- Kategori
- Eğitim
Başın yere eğilmesin
FOTO: MURAT ENGÜNhttp://www.fotokritik.com/1786373
BAŞIN YERE EĞİLMESİN
Değirmende ağartmadığım kaşlarının altındaki feri kaçmış gözlerinle baktığında:
Senin diktiğin fidanların meyvesini toplarken dallarını hoyratça kıran çocuklar senin geldiğini görünce: “Kaçalım, moruk geliyor!” diyorlarsa...
Genç kızlığa adım atmış torununu minicik eteğiyle misafirlerin karşısında daha dikkatli oturması için uyardığında O: “-Aman anne be? Bu da canıma yetti! Biraz daha köydeki oğlunun yanına gitsen!” diye hırçınlanıyorsa...
Oğlun, kaynana-kaynata derdi(!) çekmek istemeyen karısının peşine takılıp, çekip gitti ise ve bayramdan bayrama bile kapını çalmıyorsa...
Kızın, kocasına yular takamadığı için, kaynana-kaynata dırdırından bıkıp (?!), yanına iki çocuğunu da alarak, zaten yetmeyen emekli maaşının ısıtmaya çalıştığı evini –dul- sıfatıyla sık sık ziyaret (?) ediyorsa...
Emekli maaşını almak için ayda bir şehir merkezine gitmek üzere bindiğin belediye otobüsünde on üç yaşındaki bir ortaokul öğrencisi bile, bastonunla zar-zor ayakta durduğunu gördüğü halde yer vermiyorsa...
Askerden dönen oğlun, iş arayacağı yerde birahane birahane dolaşıyor (kendi deyimiyle anne olacak moruktan sızdırdığı paralarla) ve girdiği yatağı kusmukla dolduruyorsa...
Saatlerce sıra bekledikten sonra yanına girebildiğin doktor, özel muayenehanesinde seni daha bir özel (?) muayene etmesi gerektiğini söylüyorsa...
Başında siyah tek saçı, ağzında tek kişi kalmamış eşin, komşusu körpecik gelinlerle yarışıyor, kuaför kuaför dolaşıyorsa...
Senin kuralları hiçe sayarak otomobil kullandığına bakıp, aynı pervasızlıkla otomobil kullanmaya başlayan ve usulden sürücü kursuna yazılıp, usulden sürücü belgesi alan evladın kaza yapıp da tekerlekli sandalyeye mahkûm olduysa…
Başın yere eğilmesin; ekileni biçiyorsun...