Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mayıs '08

 
Kategori
Deneme
 

Başın sağolsun

Başın sağolsun
 

Çok uzun zaman oldu.

İçinde bulunduğum daralmayı yine seninle paylaşmak istedim.

Ne güzel günlerimiz geçti seninle.

Ve ne kadar kötü.

İnip çıkmalarla, feleğimi şaşırdığım anlar hiç de az değildi.

Hatırlar mısın?

Bir gün yeğeninle gelmiştin bana. Sakin bir gündü.

Ta ki o çocuk dediğin yaratıkla eve girene kadar.

Eve girmesiyle içindeki çiçekleri balkondan atarak vazonun içine işemesi, ardından, annemden kalanlarla hazırladığım Şark köşesini Irak’a benzetmesi ve balkondaki menekşeleri komşunun köpeğinin ağzına sokması (burada ağız demek zorunda kalıyorum) için sadece 3 dakika yetmişti.

Ayakkabılarımı buzdolabına koymasını, akvaryumdaki balığı rakı şişesine nasıl sığdırdıysa sokmasını, kakasını salondaki antika halının tam ortasına yaparak, gümüş çatallarla sıvadığı pisliğinin üzerine oturttuğu kristal kadehlerimle “güneş yaptım” diyerek koltukların üzerinde pisliğin bulaştığı ayaklarıyla çıkıp güneşlenmesini saymıyorum bile.

Çünkü bunlardan hemen sonra kendimi bir süre gizlemek için mutfağa attığımda felaketin büyüğüyle karşılaşmıştım.

Mutfak yoktu.

Hani vardı da yoktu.

Sana çok kırılmıştım.

Ailesinin dikenli tellerle çevrili bir odada taş ocağı mahkûmu muamelesi yaptığı bu çocuğu bana getirmeyecektin Nermin.

O gün böyle düşünmüştüm.

Boynumdaki ısırıklarının izi geçmedi. Komşunun köpeğinde, o günden kalan psikolojik bozukluklar halen devam ediyormuş. Onca sene geçmesine rağmen ne balkona ne menekşelere ne de çocuklara yaklaşamıyormuş. Diğer köpeklerde aralarına almıyorlarmış. Kapıcı, erkek çocuk gibi dışarıda uzuneşek oynamayı adet haline getiren kızına (adı menekşe) her bağrışında zavallı yeni bir kriz geçiriyormuş.

Neyse ki bende kalıcı bir etki yapmadı.

Sadece evi satmakla yetindim. Zaten o günden sonra eve bir daha girmemiştim.

Ama satın alan adamın “son savaş burada mı oldu?” demesi canımı çok sıkmıştı.

Geçmiş günler.

Aslında bunlardan bahsetmeyecektim ya. Neyse.

Geçenlerde doktora gittim.

Şöyle tam bir kontrolden geçeyim dedim.

Malum yaşlılık.

Doktorlardan birisinin siması yakın gibi geldi.

Ama soramadım.

O da bana uzunca bir süre baktı.

Hatta bir an, aynı anda bakarken yakaladık birbirimizi. Gülümsedik. Herhalde gülümsedik. Daha doğrusu o gülümsedi. Ben sadece karşılık vermek için çaba harcadım. Umarım dudağım biraz kaykılmıştır.

Diyeceğim o, “amca” dedi, “seni bir yerden tanıyacağım ama” bir an gözleri daldı, nefes aldı “ama çıkaramıyorum bir türlü”.

“Ben de” dedim.

Nerede, kiminle ve benzeri birçok kelimeyle başlayan bir dolu soru sordu.

Hepsinin sonunda da soru işareti vardı.

Ben hatırlamadım ama o beni nereden tanıdığını hatırladı.

Benim evin içine yapan o yaramazdı. Yeğenindi Nermin. Afacan doktor olmuş.

Ondan öğrendim öldüğünü.

Bir arayayım demiştim.

Başın sağ olsun diye...

Hoşça kal.

 
Toplam blog
: 340
: 1591
Kayıt tarihi
: 10.03.08
 
 

Basınla ilgili bir kuruluşda çalışmaktayım. Uzun yıllar basınla ilgili konularda danışmanlık yapt..