Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Şubat '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Başım belada

Okan: Aaa? Oğlum Serhat ne bu halin, tır mı çarptı sana?

Serhat: Oy anam oy! Açın abi kapının önünü, bakmasına öyle mal mal can veriyoruz burada.

Tuncay: Ulan kim dövdü seni böyle?

Okan: Oğlum hastaneye falan götürelim seni, şuna bak üstün başın kan içinde kalmış.

Serhat: Yahu yok bir şeyim.

Okan: Serhat botların nerede oğlum?

Serhat: Ya kaçarken falan ağırlık yaptı ben de bir duvar dibine fırlattım işte.

Ümit: Polislik bir hadise oldu mu, şikayet mikayet?

Serhat: Yok be oğlum. Abi Allah’ın adını verdim bir susun artık ya. Tentürdiyot falan var mı abi evde?

Tuncay: Olma mı. Nöbetçi doktor bile var. Yatırın abi şu adamı, bakalım yaralarına.

Serhat: Oyy...

Tuncay: Şimdi ilk olarak biraz sıcak su bulun bana, evet.. Bakalım hastamızın nesi varmış? Serhatçığım omzunun burasında bir şişlik oluşmuş.

Serhat: Ulan oğlum o dediğin şişlik yirmi senedir var beşikten düşmüştüm çocukken. Bu berbat anıyı hatırlattığın için de teşekkür ederim ayrıca.

Ümit: Babacan ayağında bir şey var mı?

Serhat: Yoktu ama öyle bir bastırdın ki herhalde çürümüştür artık. Abi siz beni sırtlayıp bir devlet hastanesine götürün olmazsa. Hiç anlamıyorsunuz bu işlerden.

Okan: Adam doğru söylüyor gençler. Hadi bakalım Ümit sen ayaklarından tut, Tuncay sen de taksi çağır babacan, şaşkın şaşkın durup büsbütün korkutmayalım çocuğu.

(Az sonra SSK acil)

Okan: Ulan amma dikiş attılar adama ha, anason çuvalına döndü eleman. Hemşire hanım eve götürebilir miyiz arkadaşımızı?

Hemşire hanım: Çocuklar arkadaşınız bir yarım saat uzansın orada, bulantı ya da baş dönmesi falan olursa bize haber verin.

Ümit: Sağ olasın ablacan, iyi nöbetler. Serhatcığım iyi misin kardeşim?

Serhat: Abi bırakın şu şefkatli konuşmaları be, emanet gibi duruyor ağzınızda sağa sola rezil olmayın bari. Bu arada sağ olun be.

Tuncay: Bizim yerimizde kim olsaydı aynı şeyi yapardı be oğlum.

Ümit: Yalnız bundan sonra yapacaklarımızı herkes yapmazdı herhalde. Seni bu hale kim getirdi abi, sen söylesene şu adamların kim olduğunu?

Serhat: Boş verin abi gerginlik olmasın.

Tuncay: Söyle gidelim kıralım ağızlarını burunlarını, toynaklarını, tıyniyetlerini ecdatlarını....

Serhat: Yahu bozma ağzını be oğlum. Zaten tanımam bilmem, bir de siz bulaşmayın hadiseye.

Okan: Babalar öfkeyle hareket etmeyelim, Serhat şimdi şikayetçi olsun hiç olmazsa maddi zararını falan karşılayabiliriz, baksana bu adam nereden baksan on beş - yirmi gün gitar mitar çalamaz. Serhat karşı tarafta hasar var mıdır abi, dikiş falan.

Serhat: Ne bileyim be abi.

(Birazdan ev)

Serhat: Abi ben evleneceğim be. Valla insan şöyle dayak yiyip evine geldiği zaman kendisine şefkat gösterecek birisi olsun istiyor. Bu arada merdiveni çıkarken dikkat ettim bütün apartman kan lekesi olmuş babalar. Amma kan varmış lan bende.

Ümit: Abi evlilik konusundaki bakış açına hayran kaldım bu arada. Tuncay Okan nereye gitti abi?

Tuncay: İsmet amcadan borç istemeye.

Serhat: Abi benim yüzümden bir sürü masraf yaptınız be. Ah ulan ah. Keşke tanısaydım beni bu hale getirenleri.

Tuncay: Sen sadece dinlenmene bak babacan, gerisini hiç merak etme. Hah geldin mi Okan? İsteyebildin mi para?

Okan: Sende de eşek derisi gibi surat olsun sen de istersin. Her neyse borcumuz borç. Serhat bu arada yavaş yavaş şoku atlattıysan anlat şu hadiseyi bize.

Tuncay: Evet abi nedir?

Serhat: Ya babalar, Pınar’la Migros’a gitmiştik kardeşinin doğum günü müymüş neymiş bir şeyler aldık işte, sonra sinemaya girdik...

Ümit: Hangi filmi seyrettiniz abi?

