Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Kasım '12

 
Kategori
Güncel
 

Başbakan haklı ancak yetmez

Başbakan haklı ancak yetmez
 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan (1954)


Gün geçmiyor ki gündem en umulmadık bir biçimde değişmesin. Bu da bize özgü olsa gerek. Orta Doğu toplumları ile gelişme sürecindeki kimi toplumlarda da böyle oluyor. Siyasi çıkışlar, soygunlar, vurgunlar ile adam kayırmalar ve ne yazık ki terör eylemleri hiç eksilmez bu toplumlarda. Hukuksuzluklar içre gelişen adaletsizlikler de bu toplumlara özgüdür. Devletçilik de tek parti iktidarı da egemendir bu toplumlarda. Sultanlar, cumhurbaşkanları ile başbakanlar birer ‘demir yumruk’tur. İnsan hakları pek tanınmaz uygulamada. Hiç bir şey yerli yerine oturmamıştır. Bir iktidarın ak dediğine bir diğeri kara, deyiverir. Toplum kesimlerindeki ayrışma da hız kazanır böylece. Bu süreçte ilerleme, hak hukuk, adil paylaşım, toplum güvenliği, adalet, liyakat ve kalkınma ise hak getire desem yeridir, kendi adıma.

Filistin'deki kıyım durduruldu, saldırgan terörün kökü temizleniyor, derken dün gündemimize Muhteşem Yüzyıl dizisi düştü. Yine toplumu ayrıştırıcı bir sürece girildi yeniden. Eski bir drama yapımcısı ve yönetmeni olarak bu konuda bir şeyler yazayım diyordum ki Başbakan Erdoğan’ın dizi konusundaki çıkışına karşı Yeşilçam’ın eski yıldızlarından Nebahat Çehre’nin bu konudaki açıklaması ile karşılaştım az önce.

Osmanlı geçmişimiz bizi bağlar ancak gerçekleri de görmeliyiz

Bilindiği gibi Başbakan Erdoğan dün akşam pek çok konudaki açıklamasının peşine bir de Muhteşem Yüzyıl adlı dizi konusundaki görüşlerini açıkladı. Kendisine iletilen bilgiler ışığında düşünüldüğünde baştan sona kadar haklıdır, diyebiliriz çoğumuz. Oysa sorunun Türk ve özellikle Avrupalı pek çok araştırmacılar için ne kadar ilgi çekici yönleri vardır. Ayrıca bu konuda yalan yanlış içerikli nice eserler yazılmıştır değil mi? Ayrıca Batı’nın Osmanlı harem hayatı konusundaki nice kitap yayınları ile Kemal Tahir’in Haremde Dört Kadın adlı romanı ile onun Halit Refiğ tarafından çekilen sinema uyarlamasını ne yapacağız şimdi? Romandan ya da senaryodan kaynaklanan bazı değinmeler yüzünden onu da yakmaya kalkışacak mı birileri, gizlice!?

Dün Başbakan Erdoğan özel bir yayın alanında seyrettiğim konuşmasında, ‘Ecdadımızın at sırtında gittiği her yere biz de gideriz, her yerle biz de ilgileniriz ama bunlar televizyon ekranındaki ecdadımızı zannediyorum o 'Muhteşem Yüzyıl' belgeselindeki gibi tanıyor. Bizim öyle bir ecdadımız yok. Biz öyle bir Kanuni tanımadık. Biz öyle bir Sultan Süleyman tanımadık. Onun ömrünün 30 yılı at sırtında geçti. Sarayda o gördüğünüz dizilerdeki gibi geçmedi. Bunu çok iyi bilmeniz, anlamamız lazım. Ve ben o dizilerin yönetmenlerini de o televizyonun sahiplerini de milletimizin huzurunda kınıyorum’ açıklamasında bulunmuştu.

Önce şunu belirteyim ki o dizi konusunda Başbakan Erdoğan değil de RTÜK'den bir yetkili konuşmuş olsa idi çok daha isabetli olurdu. Kaldı ki RTÜK bugüne kadar ne o dizi ne de Osmanlılar konusunu işleyen başka diziler ile kimi belgeseller ile kendinden menkul kimi diziler konusunda gerekli ve yeterli değerlendirmelerini kamuoyuna açıklamamıştır bugüne kadar. Oysa kör topal uygulansalar da demokrasilerde saydamlık ya da şeffaflık aramak zorundayız.

Muhteşem Yüzyıl dizisinde Valide Sultan rolünü oynayan ve Türk Sinemasında önemli filmlerde oynamış olan 1944 doğumlu Nebahat Çehre Başbakan Erdoğan’ın diziyi eleştirmesi üzerine, ‘Bu sonuçta tarihi olaylardan yola çıkılarak senaryolaştırılmış bir dizi. Zaten başında bunun bir hayal ürünü olduğu belirtiliyor. Bence burada amaç gündem değiştirmek. Memlekette bu kadar sorun varken , bunu gündeme getirmek niye anlamadım. Her tarihçi farklı bir 'Osmanlı' anlatıyor. Sonuç olarak inkar edilemeyecek bir harem gerçeği var. Bu anlatılanların gerçeği  yansıttığına inanmıyorsa ellerinde çok büyük imkanlar var, bildikleri gibi bir dizi çeksinler biz de izleyelim’ diye bir eleştiride bulunmuş.

