Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Haziran '13

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Başbakanın yerinde olsam!

En zor olan dürüst bir kişinin kendini savunma durumunda kalmasıdır; bu bir sevgiliye, eşe karşı, bir işverene ya da yetkili bir müdüre karşı da olabilir, hiç fark etmez, tek hissettiğin “aşağılanmışlık” duygusudur; yani en azından benim için öyle!

Öyle bir durumda kendimi savunmaya kalkmam dahi onurumu zedeler, hele bir de karşımda demagoji ile alt etmeye çalışan biri varsa, susmak daha onurlu gelir!

Duran adam da, belki, bir anlamda bunları da içinde barındırdı; yazılanlardan ziyade…

******

Hiç anlayamadığım bir şey de; birilerinin yaptıklarından kopya çekmek!

Hayır yani, küçükken yapmışlığım vardır; çok güzel çizimler yapan arkadaşlarımın çizimlerini taklit etmişliğim, çok beğendiğim kişilere benzemeye çalıştığım da olmuştur; çocukluktaydı lakin onlar… Yetişkin birey olunca gerek duymuyor insan!

Neden gerek duymuyor; zira artık kendi becerilerinin, yeterliliklerinin ve de eksikliklerinin farkında, birilerinden kopya çekmek zamanı çoktan geçmiş, kendine olan inancıyla pupa yelken yaşama akmakta!

(Bu arada beğenmek ve devamını getirmeye çalışmak ayrı bir durumdur, kim ve kimlerden etkilendiğini açıkladıktan sonra hiçbir sakıncası da yoktur!)

******

Yalan ise kendine güvenen insanların asla başvurmayacağı bir yoldur; evet, “Pembe Yalan” diye bir şey vardır ki kendisini pek severim: Bir insanı kırmadan, acıtmadan bazı gerçekleri söylemeye yarar kendisi: misal; saçları çok kabarık ve beline kadar uzanmış bir arkadaşınıza “Ne bu halin, eşekler güler haline!” demek yerine “Saçların çok güçlü, şöyle bir model sana daha çok yakışır diye düşünüyorum” demek gibi…

Bir de kara yalanlar var; tahminen kendine hiç güveni olmayanların ya da tam tersi “Benden daha büyük yok! Olamaz!...” diyenlerin başvurduklarıdır!

(Hoş, aşağılık kompleksi ile büyüklük kompleksi biraz birbirine karışmıştır)!

Onların yalanları birilerini kendini daha kötü hissetmeden yardımcı olmaktan ziyade birilerini iyice kötüleme ve hedef tahtası yapmaktan çekinmeme tarzındadır!

******

Israr ile başbakanın “Yaktılar, yıktılar, iki polisimizi yaraladılar” söyleminin karşılığı: Dört ölü, binlerce yaralı, gözünden olmuş vatandaşlar” iken, medyanın yalnızca bu konuşmaları yayınlaması yayımlaması ciddi bir yalanken, söyleyen için ne denir, bilemiyor insan!

******

İşin en kötü tarafı ise biz, siz gibi elinin altında internet olmayan vatandaşlar inanmak durumunda kalıyor bu söylemlere; zira hiçbir rayting savaşı veren kanallar bunlardan söz etmiyor bile!

Benim, senin için “Yalan” olan bir çok kişi için “Doğru” oluyor; Camide içki içildi, grup seks yapıldı!...

Olmadığını ben biliyorum, siz biliyorsunuz, hatta yönetim de biliyor, o başka; ille o yalanı kullanıyorlar! Zira pek iyi biliyorlar ki oy verenlerin çoğu bilgisayar nedir, internet nedir bilmiyorlar. Biz bilenler ise önemli değiliz, yüzde ellinin, ancak, öteki yüzüyüz!

******

Yalan ciddi anlamda bir suçtur: Hele ki halkı ayaklandırma amaçlı kullanılıyorsa!

Bireysel amaçlı da suçtur, kandırma eylemine araç olmaktadır, zira…

Misal, evleneceğiz deyip de bir kızın ırzına geçip de sonra yok olan adam da “Yalan ile kandırmaktan” dolayı suçludur; hoş, salınıveriyorlar, o başka!

******

Sosyal medyaya ayar geliyormuş; gelmese şaşardım doğrusu!

Avrupa standartları esas alınacakmış; komik elbet!

Her işe gelende Avrupa Standartları denilirken “Avrupa’nın” haklı ayarı karşısında “Tanımıyoruz biz onu!” demek dahi en basit hali ile “İşine geldiği gibi” algılamanın basit bir gerçeğidir!

Bu davranışlar pek muteber değildir; AKP mitinglerinde hiç görmediğimiz kadar Türk Bayraklarının sallanması kadar, sosyal medyada patlayan yandaş mesajlar kadar yapmacıktır; en önemlisi ise bu “Yapmacıklığı” desteklemektir ki; yemin ediyorum: Ben olsam yapmazdım!

Yapmazdım, zira, bir duruşum vardır; yanlış ise adabıyla özür dilerim, doğru isem sonuna dek arkasında dururum: Yok yabancı basına karşı böyle bir resim verelim, yok Taksim’deki insanlar bilmem kaç kişi, biz topladık bilmem kaç milyon kişi…

Ben olsam, böyle ucuz yöntemlere başvurmazdım!

******

Hele ki yalan ile halkı böldürmeye hiç kalkışmazdım; nasıl kalkışırım?

Namaz kılmam, oruç tutmam; ama ölenin arkasından “Mekanı cennet olsun” derim, hangi düşünceye sahip olduğu önemli değil!

Namazını aksatmadan kılan, orucunu aksatmadan tutan ve kusura bakmasın başörtülüler, erkeklerinizi fark edecek bir terazimiz olmadığından sizedir yüklemlerimiz; keşke erkekleriniz de sizler kadar renklerini belli etselerdi, yorum yapıyorlar sosyal medyada: “Nur içinde yatsın!” denilen ölenin arkasından “Hak etti!” gibi yorumlarla “Nur içinde yatsın” karşıtı olumsuz oylar veriliyor.

Ben; oruç tutmam, namaz kılmam; lakin bir ölenin arkasından “Nur içinde yatsın” demekten de kendimi alıkoyamam!

Alıkoyanlar ise namazında-niyazında olanlar; pardon, anlamadım ben şimdi: Kim daha inançlı? Kim seviyor yaratılanı yaratandan dolayı?

******

Başbakan konuşuyor, konuşmakla kalmayıp yalan söylüyor; Gezi Parkında olanlar, polisin müdahalesi, camideki durum…

Neden bir başbakan yalana başvurur?

Neden doğruları söyleyenler cezalandırılır?

Hani, com.tr yazarı olmasam, internetin erişemediği yerlere gidip anlatmak isterdim gerçekleri…

Ben yapamıyorsam da, ne olur, yapabilenler bir el atsınlar: İnternetin ulaşamadı yerlere gerçekleri ulaştırmak gerek; acilen…

 

hhtp//twitter.com/Gulgunkaraoglu

gulgun_2006@hotmail.com

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..