Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ağustos '11

 
Kategori
Güncel
 

Basının siyaset dilinin postmodern mesajı

Basının siyaset dilinin postmodern mesajı
 

Yeni dünya düzeninde güç merkezleri istediklerine ulaşmak için iletişim araçlarını olabildiğince etkin kullanıyorlar. Hedefte olan ülkelerin öncelikli olarak zihin dönüşümünün gerçekleşmesinde daha doğrusu onların istediğini istememizin sağlanmasında faaliyetler yürütülüyor. Bu sayede olabilecek tepkiler en aza indirgemiş hatta ortadan kaldırmış oluyor. 

Bu anlamda basın çok önemli bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. Yasama, yürütme ve yargıdan sonra dördüncü kuvvet olarak karşımıza çıkması da buradan geliyor. Basının siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel alanlardaki etki gücü sayesinde basın üzerinden yapılan yönlendirmeler her zaman sonuç veriyor.Turgut Şahin Hocamın deyişi ile ‘basın artık inşa ediyor’ konumuna yükselmiş durumdadır. Yani belirleyici bir aktör olarak karşımızda duruyor. Tabi bunun da bir şartı var, bu da halkı kendisine inandırmak.. Halkın zihninde yer etmiş bir yayın kuruluşu eğer güç merkezlerinin telkin ve tembihlerine inanmış ise bunu halka aktarırken hiç zorluk çekmiyor. Çünkü sorgulanmıyor. 

Bu kadar laftan sonra sözü şuraya getireceğim. Terörle mücadelenin bir ayağı olarak uygulamaya konan ‘açılım’ politikalarından sonra gerek gazete haberlerinde gerekse köşe yazarının dilinde bazı tanımlamalar sıkça kullanılmaya başlandı. Özellikle ‘Kemal Burkay’ ın geri dönüşü ile görüyoruz bu kelimeleri. Kısa bir dönem Osmaniye’de kaymakamlık yapan, yetmiş dörtlü yıllarda’ Türkiye Kürdistanı Sosyalist Partisi’ni kuran ve 80 ihtilali ile İsveç’e iltica eden Kemal Burkay’ın yeni tanımı şu: “ Kürt siyasetçi, Kürt yazar, Kürt politikacı” 

Silahlı mücadeleyi reddetmesi ile tanınan Burkay’ın getiriliş amacı, resmi kişiler tarafından abartılı bir şekilde ağırlanmasına değinmeyeceğim. Umarım ki yapılanlar akan kanın durmasına faydası olur. 

Burada bence önemli bir konuyu görmezden geliyoruz. Türkiye’de ne zamandan beri bir kişinin yaptığı iş ile etnik kimliği beraber anılır oldu? Bunun üzerinde pek tartışıldığını görmedim. Önceden bir Kürt aydın yakıştırması vardı, şimdi buna Kürt siyasetçi, Kürt politikacı, Kürt yazar gibi tanımlamalar eklenmeye başladı.Siz şimdiye kadar siyaset yapan bir kişi için kendi memleketinde ‘Türk siyasetçi’ tanımlamasının yapıldığını basından duydunuz mu? Yarın bir gün Kürt bürokrat, Kürt belediye başkanı, Kürt vali, Kürt öğretmen, Kürt esnaf mı diyeceğiz? Kürt kelimesinin yerine Laz, Çerkez, Gürcü gibi etnik kimlikleri koyarak bir de meseleye bakın.Düşünün bir kez meclis açılıyor ve basında şöyle bir haber, “Meclis şu kadar Türk şu kadar Çerkez, şu kadar Kürt, şu kadar Arnavut milletvekili ile açıldı.” Siz bu ifadeyi kullanırsanız bu tanımlamalara yol açmış olursunuz. Eğer böyle bir tanımlama toplumda yerleşirse etnik kimlik analizi toplumda derin yaralar açar. 

İşin garibi bu tanımlamaları kullanan basın organlarına baktığımızda açılıma destek verenlerin çoğunlukta olduğu görülüyor.Çifte standart da orada başlıyor zaten. Siz ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ ifadesinin toplumu etnik olarak böldüğünü yayınlarınızla milletin zihnine kazırken diğer taraftan da ‘Kürt siyasetçi’ tanımını kullanacaksınız. Biz de bunu görmeyeceğiz. Özgürlüklerin ve demokrasinin gereği olarak anlayacağız!! 

Kürt meselesi olarak ortaya atılan bu konunun bizi getirdiği yer burası. Aslında bu mesele bir özgürlükler alanının genişlemesi meselesi değil.İdeolojik yönü ağır basan bir mesele. Mesele ideolojik olduğu için de getirilen hiçbir yenilik karşı tarafı mutlu etmiyor.Kongrelerindeki bildirgelerde fazlasıyla görüyoruz istediklerini. 

Bunun için de toplumun doğru yönlendirilmesi gerekiyor. Postmodern anlayışın basındaki yankısı da burada devreye giriyor. Postmodernizmin ana hedefi toplumların hakikat anlayışlarının ortadan kaldırılmasıdır. Dini ve felsefi öğretilerinin içini boşaltarak tarihsizliği, vatansızlığı, siyasi ve etnik bakımdan bölünmüşlüğü tembihler. Bunu zorlama yoluyla değil toplumların zihin dünyalarına sızarak rıza yoluyla yapar.Siz kendi derinizin yine sizin yararınıza yüzüldüğünü düşünerek çektiğiniz açıdan mutluluk duyar ve sabredersiniz. Bu aşamaya geldiğinizde de zaten hegomonik güç amacına ulaşmış demektir. Artık sopa kullanmasına gerek kalmamıştır. 

Basın, bu meselede yeniden bir zihin inşası vazifesi görüyor. Önce zihinler alışıyor sonra da uygulamaya geçince insanlar itiraz etmiyorlar. Kendilerince haklı nedenler aramaya başlıyorlar. Önümüzdeki günlerde basının ve köşe yazarlarının bu tarz mesajlarını daha da sık göreceğiz gibi geliyor bana. 

 
Toplam blog
: 26
: 1002
Kayıt tarihi
: 01.04.10
 
 

Tokat Erbaa doğumluyum. Okumayı seviyorum. Siyaset, tarih ve edebiyat ilgi alanlarım. Hayatı anla..