Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mayıs '14

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Başbakanın öfke kontrol problemi…

Başbakanın öfke kontrol problemi…
 

Belli bir yaşa gelinceye dek insanlar yaşanan örnekleri topluyor, bencilliklerini, egolarını çıkartıyor; mantık örgüsüyle çarpıyor, kişiliğiyle bölüyor falan; hani torunlarına gösterdikleri sevgi, şevkat ve hoşgörüyü çocuklarına gösterememiş olmaktan dolayı üzülen insanlar vardır ya, hah işte, öyle bir şey!

Orta yaş olgunluğu denilen…Taraf tutmadan gerçeği öğrenme isteği yaş sınırı tanımasa da en azından orta yaşa ulaşan yetişkin bir bireyin varması beklenen bir nokta!

Son yazımı Soma faciasını öğrenir öğrenmez yazmıştım; yaşanan gelişmeler hiç de utandırmadı derken “utanmayı arzu ederdim” demeyi de bana yaşadığım yıllar öğretti! Yoksa, hangi insan doğruyu bildim işte diye alkış istemez?

******

Aynı gece “Başbakan Soma’ya gitmese keşke!” diye yazmıştım Twitter’da; “Gidip de özel ilgi beklemese, hem de ortamı germese keşke…” diye…

Kaç ülkede yazar kesimi “Keşke yanılsaydım” der?

Tezat bir durum elbet, lakin yanılmak halkın iyiliğine olduğunda bireyselliğini gözün görmüyor! (Kredi borçlarını öderken yada ödeyemezken bireysindir de, söz etmek bile ayıp geliyor!)

******

Soma halkı da bireysel olarak yaşamaya çalışan, hiç de sevilecek, özenilecek olmayan bir işte çalışmaya mecbur olan maden işçisi çoğunluğunu oluşturduğu vatandaş grubu; yeri, ili önemli değil, her maden işçisi için geçerlidir bu durum! 

Bir aklı evvel twit atmış, demiş ki: Garson olsalarmış o zaman! Madem ki niyet ekmek parası!...

Bir başka aklı evvel de “Gezi’nin yıl dönümüne yakın Geziciler bomba attılar Soma madenine” demişler…

******

Çok itici gelen bir laftı: Aynı havayı solumaktan bile utanıyorum!

Yav, döne-dolana neredeyse aynı lafı kullanacağım! (Özrümü kabul edin lütfen! Vallaha abartılı, ajitasyon kokan bir laf değilmiş!)

******

Başbakan Soma’ya gitti arkadaşlar, bildiğiniz gibi… Gitmese iyiydi ya… Neyse…

Bilmem kaç yüz korumayla gittiği yerde korunma nedeniyle kurtarma çalışmaları durdu. Dinleme gücümü çoktan yitirdiğimden neler dediğini bilmiyorum ama halkı iyice germiş ki acılı insanlar acılarını bir kenara bırakıp yuhalamaya başlamışlar.

(Can acısı yaşarken hangi insan durduk yere dellenir? Devleti temsil eden adam yanına geldiğinde, normal şartlarda, insanlar medet umar; güzel, iyi bir söz beklerler; doğanın kanunudur…)

Ancak; can acısını paylaşmayan, paylaşır gibi görünen samimiyetsizliği teşhis edebilir duygu yüklü bir insan!

Muhtemelen o yüzden fazlasıyla yuhaladılar; yoksa acısı çok olan, acısını sarmaya gelen hangi yetkili kola sırtını çevirir de başını omuzuna koymaz?

******

Neyse… Başbakan kendinden bekleneni yaparak ortalığı karıştırdı!

O kadar koruması varken etrafında, öyle sinirlendi ki bizzat yumruklamayı tercih etti!

En basit bildiğimiz ilkokul mezunu bir insan dahi yaralı bir insan grubu içine girdiğinde acılarını paylaşmak gerektiğini bilir.

Yav, yanlış oldu, özür dilerim: okulla falan da ilişkisi yok; en basit insan olmayla ilişkisi var ki beş yaşındaki çocuk bile bilir demek istemiştim. (Aslında yedi yaşındaki çocuk daha iyi bilir ama çocukları erken yaşta okula alma durumundan dolayı şey etmiştim!)

******

Şimdi şöyle bir derin nefes alın. Arkanıza yaslanın… Bir ülke varmış, adı “Mesela” olsun. O ülkede enerji sağlamak amacıyla ülkenin yer altı kaynaklarından olan kömür çıkartılırsa ülkenin enerji gereksinimi karşlanırmış.

O kömürü çıkartmak fazlasıyla zormuş; offf… Bundan sonrasına devam etmem demem saatlerce ağlamam demektir; göz iltihabım olmasa yaklaşık bir aydır çektiğim, ağlar-yazarım; hoş yazsam ne fayda? O da ayrı bir mevzu!...

Sizler masalın ortasını da sonunu da biliyorsunuz nasıl olsa!

******

Bu masalın kötü karakterlerinden söz edeyim, sancılı gözlerimdeki yaşlar izin verdiğince: O ülkenin başbakanı madende yüzlerce işcinin öldüğü yere ulaştığında yaraları sarmayı beceremedi!

