Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ekim '07

 
Kategori
Haber
 

Başbuğ Paşa'nın itirafı

Başbuğ Paşa'nın itirafı
 

Terör yüzünden bugüne kadar neler kaybettik? Düşünmek bile istemiyorum. Bildiğim bir şey varsa, kayıplarımızı telafi etmek mümkün değil. Bütün varlığımızı feda etsek, artık bir tek şehidimizi geri getiremeyiz.

Ülkemizin ekonomik olarak milyar dolarla hesaplanabilecek zararlarını da bu saatten sonra ne yazık ki geri getirmenin imkânı yok. Terörle mücadeleye harcadığımız bu parayla, bugün çok daha güzel imkânlara sahip olabilir, çağdaş dünya ile aramızdaki mesafeyi biraz daha kapatabilirdik.

Bundan sonra çalışıp gayret edelim desek de, artık çok geç. Çünkü bu 23 yıllık süre içinde biz sürekli geriye doğru giderken, onlar hızlı adımlarla yol aldılar, aradaki mesafeyi daha da açtılar.

Bu arada PKK ile bölge halkı da birbirine karıştırılarak, vatandaşlar arasında ayırımcılık tohumları atıldı. Bu yüzden Güneydoğulu vatandaşlarımız hak etmedikleri bir tedirginlik içine de girdiler.

Fakat şu da var ki, burada oynanan oyunun, bir an evvel ortaya çıkması, bölge ahalisini de zor durumda bırakan bu tavrın fark edilerek, vatandaşların devletin yanında yer alması gerekirken, yirmi üç yıl boyunca terör örgütü sürekli beslendi, gelişti, büyüdü, güçlendi.

Hep iddia ettiğimiz gibi bunda dış güçlerin etkisi varsa da, bölgeden insan gücü olarak örgütün sürekli desteklendiği kesin. Yani terör örgütüne gençlerin katılmasının önüne bir türlü geçilemedi.

Her türlü konfordan uzak, hatta ilkel bir yaşayışla hayatları zehir olan bu insanlar, belki ideal bir amaç uğruna kendilerini feda etmeyi bile göze aldılar.

23 senede çözülemeyen bir sorun üzerinde, gerçekten oturup düşünmek lazım. Sürekli bataklığı kurutma edebiyatı yaptığımız halde, çevre halkının PKK’ya katılımının önüne geçmede başarılı olamadık.

Vatandaş olarak biz bunları her zaman kendi aramızda konuşuyorduk. Ama büyüklerimiz, ülkeyi yönetenler, elbette bu konuları bizden daha iyi bilirler deyip tartışmamızı noktalıyorduk. Başka da yapabileceğimiz ve söyleyebileceğimiz bir şey yoktu.

Dünya çapında adından bahsedilen; gücü, kuvveti dost düşman herkes tarafından bilinen ve takdir edilen Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, sayıca, mühimmatça, plan, program, lojistik, cephane, silah, ne bileyim akla gelebilecek her açıdan kendisiyle mukayese edilemeyecek kadar az ve yetersiz bir terör karşısında bugüne kadar başarısız kalmasını ben kendi adıma hem anlayamıyor, hem de hazmedemiyordum.

Burada tek problem, karşımızda düzenli bir ordu yerine, çete savaşı yapan bir gerillanın bulunmasıydı. Buna karşı koymanın yolunu da aslında askerlerimizin çok iyi bilmesi gerekirdi. Gerçi son Irak olayından sonra örgütün eline ABD malı silahlar geçmiş olsa da geçmişte bu kadar imkana sahip olmadıkları bir gerçek… Fakat nasıl olduysa işte 23 yıldır bir türlü bu işin altından kalkamadık.

Hatırlarsanız bir ara, bir “sınır ötesi harekât” tartışması vardı. Tam seçim öncesi bir dönemde, ille de sınır ötesine geçelim diye herkes yanıp tutuşuyordu. Daha önce sayısız kere sınır ötesi harekatlar yapıldığı, bunların pek de faydası olmadığı bilindiği halde, ısrar had safhaya çıkmıştı.

Sayın başbakan bu ısrarlara karşı, "İçerdeki 5000 teröristi bitirdik de, sıra Kuzey Irak'taki 500 teröriste mi geldi!" şeklinde bir demeç vermişti. Bu söyleme de çok kişi karşı çıktı, kızdı, tartıştı. Daha sonra da bizzat başbakana dolaylı biçimde bu düzelttirildi.

Tam da Kenan Evren’in “Türkiye 8 eyalete bölünmelidir” dediği, Mehmet Ağar’ın düz ovada siyasetten bahsettiği o günlerde, Kara Kuvvetleri Komutanımız Orgeneral İlker Başbuğ’dan sert masajlar gelmişti.

Diyarbakır’da, Askeri Hastane’de operasyonlarda yaralanan güvenlik güçlerini ziyaretinde bir basın toplantısı düzenleyen Başbuğ, bölgeye ziyareti hakkında bilgiler verdikten sonra yurt içinde bulunan terörist sayısının yaklaşık 1800-2000 olduğunu söylemişti.

Irak’ın kuzeyinde ise büyük çoğunluğu Türkiye hududuna yakın bölgelerde olmak üzere 3500-3800’e yakın terörist bulunmaktadır” diyen Başbuğ, “Kandil Dağı bölgesinde bulunan terörist sayısı ise yine yaklaşık 500 civarındadır.” demişti.

Ben o zaman Kandil dağındaki terörist sayısının bu kadar az olmasından şok olmuştum.

10 bin civarında askerimizin bu bölgeye sevk edildiğini hepimiz biliyorduk. Bu teröristler tek tek avlanıp bir, iki, üç diye sayıyla yok edilseler, yine de çoktan biterdi. Nasıl oluyordu da böyle bir netice yerine, askerlerimiz her gün üçer beşer şehit edilip bayrağa sarılarak memleketlerine gönderiliyordu?

Aradan bu kadar zaman geçtikten sonra, bugün Kara Kuvvetleri komutanımız Orgeneral İlker Başbuğ’un bir açıklamasıyla irkildim.

Başbuğ Paşa, 'Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin 23 yıldır terör örgütüne katılımları engellemekte başarısız' olduğunu belirtiyor ve "Başarılı olsaydık, bu mücadele sürecinin bugünlere gelmemesi lazımdı. Bunun için adım atmamız gereken çok konu var" diyordu.

Umarım bu doğru tespit, “Neden başarısız olamadık?” sorusunu da beraber getirir ve en azından yapılan yanlışlıklardan ders alınarak, bu konuda daha tutarlı ve daha iş bitirici bir mücadele yöntemi başlatılır.

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..