Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Kasım '11

 
Kategori
Güncel
 

Başbakan Türkiye'nin Bilinçaltını çözüyor !

Başbakan Türkiye'nin Bilinçaltını çözüyor !
 

BAŞBAKAN


Türkiye’nin en çok ihtiyacı olan şey budur. Bilinç altının çözülmesi. Bu ülkenin bilinç altında birikmiş yığınla yük var. Bilinç altı bir insanın sindirim sistemi gibidir. Gitmesi gereken gitmezse sitem tıkanır, zorlanır, şişer, çatlar, patlar ve sonunda infilak eder. Bu sitemin tıkanmasına neden olan hangi organsa, hekim oraya kadar uzanmak zorundadır. İyi bir hekim hastalıktan ziyade kökeniyle ilgilenir. Artık hastalıkların kalıtsal, zihinsel ve ruhsal kökeni ile ilgili terapi, batı tıbbının nerdeyse ayrılmaz bir parçası haline geldi. Tıpta olduğu gibi, geçmişte (tarihte) temizlik yapmak geleceği, güçlü ve güvenli kılmanın en kuvvetli yoludur. Çünkü bu ülkenin üstündeki en ağır yük bu ülkenin bilinç altında birikmiş olan, korktuğumuz, kaçtığımız,utandığımız, yok saydığımız kör noktalarımızdır ve bu kör kuyuların kimi ne zaman yutacağı belli olmaz. Kör noktalarımızı kazımak en acil konularımızdan biridir.Temizlik içinde önce kokunun varlığını kabul etmek, kokudan rahatsız olmak gerekir. Başbakan bu büyük cesareti ve basireti gösterdi, Dersim hadisesinin derinlerindeki kokuyu duydu, insan olarak bunu hissetti, bundan rahatsız oldu ve ÖZÜR DİLEMEK GİBİ, ÖZGÜR BİR EYLEMDE BULUNDU. Başbakanın bu duruşu, her konuya ideolojik yaklaşmak gibi nörolojik bir hastalığa yakalanmış olan nöronlara bu ders olsun. Bir ülkenin bilinç altını temizlemek siyasetin ötesinde her şeyden önce bilimsel bir yaklaşimdır ve birlik ve beraberliği sağlamanın en güçlü yolu da budur. Başbakanın bu yaklaşimını ülkenin altına dinamit koyuyor gibi kurnaz ve kışkırtıcı lafları edenler, bu basit ama evrensel gerçekten habersiz olacak kadar ezberci, zavallı, vasat ve basit kimselerdir. Bu ülke insanı artık böyle kurnaz ve kışkırtıcı laflara pabuç bırakmayacak, bu zokaları yutmayacak kadar bilinçlendi, uyandı gelişti. Lakin bazı zavallılar hala kendi ölü örtülerinden vatandaşa elbise biçmeye kalkıyorlar.

Bilinç altını temizlemek, bir ülkenin tarihini temize çekmenin ve geleceğe çeki düzen vermenin tek ve etkili yöntemidir. Bu tabi atın her alnında bilinç ya da bilinçsiz işleyen evrenin dilidir. Denizler dibini temizler, ağaçlar yaprak döker, yılan deri atar, arılar kovanlarını, karıncalar yuvalarını olmak üzere, börtü böceğe kadar bil cümle tabiat her organizma kendini yeniler. İşte! İnsana bu konuda akıl verilmiştir, duygu verilmiştir, izan verilmiştir vicdan verilmiştir, kendini temizlemesi için. İşte insan özgür iradesi ile bunu yapabildiği için insan olmuştur. Ya bunu yapmamak! bunu yapmaktan kaçmak, bunu yok saymak, saklamak, gizlemek hatta sinsice, gizlice zevk almak işte bunun adı da insanlıktan çikmaktir. Şimdi soruyorum? Hangi yöntem insanları birleştirir, birlik duygusunu pekiştirir, insanları kaynaştırır? Temizlik mi? Ya da kirlilik mi? mi? Özür dileyebilmek gibi bir özgürlük mü? ya da özür dileme özürlülügü gibi bir örümcek kafalılık mı? ‘Dersim lekesi kimin belleğinde saklanıyor ise açığa çiksin’ adlı bloğumda yazdığım gibi Dersim hadisesi insan öldürmenin ya da katliamında ötesinde tecavüzden tutun, bebeklerin süngülenmesi, kadınlarım memelerinin kesilmesi, hamile kadınların karnının yarılması, 12- 13 yaşindaki çocuklarin hunharca katledilmesi gibi insanlık pişenini lekeleyen ağır, utanç verici hadisedir. Şimdi Başbakan, bütün bu hadiselerin yaşandığı bölgenin insanı olan Kılıçdaroğlunu onurunu kurtarmaya davet etmektedir. Başbakan bu sözü söylerken, AminMaalouf ‘un kitabından bir bölüm aklıma geldi:

Granata’daki son İslam devletini kendi eliyle İtalyanlara teslim eden hükümdara, ailesiyle birlikte kenti terk etmelerine izin verilir. Şehirden çiktiktan sonra, ilerde bir tepeden şehre bakıp ağlayan hükümdara; annesi; ‘eğer zamanında bir erkek gibi savaşsaydın şimdi burada bir kadın gibi ağlamazdın’ der. Şimdi Kılıçdaroğlu meselesi de bunun gibi, …….eğer Kılıçdaroğlu zamanında kendini bir insan olarak ortaya koysaydı şimdi kalbine dayalı kılıçla onurunu kurtarmaya davet edilmezdi. Bu örneklerden de anlaşildığı gibi Tarih bize şunu ögretmistir ki; geçmişinden kaçan geleceğini asla kurtaramaz.

Düşünün geçmişinde bu kadar ağır, utanç verici leke taşiyan bir ülke temiz bir geleceğe ilerleyebilir mi? Herkes eninde sonunda utancı ile yüzleşmek zorundadır. Bu isterse kişisel isterse kitlesel utanç olsun hiç birimiz utandığımız şeyden kaçarak kurtulamayız.Utançtan kurtulmanın onu unutmanın tek bir yolu var onu kendi utanç vericiliğine teslim etmektir. Biz ancak o zaman kendimizi ondan ayırma gücü elde edebiliriz.Şimdi bunun ucu oraya mı,buraya mı, nereye dayanır? Meselesine gelince Ben tarih ögretmeni olarak söylüyorum: Bunun ucu, kökü nerdeyse oraya dayanır ve kökünü kazımadığımız şeyin ucu hepimize dokunmaya devam edecektir. Bu bizim en dokunaklı ironimizdir.Bu dokunaklı ironi devam ettiği sürece hepimizin dokusunu bozmaya bizi darmadağın etmeye,damarlarımızı daraltmaya devam edecektir ki, tıptaki anlamıyla sonuç kaçınılmaz kalp krizidir.Şimdi başbakanın yaptığı: bu ironinin yarattığı irini deşmek ve bedeni iyileştirmektir. Bu bütün Türkiye’yi daha fazla birleştirecek daha fazla bütünleştirecektir ve bu sürekli geçmişi kurcalamaya çalisanlarin çomagini da elinden alacaktır. Çünkü BİZ GEÇMİŞİ OLDUĞU GİBİ KUCAKLADIĞINIZ ZAMAN KİMSE ONU KURCALAYACAK ÇOMAK BULAMAYACAKTIR. VE O ZAMAN TÜRKİYE AKLIN AŞKIN VE ADALETİN ÜLKESI OLACAKTIR . ÇÜNKÜ BU TÜRKİYE'NİN KAÇINILMAZ KADERİ VE TANRISAL YAZGISIDIR. (m.ali şirin tarih ögrt)

 

 
Toplam blog
: 124
: 736
Kayıt tarihi
: 28.06.08
 
 

Kelebek için kanat neyse insan için kelime odur. (m.ali şirin) 1969 senesinde  Tunceli/ pülümürde..