Basın yayın ile ilgili kurumlar görevlerini ‘bi’hakkın’ yerine getirmeyince böyle mi olmalı?

Bence ülkemizin en güçlü iktidarlarının başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın söz konusu dizi eleştirilerine karşılık Nebahat Çehre'nin, 'ellerinde çok büyük imkanlar var, bildikleri gibi bir dizi  çeksinler biz de izleyelim' önerisine katılmamak mümkün değil. Kendi yaklaşımları çerçevesinde, ‘Başbakan çok haklıdır’ demek istesem de ülkemizin Küreselleşme ve Düşünce Özgürlüğü kapsamında kendilerinin her istediğinin olması gerektiği gibi bir sanat ve düşünce kıskacı içerisinde bulunamayacağımızı da bilmeleri gerekmez mi? Oysa özellikle basın için Basın Yayın Genel Müdürlüğü gibi radyo ve televizyon yayınları için çok güçlü yaptırımlar ile donatılmış bulunan RTÜK  yok mu bu ülkede? Sanırım ilgili kurumların gerekli ve yeterli çalışmaları sağlıklı işletilemediği için Başbakan Erdoğan sesini yükseltmek zorunda kalıyor.

Tarihimizin tahrif edilmesi ile ilgili olarak dert bir değil ki

Bir toplum bilimci olarak içinde yapımcı ve yönetmen olarak yetiştiğim TRT Türk tarihinin değişik yönlerden işlenmesi konusunda pek çok dizi gerçekleştirmiştir. Bu anlamda Kuruluş, Kurtuluş, Küçük Ağa, Yaban, Preveze Öncesi 1538, Esir Şehrin İnsanları, Kiralık Konak, 2. Abdühamid Düşerken, Yorgun Savaşçı, IV. Murat, Hacı Arif Bey,  Tohum ve Toprak gibi diziler nasıl unutulabilir? Ne yazık ki son yıllarda TRT’de yayınlanmış olan İpsiz Recep ile Sakarya Fırat gibi diziler bizi bize çok mu iyi anlatıyorlardı? Bu tür dizilerin ilk bir kaç bölümünü gördükten sonra, ‘böyle de olmaz ki’ diyerek başka yayınlara bakmaya başladım. Toplulumuzda bu işler böyle yürüyor. Kimse bir diziyi zorla izlemek durumunda değil. Tek kanallı ve siyah beyaz televizyonundan bugünkü ondalık (dijital) alt yapılı çok kanallı televizyonlu yıllara kadar pek çok alanda yayın gerçekleştirmiş ve iki de kanal yöneticiliği üstlenmiş bir kişi olarak ben olaylara daha değişik açılardan bakıyorum.

Sinema Sanatı kadar dizi çekimleri de büyük bir özen ister

Öncelikle şunu belirtmekte yara vardır: Sinema Sanatı için olduğu kadar diziler için de edebiyat uyarlamaları ile özgün senaryo yazımı ve özellikle tarihi konular içeren senaryoların her türlü eleştiriye açık olduğu bir gerçektir. Bu anlamda eser ya da konu seçiminden kostümüne, makyajından çekim alanlarına ve özgün müzik bestasine kadar ne kadar yoğun bir çaba harcandığını da vurgulamak isterim. Öte yandan bu gibi eserler için harcanan bütçeler yanında sanatçıların geçimlerinin de düşünülerek gerçekçi değerlendirmelerde bulunulması gerekir bence. Ne yazık ki devletin sinema sanatının gelişmesi için verebileceği destek çok sınırlı. Bu yüzden yapımcılar AB fonlarından ve Kültür Bakanlığından aldıkları destekler ile çekmeyi düşündükleri filmin yarı bütçesini bile doğrultamıyorlar. Kaldı ki sinema filmleri de yapımcılarına destete bulunan (sponsor) kesime doğru bir eğilim göstererek senaryosunu değiştiriyor mu değiştirmiyor mu o da kuşkulu!

Özel televizyon kanalları ise kendi iç yapımları ya da dış yapımları için kesenin ağzını sonuna kadar açamaz. Ne de olsa onlar da kâr üstüne kâr koyarak daha da zengin omak istediklerinden; o film için gelmesi olası reklam gelirlerinin yarını bile harcamak istemezler. İşte bu yüzden AB ve Kültür Bakanlığı destekli filmler kadar özel televizyonların yapımları da bütçe sorunları yüzünden mekân, kostüm, dekor, aksesuar, kalabalıklar ile diğer alt yapı olanakları bakımından, gerektiği gibi çekilemez. Sinema filmleri ya da dizilerin senaryolarından kaynaklanan sorunlar ise başlı başına bir sıkıntıdır.