Serhat: Gereksiz bir ayrıntı olacak ama söyleyeyim recep ivedik 2. (Tuncay: yuh! geyikler sizi) Neyse sayın basın mensupları, filmden sonra Pınar’ı bilgisayar kursuna bıraktım tam bizim sokağın başında üç dört tane adam “yengemizin peşini bırak” diye üzerime saldırıverdiler.

Okan: Allah allaaah. Senin kız arkadaşının birilerinin yengesi mi peki?

Serhat: Yok be oğlum, adamlar herhalde beni başkasıyla karıştırdı. Hatta döverken bıyıklı olan bir tanesi “niye mesajlarımıza cevap vermiyorsun lan” diyordu bir yandan. “abi ne mesajı” diyorum anlayıp dinlemeden ikişer üçer indiriyordu allahın gorilleri. Sonra da birine telefon açtılar “abi artık istese de görüşemez yengeyle” diye. O fırsattan istifade fırladım kaçtım ben de.

Tuncay: Vay şerefsizler vay. Ulan bunların aradığı adam kimse onun kılığına girip dolaşacağım sokağın başında, sıkıysa benim de etrafımı sarsınlar bakalım. Tabii böyle yumurta gibi yakışıklı çocuğu görünce kıskandılar, verdiler odunu i...ler.

Serhat: Abi iltifatın için teşekkür ederim gerçi o yumurta pek durmadı orada ama neyse...

Okan: Serhat sen şimdi biraz uyu, Tuncay sen de gaza gelip durma, biz bu işi bize yakışan bir şekilde halletmeliyiz.

Tuncay: Yani hiçbir şey yapmadan.

Ümit: Niye öyle diyorsun be oğlum, elbette yaparız bir şeyler... Sezgin geldi herhalde, biriniz kapıya baksın.

Okan: Vay Sezgin hoş geldin baba. Bizim Serhat niyazi olmuş onunla uğraşıyorduk bizde.

Sezgin: Bırak şimdi niyaziyi falan. Abi benim başım acayip belada, acilen beni saklamanız lazım, mafyavari işler yani bildiğiniz gibi değil.

Tuncay: Allah allah hepiniz mi başınızı derde soktunuz bugün be oğlum, nedir abi senin derdin?

Sezgin: Ya birkaç gün evvel barda bir hatunla tanışmıştım, Serhat’la Pınar’da vardı yanımızda. İşte iki üç gün öylesine yalandan takıldık sağda solda. Meğer bu hatun bayağı sakat bir adamın eski manitasıymış, ayrılmışlar falan ama herifçioğlu kafayı takmış bu hatuna anlayacağınız.

Okan: Anasını satayım Hint filmi gibi mübarek eee?

Sezgin: Eee’si ben bunları duyunca toz oldum tabii ortamlardan, ama iki gündür telefonuma mesaj gelip duruyor “yengemizin peşini bırak” diye. Ne yapacağımı bilmiyorum abi, işe gidemiyorum, eve gidemiyorum her taraftan karşıma çıkacaklarmış gibi geliyor.

Serhat: Abi ben bu “yengemizin peşini bırak” lafını bir yerden hatırlıyorum be.

Tuncay: Oğlum Serhat o zaman seni boşuna dövmüşler lan.

Serhat: Valla doğru söylüyorsun. Ulan şimdi ağrılarım iki kat arttı bak. Ehe eh Sezgin’im sen üzülme o godoşlar beni sen sanıp bir güzel dövdüler, 15 gün iş göremez raporunu da kasaplık koyuna gül takar gibi tutuşturdular elime sağ olsunlar. Tırsmana gerek yok yani senin için bir tehlike kalmadı artık.

Sezgin: Nasıl yani seni bu hale “yengemizi koruyalım derneği” mi getirdi?

Serhat: Aynen be abi. Ben dedim sana ‘bu hatun sakattır takılma peşine’ diye ama sen dinlemedin beni işte.

Tuncay: Ümit ve Okan biraderlerim şimdi bir karar vermek lazım değil mi?

Okan: Valla durum onu gösteriyor.

Ümit: Bence de.

Tuncay: Bence Serhat iyileşene kadar tüm masraflarını ki bunları ilaçlar, şarap, sigara, ton balığı, mizah dergisi, günlük gazeteler, DVD gibi kalemlerle özetleyebiliriz, işte bunların hepsini Serhat işe başlayana kadar Sezgin karşılaşın derim ben.

Okan: Bence makul.

Ümit: Az bile gelir ama ne yapalım bence de makul.

Sezgin: Abi siz demeseniz ben bunları yapmayacak mıyım sanki? hayret bir olgusunuz yani.

Ümit: Bırak olgu molgu diye artist artist lafları da bir bardak su getir, ağrı kesici vereceğiz hastaya.

Okan: Aloo Serhat uyan lan, bak özel hastabakıcı tuttuk sana. Aaa.. Yazık lan ağrıdan bayılmış eleman.


Okan Ünver

 
Toplam blog
: 104
: 489
Kayıt tarihi
: 06.03.08
 
 

1978 doğumlu Antalyalı bir müzisyenim, devamını ben de bilmiyorum..