Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Eylül '12

 
Kategori
Siyaset
 

Başbakan TÜSİAD’a sallıyor ya…

Başbakan TÜSİAD’a sallıyor ya…
 

Hani TV kanalında Ümit Boyner’e “Başbakan’dan korkuyor musunuz” diye sormuşlardı ya…

Başbakan bu konuda bir karşı cümle kurdu: "Benim de TÜSİAD'ın başındaki bir hanımefendiyi korkutma derdim yok, böyle bir seviyesizliğin içine girmem. Ama kurumsal olarak bir yanlış içine girdikleri zaman o kurumu boykot ederim."

İzninizle biraz gerilere gidelim…

Ülkemizin, istihdam sağlayan, vergi ödeyen önde gelen işadamları, bir araya gelmişler ve ortaya koydukları ilkeleri “Kurucular Protokolü” olarak niteleyip, o ilkeler altında toplanmayı ülke için faydalı görmüşler.

Nedir bu “Kurucular Protokolü” dediğimiz metin?

Şu: “Anayasamızın öngördüğü karma ekonomi prensiplerine ve Atatürk ilkelerine uygun olarak, sanayi ve hizmet alanlarında çalışan meslek, bilim ve işadamlarının bilgi, tecrübe ve faaliyetlerini ahenkleştirerek değerlendirmek suretiyle, Türkiye'nin demokratik ve planlı yollarla kalkınmasına ve Batı uygarlık seviyesine çıkarılmasına yardımcı olmak amacıyla kurulan Türk Sanayicileri ve İşadamları Birliği'nin devamlılığını sağlamak ve görevlerini yürütmek üzere lüzumlu mali yardımları, mutabık kalınacak esaslar dâhilinde, müştereken yapacağımızı taahhüt ederiz.”

Bu protokolde iki yön var. Bunlardan birisi ilkeler, diğer ise giderlerin nasıl karşılanacağı ile ilgili. Ne zaman yapmışlar?

2 Nisan 1971 tarihinde…

Kim imza koymuş altına?

Koç Holding adına Vehbi Koç, Eczacıbaşı Holding adına Dr. Nejat F. Eczacıbaşı, Sabancı Holding adına Sakıp Sabancı, Yaşar Holding adına Selçuk Yaşar, Metaş A.Ş. adına Raşit Özsaruhan, Güney Sanayi adına Ahmet Sapmaz, Tekfen A.Ş. adına Feyyaz Berker, Otomobilcilik A.Ş. adına Melih Ozakat, Çanakkale Seramik A.Ş. adına İbrahim Bodur, Elektrometal A.Ş.  adına Hikmet Erenyol, Altınyıldız Mensucat A.Ş. adına Osman Boyner, ve Elyaf Çimento Sanayi A.Ş. adına da Muzaffer Gazioğlu

Birinci yönünü kısaca özetleyelim şimdi.

“…sanayi ve hizmet alanlarında çalışan meslek, bilim ve işadamlarının bilgi, tecrübe ve faaliyetlerini ahenkleştirerek değerlendirmek suretiyle, Türkiye'nin demokratik ve planlı yollarla kalkınmasına ve Batı uygarlık seviyesine çıkarılmasına yardımcı olmak…”

İkinci yönü de, yapılacak çalışmalarda “…görevlerini yürütmek üzere lüzumlu mali yardımları, mutabık kalınacak esaslar dâhilinde, müştereken yapacağımızı…” yani, faaliyetlerin giderleri, bu kişilerin aralarında topladıkları para ile yapacaklarını beyan etmeleri…

Sonra…

Bu kişileri tek tek irdeleyin lütfen…

Bu kişilerin başında olduğu ticari firmalar ile TÜSİAD’a sonradan katılmış birçok firma, gelirleri ve giderleri itibariyle “Kayıt altında” olan, vergilerini ödeyen ve devlet hazinesine “Vergi” anlamında en büyük katkıyı veren kişi ve kurumlardır.

Ardında, “İstihdam” oluşturma gibi yüklendikleri bir görev de vardır. Ama bunu bir tarafa bırakalım lütfen…

TÜSİAD’ı oluşturan -gerek kendi adlarına, gerekse ticari kurumları adına- bu kişiler, her şeyden önce “Vergi” vererek devletin hazinesine para ödemektedir.

Bunların da “Vergi veren” herkesin hakkı olduğu gibi, ödedikleri verginin nereye gittiğinin hesabını sorma hakları vardır. Ülke meseleleri üzerine fikir yürütmek de ayrıca haklarıdır. Bu hakkı ellerinden alamazsınız…

Başbakan olsanız bile…

Kaldı ki bu “Hesabı” vermek görevi, bizzat iktidarın “Yürütme” kanadının başında olan başbakanın birincil görevleridir.

TÜSİAD başkanına “Korkuyor musunuz” sorusuna verdiği nazik cevap karşı, başbakanın halen aba altından sopa göstermeye devam etmesi, bu şartlar altında biraz abesle iştigal değil mi?

Hem onların ödediği vergi sayesinde “İktidar” olacaksın, hem de onlara kafa tutacaksın…

Devlete vergi vermek, millet olarak hepimizin görev…

Verdiğimiz vergilerin nereye harcandığını sormak ve bilmek de millet olarak hakkımız. Görevimizi yapıyorsak, hakkımızı da arama yolunda ilkeli davranacağız, başbakanın aba altından sopa göstermesinden de elbette korkmayacağız.

Ancak…

Başbakanın korkması gereken bir şey var…

Bu dünyada olmasa bile, gerçek dünyada hesabını mutlaka verecek. Kendini o günlere hazırlasın…

Ve “Sallamayı” bıraksın lütfen…

Bir de ben sorayım işadamlarına…

Sahi ya, siz başbakandan korkuyor musunuz?

Korkuyorsanız, kendinizi “dilsizleştiriyorsanız”  şayet…

Bu dünyada sırtınız yere gelmeyebilir de, öteki dünyanızı bilemem…

01 EKİM 2012
İBRAHİM PEKBAY

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..