Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Eylül '11

 
Kategori
Güncel
 

Basın anasını satar mı?

Geçtiğimiz günlerde, istifa eden Genelkurmay Başkanı Koşaner'in yasadışı dinleme kayıtları medyaya servis edildi ve medya bunu yayımladı. 

Koşaner böyle bir konuşmanın gerçekliğini kabul etti ve oradaki düşüncelerinin arkasında olduğunu söyledi. 

Basına yansıyan bu konuşmada Koşaner, basının haber için anasını bile satabileceğini, -pek de beklenmedik küt bir uslupla- söylüyordu. Bazı yayın organları bunu, basına hakaret ediyor diye manipüle etmeye çalıştı. Esasında orada üslubun bozukluğu dışında basına karşı bir övgü vardı. Koşaner'e göre basın haber için her türlü şeyi yapardı. 

Ama bu sözde yine de belli ölçülerde bir yan anlam vardı. Koşaner'in niçin daha ustüruplu bir deyimi seçmediği, neden bu deyimi seçtiği, o sözün seçilmesinde, geride basının haksızlık yaptığına dair aslında negatif bir iç duygu taşıdığına işarettir. 

Şimdi bu iç duyguyu alalım ve gerçek manasına yakın bir şekilde, ama yine de deyim olarak, 'basın gerçekten anasını satar mı?' diye soralım. 

Öncelikle şerhimizi koyalım; basın kavram olarak, basın özgürlüğüne, oradan halkın haber alma özgürlüğüne dayanır. bu nedenle basın kavramsal olarak anasını satmaz. Ama nasıl ki, sanat bir sanatçıyı, hukuk bir hukukçuyu dokunulmaz kılmıyorsa, basın da bir basın adamını dokunulmaz ve suçtan ırak, anasını satmaktan uzak koymaz. 

Bu yasadışı dinlemelerin basına servis edilmesini ve basının da bunu yayımlamasını anasını satmak olarak görmüycem. Çünkü, basın siyasallaşmış olsa da, servis edilen haber üzerinden medyatik ya da siyasal çıkar elde ediyor olsa da, yaptığı hukuksal olarak suç olsa da, sonuçta haber haberdir. 

Anasını satmaya bunu örnek verecek değilim. 

Haberde anasını satmak aslı astarı olmayan, doğrulatılmamış, üzerinde çalışılmamış, ama doğruymuş gibi, okuyucuyu kışkırtmak, yanlış yönlendirmek, adrenalini yükseltmek, yanlış bilgilendirmek, yayın organının reytingini artırmak ve benzeri nedenlerle, haber (!) yapmaktır. 

Bence her kim ki bu saiklerle ve bu özelliklerle bir haber yapıyor o anasını satıyor demektir. 

Basın adamını, basın kavramından ayırdım, ancak, anasını satan o kadar basın adamı olmalı ki, hangi gazeteye baksan, hangi internet portalına baksan, ya da başka haber mecralarına baksan, mutlaka anasını satan adamlar görüyorsun. 

Bunun basit iki örneğini vericem hemen. Tonla örnek olduğu halde. 

Geçenlerde basketbol milli takımı oyuncularından olan Emir Preldzic'in Slovenya basınına verdiği bir demeç bizim basına yansıdı. Bunu bir kaç yerde gördüm. Orada güya Emir Türk mili takımında zorla oynatıldığını söylüyormuş. Basınımız bunu bu şekilde verdi. Tabi deneyimli okur, basının anasını satan kişilerden de kurulu olduğunu bildiği için, acaba bit yeniği bu haberin neresinde diye sorguladı ve bunu kabul etmedi, ama muhtemelen naif pek çok okur, bunu böyle kabul etti ve bundan bu haliyle etkilendi. 

Sonra ne oldu, Emir açıklama yaptı, demecindeki nüansları aktardı. Haber saptırma ve çarpıtmaydı. 

Şimdi bu haberi anasını satmak deyimiyle karşılamayalım da neyle karşılayalım? Bu kadar ucuz mu bir kişinin hayatıyla oynayacak bir haberi çarıpıtılmış haliyle, şok haber diye vermek. Peki bu kadar ucuz mu, milyonlarca okur insanı şeyine takmamak? 

Bir diğer örnek ise yine spordan. Bir yelken yarışmasında Türkiyeli yarışmacı birinci olmuş, 2.ve 3. olanlar Yunanistanlı. Haberin manşetine bakarsan, bunlar arasında bayrak sorunu çıkmış. Allah allah, allahın spor müsabakasında neymiş bu bayrak sorunu diye haberi açıyorsun, haberden çıka çıka sporcuların kendi aralarındaki şakalaşmaları çıkıyor. 

Ciddi okurlardan, elbette, bir hastiri yiyor bu haber. Belki haberi yapan kıkır kıkır gülüyor. Neyi başardığını sanıyorsa! 

Bu tür haberler o kadar çok ki, artık haberciliğin abecisi olmuş durumda. Ciddi okurların her seferinde kalayı basması ve ulan bunlar anasını bile satar demesi de gayet olağanlaşıyor. 

 
Toplam blog
: 467
: 1012
Kayıt tarihi
: 21.10.07
 
 

Ankara'da yaşıyorum. Çeşitli güncel konularda, zaman zaman "Neden olaya böyle bakılmıyor?" diye düş..