Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Şubat '15

 
Kategori
Güncel
 

Başımız batıya eğik kendimize dik; ya da kendini tanımayan müslüman

Başımız batıya eğik kendimize dik; ya da kendini tanımayan müslüman
 

Durum çorba...

Hırslar bilenmiş, esilip yağılıyor.

Her şey birbirine karıştırılıyor.

Alakasız ilişkiler kurularak eleştiriler yapılıyor.

Bunları yapanlar sıradan insanlar değil. Yazar, çizer, toplum önderi, parti üyesi, milletvekili akademisyen vs.

Üstelik hepsi de yüksek tahsilli.

Bazen onları dinlerken, saçmalamak için onca emek verip yüksek tahsil yapmaya gerek var mıydı diye düşünüyorum.

İki Şubat akşamı bir proğram izledim. Konu, islam dünyasında yaşanan şiddet ve mezhep savaşlarıydı.

Tarihi veya dinler tarihini tam tamına bilmiyorum. Fakat tarihi şahsiyetlerin, mensubu oldukları din yerine (çoğu kez) kendi arzularını esas aldıklarını öğrenmiş bulunuyorum. O nedenle bu hususların, din ve dindar düşmanlığına malzeme yapılmasını saçma buluyorum.

Doğrusu ben, İslam Tarihi'ne onu dikensiz gülbahçesi sananlar gibi bakmıyorum.  Asr-ı saadet denilen Hz. Peygamber dönemi dahil, gelip geçmiş tüm müslümanların önce insan olduklarına, duruma göre duygularına, arzularına ve hislerine yenik düşebildiklerine inanıyorum. Tarihte, melek gibi insanlar olmuştur ama tüm insanlar melek olmamıştır. Şeytan veya narsist arzular daima ayakta kalmış, kavim önderlerinin, aşiret liderlerinin gözü hep yükseklerde olmuştur. Savaşlar, taht kavgaları, hakimiyet mücadeleleri din için değil, iktidar için yapılmıştır.

Tabi burada şunu da söylemeden geçmemeliyiz. İktidar arayanlara karşın, saltanat sahipleri de adil bir idare kurmaya çalışacakları yerde hep kendilerine yontmuş, kavganın ateşini körüklemişlerdir. Ayrıca Osmanlı'da şehzade ve mezhep istismarları, beylere yüklenen ağır vergiler isyanın sebebi olabilmiştir.

Sonuçta iç savaşlar, taht kavgaları hep süregelmiştir.

İzlediğim proğramda konuşmacı İhsan Eliaçık, "İslam tarihinde şiddet var. Üç halifeyi kim öldürdü? Amerika mı? Kafa kesme, isyan bastırma islam dünyasının rutinidir. İslam, Irak ve Suriyede kafa keserek, Ankara'da saray dikerek toprağa gömülmektedir." benzeri ifadeler kullandı.

Sözlerinin polemik kısmını atarsak geri kalanlara "yanlış ta değil!" diyebiliriz. Çünkü müslümanların yaşadığı her yerde kan, ölüm ve şiddet görüyoruz. Ancak bunun sebebinin islam olmadığını İhsan Eliaçık dahil kimseye anlatamıyoruz. Zayıf ve güçsüzlerin hukukunu korumak, herkese adalet dağıtmak üzere gelmiş olan bir dinin kafa kesmek, kan dökmek gibi bir misyonu bulunamayacağını izah edemiyoruz.

İktidar sahipleri, yönetimde dini kuralları referans alsalardı adil davranmak zorunda kalırlar, kavgaya meydan vermezlerdi. El an Hükümet eden Ak Parti ile muhalefet arasında gergin bir hava olduğunu görüyoruz. Ayrıca, iktidara yönelik komplolar düzenlendiğinin de farkındayız.

Şimdi biri, bütün bu kavgaların, küfürlerin, itişip kakışmaların, darbe girişimlerinin sebebi cumhuriyet rejimidir, dese bu inandırıcı olur mu? Birilerinin işlediği suç rejime yüklenebilir mi? Evet demokrasi bize bazı haklar veriyor ama bunu nasıl, nerede ve nereye kadar kullanacağımızı da belirtiyor. Demek istediğim, günümüz muhalefetinin kavgalı küfürlü mücadelesinin kaynağı nasıl kanunlar değilse, islam dünyasındaki iktidar kavgalarının kaynağı da din değildir. Arzulardır, benliklerdir, ihtiraslardır.