Özellikle yeterli tarihi filmler için yoğun bir dramatik örgü ya da dramaturji çalışması yapmak da yeteri değildir. Eğer o senaryonun içerisinde o dönemin olaylarını çağrıştıracak bazı iç ve dış olaylar ile dönemin kimi özel durumlarını açıklayan bilgiler bulunmaz ise olaylar bir kaç kadın ile erkeğin ilişkisini aşamaz. Bu sorun Muhteşem Yüzyıl dizisinde de var. Bana göre dizi danışmanlarıın ya sayıları az ya da var olan danışaman(lar)ın vermiş olduğu bilgileri yoğurabilmek bakımından ne senarist ne de alt yapı sıkıntıları yüzünden yönetmen gerekli etkinlikleri sağlayamamış oluyor.

Bu sıkıntıları Ateş Yakmak, İbiş'in Rüyası, Preveze Öncesi 1538 dizilerindeki yapımcılığım sırasında yaşamış olduğum için sorunların çözümsüzlükleri karşısında pek de nitelikli işler çıkartabildiğimizi söyleyemem. Bu nedenle pek çok 'tarihi ve kostüme' diziler eğer bütçeleri kısıtlı ve altyapı sorunları da var ise toplumda istenilen etkileri yaratamaz. Özellikle Osmanlı tarihi konusundaki  filmler ile televizyon dizileri için de bu tür sorunlar yaşanmaktadır. Sorunun içerisine haftalık yayın da girince, eğer önceden çekilen bölümlerin sayısı da az ise işler aceleye getirilerek kotarılmak istenir ki bu da çalışmaların niteliğini düşüren en önemli nedenlerdendir.

Bu yüzden özellikle dizilerdeki olanaksızlıkların ortaya çıkattığı 'şişirme' çabaları seyirciler kadar siyaset erbabını da etkilediğinden; bir bütün olarak dizilerin sevimsizleşmeye başladığını söyleyebiliriz. Oysa sorunların bu kadar çok olduğu bu çalışma alanında, bizdeki dizi tutkusu yerine BBC'de ve bazı ABD televizyonlarında başarı ile uygulanan; dış çekimleri en aza indirilmiş ya da bu tür zorlamalara hiç yer verilmeyen,  'teatral' nitelikli, gerektiğinde 'kostüme'  ('I Caldius' adlı dizide olduğu gibi) Televizyon Oyunu dizisi yaklaşımı ile çok daha başarılı işler ortaya koymak mümkün. Bu konuda TRT kamuoyunca beğeni ile izlenen yüzlerce dizi yayını gerçekleştirmiştir, bu da biline.

Geçmişimizin anlatılması kadar eleştirisini de içeren tarih tutkumuz hiç sönmesin

Eski bir drama ve belgesel yönetmeni olarak Başbakan’ın 2023 ve 2071 söylemlerine de bağlı kalarak geçmişimizdeki önemli olarak içeren aşağıdaki önemli tarihi olaylar çerçevesinde;

01- Çanakkale Deniz ve Kara Savaşları için 2015,

02- Irak Cephesi’ndeki Kut’ül Ammare Zaferi için 2016,

03- Filistin ve Suriye Cephelerinin Çöküşü için 2018,

04- Mondros Ateşkes Anlaşması için İstanbul ve İzmir İşgal Yılları 2019,

05- TBMM’nin kuruluşu için 2020,

06- Cumhutiyet’in Kuruluşu için 2023,

07 – Mehmet Akif Ersoy’un hayatı için 2036,

08- Sultan Alpaslan Komutasındaki Türklerin Anadolu’ya Girişi için 2071,

09- Fatih Sultan Mehmet’in Constantinople’ü Fethi için 2453,

10-  Erbakan ile Ecevit’in emrinde TSK’nin Kıbrıs’ın %36’sının Fethi 2074

11- Fahrettin Paşa’nın Medine Müdafası için 2018,

12- Mehmet Ârif Bey'in Başımıza Gelenler adlı anıları için 2022,

13- Yıldırım Beyazıt ile Topal Timur'un Ankara Savaşı için 2022,

14- İngiliz Yayılmacılığına karşı F. R. Atay’ın Zeytindağı için 2018 adlı dizilerin Türk ve dünya kamuoyuna kazandırılmasına davet ediyorum.

Biliniyor ki Güçlü Devlet Güçlü Ordu ABD gibi pek çok askeri başarıları yanında güçlü ve anlaşılabilir sinema filmleri ile nice diziler de çeker. Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi’ne de hizmet edeceğine inandığım başka nice sinema filmi ile nice canlandırmalı belgesel için ilgili kurumlarınıza emirlerinizi bekliyoruz Sayın Başbakan. 

Zorda kalınan bu konularda da ABD’nin bazı sinema filmlerine gizlice destekte bulunmuş olduğu gibi üstü örtülü Devletçi bir tutuma yönelmekte yarar vardır sanırım... (Ankara 26.11.2012)

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..