrımcılık yapmaz.  Devlet dediğin hiç bir yurttaşını suçu ne olur ise olsun ne 'faiz yükü' altında ne de 'suçlama yükü' altında ezer. Devlet dediğin birilerinin kişisel suçunu diğer yurttaşlarına ödettirmez!
 
Devlet dediğin zengin içerikli toplumsal ve kültürel siyasetler çerçevesinde rengi, dili, dini, inancı, iddiası ne olur ise olsun bütün yurttaşlarını kaynaştırıcı eylemler gerçekleştirir. Devlet dediğin kendi sınırları içinde güçlenirken ekonomik olarak olduğu kadar siyasi olarak da genişlemek ister. Devlet dediğin yurttaşlarının ya da ortaklarının canlarını tehlikede gördüğünde en uygun zamanda savaşmasını da bilen bir güçtür.
 
Türkiye'de 'saf bir ırk' aramak büyük bir çelişkiye düşmek değil de nedir?
 
TÜRKİYE on binlerce yıldan bu yana taşımakta olduğu miraslar bakımından hiç de SAF BİR IRKLAR toplumu barındırmaz içinde. 1071'den önce de sonra da bu topraklara akın akın gelen TÜRK BOYLARI bu topraklarda kendilerinden önce yaşamakta olan milyonlarca insanı kesip doğramadıklarına; onlar da gökyüzüne çekilmediklerine göre, bugün bu topraklarda yaşayan insanları nasıl olur da TÜRK, KÜRT, LAZ, ÇERKEZ, ABAZA, ARAP, ASURİ diye ayırabilirsiniz.
 
İnanmayan Amasyalı Coğrafyacımız STRABON'un Eski Anadolu Coğrafyası adlı eserindeki ulusların adlarına ve yerleştikleri alanlara bir bakıversinler! O çağlardan 1071'e kadar yine bu topraklara akın akın gelen ve göç ettirilen Galatlar, Cenovalılar, Persler, Makedonlar, Miletliler, Btinyalılar, Paflonyalılar, Lidyalılar, Amazonlar, Grekler, Latinler, Gürcüler, Hazarlar, Sabirler, Ermeniler, Peçenekler, Uzlar ile Avarlar ne oldu dersiniz?
 
Bir de ne olur Prof. Dr. Yusuf HALAÇOĞLU'nun ANADOLU AŞİRETLERİ dev araştırmasından Türk Boylarının önce selçuklular sonra da Osmanlılarca nerelere yerleştirilmiş olduklarını öğrenelim. Ayrıca Doç. Dr. Orhan ORHONLU'nun OSMANLI İSKAN POLİTİKALARI adlı eseri de salık verilir. Peki bütün bu tür kaynaklar ile diğer yüzlerce arkeolojik, tarihi, kültürel ve dil bilimsel araştırmalar bilinmeden nasıl bir politika oluşturulur? Sanırım ancak bugüne kadar siyasetçilerce getirilen ACI ve GÖZYAŞI POLİTİKALARI uygulanabilir. Bu yolun ne kadar yanlış bir yol olduğu o ilk günlerde olduğu gibi bugün de anlaşılmış bulunuluyor ne yazık ki! Oysa bu topraklarda yaşayan herkesin KARDEŞLİĞİ bu topraklarda yaşayan binlerce yılı içeren tarihi  geçmişinde saklı!
 
Terörle Mücadele'deki tek yönlü açmazlar ayrılıkçılık eğilimlerini güçlendirmiştir
 
Bugüne kadar 'kararlılıkla' sürdürüldüğü söylenegelen TERÖRLE MÜCADELE pek çok noksanları yüzünden hiç bir biçimde başarıya ulaşamamıştır. Bugün bile o tür yaklaşımlar ile sürdürülmeye çalışılan 'savunma', 'kıstırma' temelli bu silahlı mücadele hiç bir biçimde başarıya ulaşamayacaktır. Olan asker, sivil, korucu, polis; yerli yabancı canlarımıza olmuştur.
 
Artık modası geçmiş siyasetleri de silahlı mücadele yollarını da bir yana bırakma zamanı gelmiştir. Bu nedenle kimi ipe sapa gelmez düşlere değil gerçekçi yaklaşımlar doğrultusunda tartışmaya açılacak olan dil, kültür, tarih ve arkeolojik tartışmalara girerk kimin nerden nereye doğru gitmekte olduğunu bütün kamuoyu ile paylaşmak gerekmektedir. Yosa bu kavga bitmez. Gittikçe gençleride içine alan bu ayrılıkçılık tutkusu ülkeyi önü alınamaz yeni ufuklara doğru sürükler.
 
Şimdi Rahmetli Erzurumlu İbrahim Hakkı gibi hep birlikte terennüm eyleyelim:
 
'Görelim Mevlam neyler
Neylerse güzel eyler!' 

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..