Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Şubat '12

 
Kategori
Siyaset
 

Başbakan ipten döndü.Geçmiş olsun.

Başbakan ipten döndü.Geçmiş olsun.
 

Tüm blogdaşlarımın sevgililer günü kutlu olsun.


Başbakan ipin ucundan döndü! Geçmiş olsun…

Birkaç gün önce Ulusal Kanal ‘da bir canlı yayında Emekli Tümgeneral Osman Özbek ve tutuklu emekli orgeneral Çetin Doğan’ın eşi Nilgün Doğan’ı dinledim.

Nilgül hanım öyle şeyler anlattı ki, insanım diyenin kanını donduracak, kahredecek şeylerdi hepsi.

Silivri davalarında ki, bunların çoğunu takip etmiştim ama tamamını onun kadar takip edememiştim elbette. Oradan her dönüşümde böyle hukuka isyan etmiş bazen ağlamıştım bile.  

Kısaca örneklersek mesela Balyoz davasında camilerin bombalanması eylemleri ile ilgili rapor ve belgelerin sahteliği ortaya şöyle çıkmıştı. Fatih İlçe Emniyet Müdürlüğünden gelen yazıda Fatih ve Beyazıt Camilerinin etrafında mobese kameraları 2005 yılında itibaren kullanılmaya başlandığı, 2003 yılına ait mobese kamera görüntülerinin bulunmadığı bildirilirken, 2003 yılında kanıtlarla  yapıldığı iddia ediliyordu.

Trajik komik bir olay, güler misin, ağlar mısın? Kamerası olmayan yerde kamera görüntüleri delil olarak sunuluyor.

Bu ve buna benzer suçlamalarla sahte kanıtlarla onlarca kişi özgürlüğünden yoksun hücrelerdeler.

Yazık.  Çok yazık!

En sonunda eski genelkurmay başkanı da terör örgütü suçlusu olarak tutuklandı.

Başbakan mesai arkadaşım diyor ve o adam ordunun başında teröristmiş te hiç birimizin haberi yokmuş. Ayıptır, günahtır ya!

Kısaca sahte DVD lerle, gizli tanıklarla Türk Ordusunun beli kırıldı..

Bu özel yetkili mahkemeler iktidarı korumak muhalefet edeni susturmak için mi vardır? Bunda başbakanın dahli ne kadardır? Bunu düşünüyorduk.

İktidar diyordu ki herkes rütbesini, makamını düşünmeden yargılanmalıdır.

Bu çok doğru doğru olmasına da, adamlar yıllardır yargılanıyorlar zaten. İçeride suçunun ne olduğunu bilmeden tutuklananlarda var değil mi?

Özel Yetkili Mahkeme savcılarının ne kadar katı, acımasız olduklarına aşağı yukarı hepimiz tanık olmuştuk. Son olaylarda gördük ki bir de cemaat çıktı başımıza.

Demek ki bu insanlar birileri tarafından yönlendiriliyorlarmış.

Son günlerde gündeme bomba gibi oturan MİT davasında açıkça anlamış olduk. Başbakan Erdoğan ‘da neredeyse soruşturma için çağrılacaktı.

Sonra ne oldu?

Başbakan ben adamımı yedirmem dedi ve kişiye özel yasa çıkartmaya kalktı.

 Oysaki hukukçular şöyle diyorlar.

Anayasa’nın 138/3.maddesinde görülmekte olan dava ile ilgili olarak Meclis’te görüşme yapılamayacağı hükme bağlanmıştır. Bugün İktidar partisinin çoğunlukta olduğu parlamentoda belli bir yargı soruşturmasına muhatap kişileri o soruşturmadan vareste tutacak yasal düzenleme yapma hazırlıkları başlamıştır. Bu Anayasa hukukundaki tanımı ile “eylemli Anayasa ihlalidir” ve cezası da 309. maddede gösterilmiştir. Bunun yerine olumsuzlukları her geçen gün artan özel yetkili mahkemeleri kaldırma için yasa değişikliği en doğru seçenektir.

