Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ekim '09

 
Kategori
Siyaset
 

Başbakan'la Baykal 3G ile buluşsun ve görüşsün

Başbakan'la Baykal 3G ile buluşsun ve görüşsün
 

Demokrasilerin kalbi meclistir. Meclis halkın iradesinin en yüksek seviyede temsil edildiği bir "üstyapı" kurumudur. Halkın çeşitli katmanlardan, sınıflardan, kategorilerden, etnik kimliklerden, çıkar gruplarından oluştuğunu da buna ayrıca eklememiz gerekiyor sanırım.

12 Eylül 1980 askeri darbesinin Türkiye'de meclisin işlemediği, görevini yerine getirmediği kaygısı ile bunu yeniden tesis etmek üzere yapılması anlamlıdır.

O tarihte liderler televizyon önüne geçip hem birbirlerine mesaj gönderirler hem de siyaset yaparlardı. Liderler uzlaşma kültürüne yererince sahip olamadıklarından ya da işlerine gelmediğinden olacak Türkiye 6 ay boyunca bir cumhurbaşkanı bile seçememişti.

Benzer şeyler 2007 yılında da yaşandı. Aynı tarihte bir yazıda seçimin meclis dışında yapılacak bir uzlaşma ile sağlanması gerektiğini yazmıştım. 27 Nisan 2007 gecesi kaleme aldığım bir başka yazıda ise meclis dışına taşan cumhurbaşkanlığı seçiminde meclis içindekilerin oynadığı rolü eleştirmiştim.

Yerel Seçimlerden sonra ortada henüz "Açılım" sohbetleri yokken DTP'nin yeni misyonunu tartışmaya çalıştığım yazıda ve sonrasında yine meclis içindeki çalışmaların önemini vurguladım. Ancak o DTP topu meclis dışına, İmralı Adası ile Kandil Dağı'na attı.

Bugün demokratikleşme sürecimizin en önemli sorunlarından bir tanesi Güneydoğu ve Kürt Açılımı üzerine mecliste iktidar olmuş partisiyle ana muhalefet partisinin liderlerinin nerede, nasıl, ne şekilde buluşabileceklerine ilişkin bir gündemi tartışıyoruz.

Başbakan Kongresi'nde yaptığı konuşmada Baykal'a bir mektup yazacağını anlatıyor. Taraftarları alkışlıyor; bizler televizyonlarımızın başında bu açıklamayı düşünüyoruz..

"Acaba Sn. Başbakan CHP Genel Merkezi'nin telefon numaralarını bilmiyor mu?" ya da "Aynı çatı altında bulundukları mecliste bu şahısların kurmayları aracılığıyla birbirlerine mesaj gönderebilecekleri bir ortam yok mu?" diye...

Sonra hafta başında bütün gündem başbakanın mektubuna, postacıya odaklanıyor.

Baykal açıklama yapıyor.

"Postacı bugün de gelmedi." Gülüyor. Belli ki süreç onu eğlendiriyor.

Konu medyada platonik bir aşk konusu haline geliyor. Başbakan platonik aşktan anlamadığını açıklıyor. Bütün bu olup bitenin gerçek olup olmadığını soruyorum kendime.

Sonra mektup sahibine kurye aracılığıyla ulaştırılıyor. Cevaben altı sayfalık bir yazı kaleme alınıyor. Sn. Baykal görüşme adresi olarak CHP Genel Merkezi'ni gösteriyor; bir de kayıt şartı koyuyor.

Başbakan yine medya önünde kendisine teşekkür ediyor. Sonra resmi bir ziyaret için Irak'a giderken sabahın köründe kamera şartının gereksiz olduğunu söylüyor uçağa adımını atmadan. Sn. Baykal da robot kamera öneriyor... Falan...

Nedir bu?

Şimdi bu şekilde halkın iradesi mi ortaya koyulmuş oluyor?

Yani AKP'nin temsil ettiği taban Sn. Başbakan'a mektup yaz diyor. CHP'nin temsil ettiği taban da Sn. Baykal'a işi yokuşa sür diyor öyle mi?

Şu an Türkiye'de kaç kişi on gündür olup biten bu senaryonun içinde iki liderin ne konuşacak, neden bir araya geliyor olduklarını biliyor?

Hepimiz kameralı mı olsun yoksa olmasın mı bunu tartışıyoruz. Peki ya Baykal gizli kamera kullanırsa?

İşte demokrasinin iki temel aktörünün bize öğrettiği demokrasi şekli bu...

Sn. Başbakan zaten hala kendisinin de hakim olmadığını anladığımız açılım sürecinin gereklerini ikna etmek için Baykal'ın kapısını çalmaya gerek yoktur.

Türkiye Cumhuriyeti'nin bir meclisi vardır ve o meclisin neredeyse %60'ı iktidar partisinin kontrolü altındadır. Buna DTP vekillerini de eklediğinizde oran %65'e ulaşmaktadır. Konuyu meclis gündemine getirir, tartışmaya açarsınız. Herkes kendi görüşünü söyler, eteğindekileri döker.

Kuşkusuz sürecin doğru işlemesi için bir taslak, yol haritası üzerinde konuşulması çok daha anlamlıdır. İçeriğinin dolu olması gerekmiyor, şeklen bir takım maddeler sıralanabilir.

Bu sürecin içinde CHP de yıllar önce hazırladığı raporu kamuoyunun gündemine getirir. Raporun esasları mecliste açıklanabilir.

Ancak süreç böyle çalışmadı. AKP siyaset yaptı; bir anda demokrasi havarisi kesildi. Tek başına süreci başlatıp, konunun ne olduğunu kimsenin bilmediği meclis dışı çalışmalara, görüşmelere başladı. Diyalogsuzluk ve 12 Eylül öncesini andıran medya önü tartışmaları ortamı gerdi. Açılımın ismi ile birlikte içeriği de karıştı.

Şimdi de iki liderin buluşması için ortam yaratılmaya çalışılıyor.

Kamera olsun mu olmasın mı?

Başbakan diyor ki "kameraya ne gerek var, öyle olsa mecliste de konuşurduk?"

İyi ya ne diye başka buluşma köşeleri arıyorsunuz kendinize?

30 yıldır siyasetimizde hiçbir şeyin değişmediği, dersler çıkarılmadığının kanıtıdır bu olup bitenler.

Teknoloji gelişiyor, olanaklar sınırsızlaşıyor, zaman hızlanıyor ama bizim liderlerimiz hep o çağın gerisinde kalıyor. Hazır 3G teknolojisi de bu kadar olanak yaratmışken kimse kimseye gitmesin birbirinizle görüntülü konuşun.

Hal böyleyken birbirinize bizim bilmediğimiz ya da saklayacağınız ne söyleyebilirsiniz ki zaten?

Uzay Gökerman

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..