Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mayıs '10

 
Kategori
Siyaset
 

Başbakan ve Babaanne

Başbakan ve Babaanne
 

İlginçtir ki; sayın başbakan bana rahmetli babaannemi hatırlatıyor. Babaannemi özlüyor olabilir miyim aceba... Bu sebepten dolayı birilerini ona benzetme trajedisini mi yaşıyorum farkında olmadan. Ama öyle olsa, neden pazarda iş işleyip satan teyzeyi değil de Recep Bey'i(moda tabirle) benzeteyim ki... Babaannem erkek gibi kadındı ondan mı aceba... Neyse fazla uzatmadan bu düşüncemin nedenini açıklayayım:

Babannem de, hayatında olup biten herşeyi dini inançla açıklar, birisi birisinin ölümüne göz göre göre neden olsa bile "KADER" derdi. Birileri birilerinin uçgurunun peşine düşse ve o birileri dedikodu malzemesi olsa babaannem saf köylü inancıyla "yapmasaydı, sadık kalsaydı ailesine, ayıp, günah" derdi. Rahmetli bilmezdi çünkü başka düşünmeyi. "Sadakat" kelimesini derinlemesine sorgulamaz, kişilerin özel yaşamının felsefesiyle uğraşmaz, kısaca "günah" der çıkardı işin içinden. Çünkü cahil, mektep görmemiş, hayatı mücadele ile geçmiş ve çaresiz kaldığı her durumda kendisine öğretilen tek şey olan Allah'a sığınmış. Bütün sorunların nedenini sonucunu imanla açıklamış bir anadolu kadınıydı.

Şimdi bu satırları yazarken babaanneme haksızlık mı ediyorum aceba diye bir düşünce içine girdim. Çünkü O, söylediği ya da yaptığı hiç bir şeyi artniyetini örtmek için söylemezdi. Saf ve temiz düşüncelerle söylerdi. Başbakanın özü değil zaten bana babaannemi hatırlatan kullandığı sözcükler. Belki de halka yakın olma politikasının parçasıdır bunlar da. Öyleyse zekice... Ama ben öyle olduğunu düşünmüyorum. Bu kadercilik, bu inanç söylemleri onun bir başbakana yakışmayan çözüm üretememe durumunda sığınılan limandır. Yani babaannem gibi.. O, ekmeğini nasıl taştan çıkarır, nasıl dört evlatla tek başına hayat mücadelesi verilir gibi bir çok soruna çözüm üretmiştir de kafasının ermediği derin konularda aynı limana sığınmıştır. Ama hiç bir zaman "ben bu toplumun lideriyim" dememiştir. Aklı her konuya eren başbakan, nasıl olurda çözümsüzlüğün çözümünü inançlarla açıklar. İnançlar bireyseldir. Toplumun başındaki liderler, akılla idare etmek, akılla hükmetmek, muhaliflerini akılla altetmek zorundadırlar. "Şeriatın kestiği parmak acımaz" mantığıyla Cumhuriyet lideri olamazsınız, ancak aydınlanamamış köylü kadın ya da adam olursunuz. Ekmek kavgasında yerin yedi kat altına gömülüp giden insanların ardından "KADER" diyemezsiniz. Babaannem der ama siz diyemezsiniz. Onları yerin altına o karanlığa, üç-beş kuruş karşılığında birileri sokmuşsa(hiç birinin çok sevdiği ya da çok para kazandığı için çalışmadığına eminim) ve orada ölüp gitmişlerse bu kader olamaz, kader olsa bile, ülke lideri kaderci zihniyetin çözümden uzak bir zihniyet olduğunu bilmesi gerekir.

Babaannemin mekanı cennet olsun, toprağı bol olsun (kendi tabiriyle). Yaşasaydı söylemlerinden kendisi gibi düşündüğünü sandığı başbakanı severmiydi aceba. Zannetmiyorum. Halk ağızlı, inanç sömürülü söylemlerin ardındaki yoksulluğu, yoksunluğu, sınıflar arası ayrımcılığın doğurduğu ölümü, acıyı, gözyaşını, torunlarının işsiz, aşsız kalışının burukluğunu, bağında bahçesinde ürettiği ve tek bir tanesine kıyamadığı ürününün çöpe dökülüşünün ızdırabını, maaş kuyruklarının, hastane koridorlarının bitmek bilmez yorgunluğunu vs. birebir yaşayacağı için görürdü gerçeği. Keşke başbakan da görebilse gerçeği. Geldiği gibi gideceği gerçeğini...

 
Toplam blog
: 47
: 793
Kayıt tarihi
: 17.10.09
 
 

Yaşıyorum, yaşadıkça öğreniyorum, öğrendikçe düşünüyorum, düşündükçe çözümlüyorum, çözümledikçe y..