Birde şu var;

Bizler yasa değişikliklerini bu iktidar döneminde ilk defa görmüyoruz.

Mesela Melih Gökçek’e görevi kötüye kullanmakta ağır bir ceza geleceği konuşulurken Melih Gökçek ile Burhan Kuzu telefon görüşmesi skandalı ortaya çıkmıştı.  

'Abi benim ceza vardı o işi bi hallet' diyordu. Kuzu, isteğini ikiletmeden yapacam diye garanti veriyordu. Nitekim görevi kötüye kullanma suçunun cezasını indiren kanun teklifi jet hızıyla meclis gündemine alınmış ve sonrada geçmişti.

Gelelim bu güne. Başbakan Erdoğan. Kendi atadığı, kendi yetiştirdiği bir kişiyi MİT’in başına getirmişti. MİT’in içerisinde KCK ile işbirliği yapanlar varmış bunlar ayıklanacakmış filan, falan.

Olabilir elbette ama baştaki hiç mi takip etmez adamlarını diye sorası geliyor insanın.

Bu arada gayriihtiyari HEPAR Genel Başkanı Osman Pamukoğlu ve İst. İl Yöneticileri ile yediğim yemekte paşanın sözleri aklıma düşüverdi.

Paşa o akşam; ( ki MİT davası filan ortada yoktu.)

“Bakın Tünay Hanım bu masada gördüğünüz kişilerden birisinin hata yapması karşısında ben kendimi sorumlu tutarım.” Demişti.

Ne güzel bir sözdü bu. Paşayı çok takdir etmiştim.

Demek ki sorumluluğunu bilen kişilerin bu erdemli davranışları her zaman olmuyormuş.

Haaa! Şimdi birde bunun için cemaat Erdoğan kavgası deniyor.

Neyse bunları yeterince diğer basın yazıyor zaten. Benim değineceğim konu mademki bir gecede yasa çıkartılıyor neden tutuklu milletvekilleri için bu uygulanmıyor?

Şimdiye kadar Silivri tutuklularının lehine karar veren hâkimlerin, savcıların görevden alındıklarını biliyoruz da, bu sefer tam tersi oldu.

Ucu başbakana dokunmaya varınca kıyamet koptu. Böyle bir çifte standart anlayışı olabilir mi?

Kendine gelince Müslüman ama başkasına gelince????

Buradan şunu çıkartıyorum yıllardır haklarındaki sahte DVD lerle suçlamalardan başka geçerli bir delil bulunmayan ve suçlamaları çürüten tutuklular haklarında bu savcıların ısrarla onları içeride tutmak görevini kimler yönlendiriyorlar?

Belki başbakan çok yakından takip edemedi yargıyı.

Şu son olaylara bakınca yargının iplerinin bir başka gücün elinde olduğu ortaya çıkmıyor mu?

Bir yazımda yazmıştım hatırlıyorum. Bu savcıların, özel yetkili mahkemelerin öylesine yetkileri var ki bir gün başbakana bile tutuklama çıkartabilirler demiştim.

Neyse, başbakan ipin ucundan döndü diyelim. Peki, suçsuz yere içeride tutsak olanları kim kurtaracak?

 Sonuç olarak Özel Yetkili Mahkemeler mutlaka kaldırılmalıdır.  

Bu arada NATO İzmir’e taşınıyormuş. Haydi, hayırlısı diyelim. Gittikçe sömürgeleşiyoruz. Bunun adı da ileri demokrasi…                                              

    Tünay Süer                                  

 

 
Toplam blog
: 375
: 801
Kayıt tarihi
: 30.04.08
 
 

İstanbul Kadıköy doğumluyum. Herhangi bir menfaat grubuna bağlanmadan, açık fikirli, dürüst, önya..