Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Eylül '12

 
Kategori
Güncel
 

Başbakan’ın açıklamaları ne yazık ki endişelerimizi gidermiyor!..

Başbakan’ın açıklamaları ne yazık ki endişelerimizi gidermiyor!..
 

Başbakan Erdoğan, geçtiğimiz akşam NTV ve STAR TV ortak yayınında gazetecilerin karşısındaydı. Programı başından sonuna kadar dikkatle izledim. Verdiği cevaplar hiç de tatminkâr değildi. Nazlı Öztarhan’ın sorusuna verdiği cevap ise hayli ilginçti. Soruyu aşağıya aynen alıyorum:

Bölücü terör örgütü ile bu noktada görüşmeyi ne kadar etkili ne kadar güçlü buluyorsunuz. Her gün şehit haberleri geliyor, analar ne yazık ki ağlıyor. Bu noktada çözüm planınız ne olacaktır ve bu görüşmelerde hiçbir şekilde 'özerklik' sözü verildi mi, Öcalan’a ev hapsi gündemde olabilir mi?”

Başbakan bu soruya incir çekirdeğini bile doldurmayacak mahiyette uzun bir cevap verdi. Buraya, sorunun cevabı olduğunu düşündüğüm son paragraftan iki cümleyi alıyorum:

“... Bizim çözüm için eğer İmralı’ya Oslo’ya arkadaşlarımız gitmişse bunlar çözüm için en kararlı şekilde atılmış adımlardır. Ama ne şahsım ne arkadaşlarım bu konuda millete ihanet içerecek bir istihbarat vermemiştir.

Burada Nazlı Öztarhan, esasen milletin de merak ettiği şu soruyu sormaktadır; Bu iktidar, Oslo’da, bölücü terör örgütü mensuplarına “özerklik” sözü verdi mi, vermedi mi?

Cevap normal olarak ya “evet” olur ya da “ hayır”.

Ancak başbakanın cümlelerinde bir netlik yok!.. Başbakan ne “evet” diyor ne de “ hayır”. Dolanıyor, sağa sola sapıyor ve “İstihbarat” (yeni öğrenilen bilgiler, haberler, duyumlar) vermedik diyor. Ne demek istiyorsa…

Başbakan’ın, müzakerelerin yeniden başlayacağını ve gerekirse İmralı ile de görüşülebileceğini açıklamasının üzerinden 24 saat geçmeden bir harita yayınlandı. Devletsiz Uluslar ve Avrupa Azınlıkları Derneği ile Paris Kürt Enstitüsü, hazırladığı haritada Türkiye’yi böldü ve bir Kürdistan Devleti oluşturdu…(Daha önce benzer haritalar ABD’ de ve başka yerlerde de yayınlanmıştı.)

Haritadaki sözde Kürdistan’ın bir ucu Akdeniz’e kadar iniyor, diğer ucu ise Kahramanmaraş, Erzincan, Erzurum, Kars, Iğdır ve Ağrı’ya kadar uzanıyor…

 *

Şimdi sizleri biraz eskiye, 12 Eylül 1980 darbesinin öncesine götürmek istiyorum. Ne ilgisi var diyeceksiniz. Çok ilgisi olduğunu düşünüyorum. Yazının sonunda sizlerin de aynı düşünceleri paylaşacağınızı umuyorum.

12 Eylül darbe öncesi; sabahları evimizden çıkıyoruz, akşam döneceğimiz meçhul… Her gün gençler birbirini öldürüyor, kardeş kardeşi vuruyor... Kurtarılmış bölgelerden geçemiyoruz, çünkü can güvenliğimiz yok… Sokaklar kan gölü… Duraklarda belediye otobüsleri taranıyor… Kelle koltukta otobüslere biniyoruz. Her köşe başında panzer bekliyor... Gün olmuyor ki öğrenciler ya da işçiler sokaklara dökülmesin… Bütün bu olaylar olurken Bülent Ecevit ve Süleyman Demirel sürekli ağız dalaşındalar. Rahmetli Ecevit kibardır, önceleri sustu ancak baktı ki Demirel’in susacağı yok, çaresiz o da başladı cevap vermeye. Bizler artık televizyon seyredemez, gazete okuyamaz olmuştuk. Akan kan dursun, analar ağlamasın, kardeş kardeşi kırmasın diye feryat ediyorduk... Ve nihayet bir sabah uyandık ve sokağa çıktık ki köşe başında asker bekliyor…

“Yassah “ diyor, “yassah”, evinize dönün.”