Yaraları sarmayı becerememekle birlikte ortamı öyle bir gerdi ki; kolu-kanadı kırım halk devlet yöneticisinden medet umarken bir anda düşman kesildi!

Şimdi, medet uman halk neden en yetkili devlet büyüğü ayağına gelmişken ağlayarak derdini anlatmak yerine yuhalar?

İşin “püf” değil de “dur” noktası da budur!

Acısını paylaşmadı ki?

Egosunu tatmin etti yalnızca… Karşılığında “İstifa!” çağrısını duyduğunda, kalabalıklar içinde yüzlerce koruması arasında olsa da kaybetti kendini; bildiği savunma mekanizması devreye girdi! Şiddet!...

Enerji bakanı yumruk atmadı ama salak yerine koydu insanları...

Çalışma bakanı sağlık problemleri nedeniyle gidemedi; iyi ki de gidemedi: 800 lira asgari ücret büyük para, geçinmemek ümkün değil demişti; hayır yani kalkıp da orada "Maden işçileri zaten 1200 lira alıyordu, eee o da ölümriski bedeliydi falan diyebilirdi!

******

Eski kocam Karadenizliydi, üstelik de balık burcu; başbakan gibi…

Öyle benzerlikler taşıyorlar ki iklimsel, burçsal, karalahanadan falan derken asıl ortak noktanın “Öfke kontrol problemi” olduğunu anlamış bulunmaktayım. Bunu öğrenmemim nedeni ne eski kocam, ne de başbakandır aslında; yirmi iki yaşındaki oğlumun yıllardır tedavi gördüğü takıntı hastalığı altında yatan nedenlerden biri olduğudur ki hakikaten aynıyla yaşanmıştır!

Öyle çok benziyorlar ki; bilimin bir nebze yanılma payı olsa da yüzde doksan dokuz doğru teşkisi koyuyorlar!

******

Biri, karısını geçtim, kendi oğluna “Öfke kontrol problemi” nedeniyle yaşamı dar ederken, bir diğeri yetmiş beş milyona dar ediyor!

Bilal konuşurken öyle çocuk gibi ürkekti ya, herkes “Salak bu oğlan” dedi; salak falan değildi, yalnızca ürkek ve korkaktı!

Babasının nerede ne zaman ve ne karşılığnda öfkesinin patlayacağını bilemeyen; her an tetikte bulunan çocuklara örnekti!

Bildiğimden söylüyorum; gerek duyan olursa oğlum yardımcı olur o hissiyat konusunda…

****** 

Öfke kontrol eksikliği tek başına yaşanan bir psikolojik davranış bozukluğu değildir çoğu kere; genellikle başka bir bozukluğa eşlik eder.

******

Yüzlerce can vermiş bir ilçeye giden bir yetkili oradaki halkın acısına empati yapamaz mı?

“Yapamayabilir” diyenlere: Nah yapamaz! Rabia işareti yapmayı bilen bir adam, Somali için göz yaşı döken bir adam nasıl olur da kendi vatandaşına yumruk sallar? Hem de böylesine acılı bir günde?

**

Bir başbakan… Başbakan diyorum, Recep Tayyip Erdoğan değil! Tapınanlar; sizlere diyorum: Ölüler kentine gidip de yuhalanmayı başarabilen kaç yönetici vardır?

Hadi diyelim ki sinirleri çok bozuktu, yakınlarının ölüm-kalım haberlerini bekliyorlardı; başbakanın ne oğlu vardı maden ocağının içinde, ne kardeşi!

Arkadaş; seni yumruklasalar omuzunu uzatman gerek yerde yumruğunu sallaman niye?

O çok fazla Allah adını kullandığınız, Müslümanlık diye peşinize taktığınız güruh da aynen sizin gibi: Utanmadan twit atıyorlar: Madene CHP’liler bomba koymuş; Gezi Parkı yıldönümü için…

******

Siz patrona el uzatır, onu korursunuz; o yuhalayanlar arasında kalantor biri olsaydı yumruk niyetiyle kalkan el omuza konur, sıvazlanırdı!

Sizin çocukarınız para sayarken mağdenci çocuklar mesai saati hesaplarmış; peh! Siz Soma’ya değil, Somaliye ağlarsınız da; Somali’ye yapılan yatırımların altından da kötü kokular geliyor; ne ile bastıracaksınız acaba?

Dediğim de komik; medya ne güne duruyor?

İnsanların “Hükümete komplo kurmak” gibi boynuna yaklaştırılmış yağlı ilmek varken konuşabilecek, yazabilecek kişiler olmasını önlerken, kanunla önleyemediklerinizi de  “Paralel” diyerek yaftayıp, değersizleştirerek kendinize değer kattığınızı hesaplıyorsunuz ya…

O maden altında, alınabilecek tüm önlemler alındıktan sonra dahi alınamayan her nefes… Üstü örtülmeye çalışılan her bir ceset beden… Özellikle korunmaya çalışılan işletme… 

Kimin ne kadar hakkı geçmişse ölen cesetler üzerinde; anladığınız buysa, hakları helal değildir!

 

http//twitter.com/Gulgunkaraoglu

gulgun_2006@hotmail.com

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..