Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ağustos '09

 
Kategori
Siyaset
 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarih yazdı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarih yazdı
 

“Biz artık Botan Çayı'nda serinlemek, Zap suyu gibi coşmak, Dicle, Fırat, Murat gibi barışa kardeşliğe akmak istiyoruz. İstiyoruz ki Munzur dağlarında hep birlikte kardelen toplayalım. Türkiye'ye yeni ufuklar açmak istiyoruz. Bunun mümkün olduğuna inanıyoruz.”

Barış için bu paragrafın altına daha ne eklenebilir ki?

Bu ülkenin meclisinde bu ülkede son 50 yıldır ilk kez barış bu şekilde dile getirildi.

Barış için bu ülkede ilk kez bir başbakan böylesi bir konuşma yaptı…

Önümüzdeki günlerde kim barış için sorumluluk alacak kim kirli siyasetin peşinde iyice aydınlanacak..

Eyy ahali bari barış söz konusu olduğunda, barış isteyenin kim olduğuna bakmayın.

Ak ile kara iyice meydanda tercih barıştan yana..

“Harranlı Müneccim

sonunda yağmur yağacak,

hem öyle bir yağmur ki

yapılmayan işlerin,

ödenmeyen borçların,

tutulmayan sözlerin

mazereti olacak .

ve kefareti, uğruna bir tazenin

kalkıp yollara düşmeyi

ve kaderle güreşmeyi bu yaşta

göze alamamanın...

öyle bir yağmur ki, aylarca

belki yıllarca yağacak;

senatoyu su basacak,

sarayı, kiliseyi ...

ve patriğin külahını

snodun çamurlu tortuları üstünde

yüzdürecek kadar

yükselecek sular;

yağlı takkelerini yüzdürecek kadar

çerçöple birlikte,

kavgayı kızıştıran ruhanilerin;

ve takma başı üstündeki

takma perçemini

biçare imparatorun.

elmas sertliğinde yağacak,

sabır inceliğinde...

ve yasaları eritecek yağmur,

töreleri - o yıkılmaz sanılan

kaleleri, kurumları falan...

yer gibi sağlam, gök gibi her yerde

diyerek şanını yücelttikleri

ama kanını emdikleri,

kökünü kemirdikleri

köhne devleti...

öyle bir yağmur ki...

allakbullak edecek piyasaları,

dinleri, sanatları, ülküleri;

maskaraların suratlarına sürdükleri

boyalı pudra gibi eritip akıtacak,

pudra şekeri gibi...

dilleri, üslupları, retorikleri.

ve siz ey, süslü seremonilerin,

sadakat gösterilerinin,

ödüllerin, nişanların altında

yamalı ciğerlerini,

tahta cambaz bacaklarını

gizlemeye çalışan

yeteneksiz saray şairleri!

o yağmur yağınca,

o büyük yağmur,

teranelerinize can katmak için

cıvıltılarına kulak kabarttığınız,

tahsisat-ı mestureden ödenekli

ilham perileriniz,

ilham fareleriniz

yuvalarından dışarı vuracak,

halkın yatağının, yastığının altından,

gardıroplarından fahişelerin,

akla gelen her kuburdan,

hatta ayak yollarından muhaliflerin;

hem de leşlerinin kuyrukları

sizin burunlarınıza

dolanmış olarak!

o yağmur yağınca,

o büyük yağmur,

kemerli, revnaklı hayalhanelerinde

arp çalan, neşide söyleyen,

iskambil falı açan

ve tatlı ürpermeleri içinde

ölümlü ihsasların

aşk oyunlarıyla oyalanan

zarif ruhlarını çürütecek rutubet

ve rakik vicdanlarını

suskun entelektüellerin.

ve yıkayacak o büyük yağmur,

silip temizleyecek

noktasına, virgülüne kadar,

halkın belleğine balçıkla sıvadıkları

bulanık satırlarını,

görece lekelerini şöhretimin;

o göçebe serazen güzeliyle yaşanan

küçük, masum macerayla ilgili...

bunları ben söylüyorum;

en uzak yıldızlara,

ziclere, atlaslara bakarak...

ben, El Harizmi'nin gözde tilmizi,

-öyle olduğu için de

Bağdat'ta tutunamayan,

Roma'da anlaşılmayan,

ve Bizans'ta, elli yaşında

tam yıldızı parlayacakken

adı ikon kırıcıya

ve kart hovardaya çıkartılan-

ben, yıldızbilimci, şair,

Harranlı Leon:

ben, matematikçi, mimar, ressam;

rum ateşinin mucidi;

hendesede hace-i hacegân;

yedi dilde konuşan,

üçünde yazan-bozan;

gizli ilimlerde,

bahusus maraz-ı kalpte

ve inkisar-ı aşk ve muhabbette uzman;

diline hâzık hekim,

eline mahir cerrah;

tarid-i cin ve sihir,

ilahiri ilahiri ilahir..."

Cahit KOYTAK

 
Toplam blog
: 444
: 1284
Kayıt tarihi
: 13.09.07
 
 

MB zengin kültürel bir eksen; düşüncelerimizin buluştuğu, tartıştığımız, birbirimizi etkilediğimi..