Evimize döndük, televizyonu açtık ki bir de ne görelim; ihtilal olmuş, ordu yönetime el koymuş. Biz sıradan vatandaşların ilk tepkisi ne oldu dersiniz?

 “Oh, çok şükür, nihayet akan kan duracak. Artık bu vatanın evlatları birbirini öldürmeyecek!”

Ve bu duygularla halk sandıkta, yeni anayasaya yüzde 96 “evet” dedi…

O yıllarda,12 Eylül darbesini makul karşılayan bizler, darbenin ülkemizde nasıl bir yara açacağını bilememiştik. Bizim için öncelikli olan vatan evlatlarının ölmemesi, anaların gözyaşlarının dinmesiydi…

Tıpkı bugünler de olduğu gibi…

Aynı küresel oyun bugün de oynanıyor…

Akan kan dursun, analar ağlamasın!

Dün olduğu gibi bugün de artan terör olayları, her gün verilen onlarca şehit, sıra sıra giden Mehmetçik tabutları, bu ülkenin saf insanını, başkanlık sistemi çerçevesinde önce özerkliğe, sonra eyalete, sonra federasyona ve sonraki yıllarda da yapılacak bir halk oylaması sonucunda Kuzey Irak’ta oluşturulan Kürt bölgesi ile birleşmeye hazırlamaktadır.

Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu’sunda ilan edilecek bir “özerklik”, akan kanı bir süre durduracaktır. Halk da, “çok şükür akan kan durdu, artık analar ağlamıyor” diye teselli bulacak, özerkliğin ne anlama geldiğini bilmeyecek, giden vatan toprağının farkına varamayacaktır.  Hatta ve hatta  “özerklik” konusunda bir halk oylaması yapılsa, halkımızın vereceği “evet” oyları, tıpkı 12 Eylül anayasasında olduğu gibi yine yüzde 96 olacaktır…

Burada belki bilmeyenler olabilir, “özerklik” ne demektir, kelime anlamını verelim:

Özerklik:Bir topluluğun, bir kuruluşun ayrı bir yasaya bağlı olarak kendi kendini yönetme hakkı, muhtariyet, otonomi, otonomluk. (www.tdk.org.tr)

Türkiye toprakları üzerinde yüz yıllardır oynanan oyun aynıdır;

Böl, parçala ve yönet!

Düşman da aynıdır; ABD, İngiltere ve diğer Avrupa ülkeleri.

Kullandıkları enstrümanlar da hiç değişmez:

Ermeniler, Kürtler ve bazen de Rum'lar...

Zaten başbakan da açıklamalarında Batı’yı işaret etmiş ve ülkelerin isimlerini vermiştir.

Özerkliğin arkası bölünmedir. ABD’ nin Büyük Ortadoğu Planı’nın bir parçası olmamız demektir. Türkiye Cumhuriyeti’nin Lozan’la tescil edilmiş sınırlarının değiştirilmesi demektir. Vatan toprağının bir parçası verilmeden, akan kan durmayacaktır…

Ümidimiz odur ki; Cumhurbaşkanı, başbakan ve hükûmet üyeleri oynanan oyunun farkında olsunlar. Ve yine ümit ediyoruz ki, halkımızın birlik ve beraberliğini sağlamlaştırmaya yarayacak önlemler bu oyunu bozmaya ve akan kanı durdurmaya yetecektir.

Başbakan net cevap vermelidir:

Özerklik yok. Ülke bütünlüğü ve Cumhuriyetimiz korunacak!.

Bu oyunu bozmada, hükümetin atacağı her adıma, ülkesine bağlı her vatandaş destek verecektir.

Tek şartla:

Türkiye Cumhuriyeti’nin, Atatürk İlke ve İnkılâpları’nın ve vatanın bölünmez bütünlüğünün korunması…

Yoksa bu gidiş hiç de hayra alamet bir gidiş değildir…

Tülay Hergünlü

29.09.2012

Çanakkale- Geyikli

 
Toplam blog
: 516
: 1080
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

1955 Ankara doğumluyum. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunuyum. İstanbul'da uzun yıllar..