İslamı ve onun tarihini isyan ve kafa kesme üzerinden değerlendiren Eliaçık, başını çevirip bir de yahudi, hristiyan veya hindu tarihine baksa aynı şeyleri görecektir. Yani bir açıktan dalarak, taraftarlardan puan toplama hesabı yapmanın alemi yoktur. Gerek islam, gerekse diğer dinlerin tarihinde olup bitenler İhsan Eliaçık söylemeden önce bilinmeyen şeyler değildi. Hırslı ve sinsi insanların olduğu her yerde dinin ve ahlakın değil arzuların dediği olagelmiştir.

Evet üç halifeyi batılılar öldürmemiştir ama günümüzde, müslümanların kalkınıp batıyı etkilemesinden korkanların, islamla terörü aynı kefeye koyma çabası güttüklerinde şüphe yoktur. Biri bana, IŞİD denilen ne idüğü belirsiz örgütün amacını anlatabilir mi? Ya da  Musul'daki Irak Merkez Bankası'nın dolarlarıyla, Amerikan silahlarını nasıl bu kadar kolay ele geçirdiğini... Buraya Amerikan sözcüsünün cümlesini de eklemem gerekiyor, "Muhalifleri destekliyoruz ama Esed'in gitmesinden yana değiliz!" Artık islam dünyasında batının parmağının olup olmadığını da siz bulun.

Diğer bir konuşmacı Ayhan Bilgen ise, "Müslüman, muhalefetteyken söyledikleriyle iktidarda yaptıklarının çelişkisini yaşıyor. İktidar, grevi erteliyor ama grev ve yüzde 10 barajı konusunda islami olanın ne olduğuna bakmıyor" anlamında ifadeler kullanıyor. Gene, İhsan Eliaçık ta sanıyorum yöneticileri kastederek, bunlar:

1- "Müslümanla müslüman olmayan eşittir
2- Alevilerle sünniler eşittir
3- Kürtlerle türkler eşittir
4- Kadınla erkek eşittir
5- Zenginlerle yoksullar eşittir diyemezler" diyor. Sanıyorum bunları söyleyen dindarlarca dışlanır demek istiyor ama islamın böyle bir problemi olduğunu düşünmüyorum.

Her iki konuşmacının da bu ithamları mevcut  iktidara yönelttiğinden şüphe etmiyorum. Hayret edilesi olan şu ki, bir süre önce, vatandaşları dini kurallara uymaya zorlayacağından korkulan bir partinin şimdilerde yönetimde islamı referans almadığından şikayet ediliyor! 

Halbuki ülkemizde iktidara gelen her parti mevcut anayasa ve kanunları uygulamakla mükelleftir. Kimsenin dini değerlere bağlılığı sebebiyle, yönetimde islami kuralları esas almak gibi bir lüksü yoktur. Fakat nedense konuşmacılardan biri, iktidarı grev ve yüzde on barajı konusunda islami olanın ne olduğuna bakmadığından şikayet ederken diğeri de sanki şeriatla yönetiliyormuşuz gibi, "onlar şunları söyleyemez" diyor. Yani iktidardakileri islamla imtihan etmeye çalışıyor.  

Hükümet edenler memleketi, yürürlükte olan anayasa ve buna uygun yapıldığı söylenen diğer kanunlarla yönetmek zorundalar. Mevcut yasaların dışına çıktıklarında, idareyi dini esaslara uydurmaya kalktıklarında suç işlemiş olurlar. Bunu en çok bilmesi gerekenlerin sırf iktidara çakma ve bir miktar prim yapma uğruna akıl almaz beyanlarda bulunmalarını kabul edilebilir görmüyorum.

Yaşadığımız ülkenin anayasasının 10. maddesi eşitlik ilkesini şöyle düzenlemiştir, uyulması gereken ana kural da budur.

"Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.

Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar." (Anayasa madde 10)

Dolayısı ile bir başbakan veya cumhurbaşkanı öyle inanıyor olsa bile, "grev ve yüzde on barajı hakkında islamın görüşü şudur, müslümanla gayri müslim, alevi ile sünni, kürtle türk, kadınla erkek, zenginle fakir eşit kanun karşısında değildir" diyemez. Derse bu, anayasal ve yasal bir suç olur. Kaldı ki islam, haklar konusunda müslümanla gayri müslimi, zenginle fakiri ayırmaz. Herkes için adaleti öngörür.

Sonuç olarak insanlar artık hırslarından soyunmalı, elde edemediklerine ulaşmak için gerçek dışı argümanlar kullanmamalıdır. Nefisler sebebiyle işlenen günahlar dine maledilmemelidir. Çünkü din günah işlemek için değil,  inananları suç ve günahtan arındırmak için vardır.

Keşke geçmişin ve şimdinin tüm müslümanları islamın özüne uygun davranabilseydiler... bu en büyük dileğimdir ama gerçekleşme ihtimali sıfıra yakındır.

Resim: http://www.ortadogugazetesi.net/haber.php?id=35880
 

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..