Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

AYFER AYTAÇ GAZETECİ YAZAR

http://blog.milliyet.com.tr/ayferaytac

20 Mart '18

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Basınla Beslenme

Basınla Beslenme
 

Kendim uygulamayı hiç becerememiş olsam da deneyip başarabilen çok


Nasıl Beslenilir? Bu çok önemli bir soru. Ülkemizdeki ekonomik dengesizliği bilenler için de çok önemli bir sorun. Bu soruna çare bulmak, maalesef günümüz şartlarında kendi çabanızla kazandığınız helal parayla, doğru beslenmek mümkün değil. Kendimden biliyorum, emekli aylığım aldığım gün bitiyor. Toplum içinde benim durumumda olan pek çok aile var. Ağızları açık gezmedikleri için, nicelerinin açlıktan kurumuş boğazları görünmüyor. Çoğunluk ekmek ağırlıklı beslendikleri için kof kilo bile edinebiliyorlar. Genetik olarak avurtları çökmüş bazıları dışında; ekmekle dolu mideler, türlü çeşit gıdayla bedenleri yağ bağlamış zenginlerin göbecikleriyle yarışır halde olduğundan, dış görünümleri beslenme bozukluklarını ele vermiyor. Hallerine üzülüyorum, ama bu ülkenin yönetiminde ben bulunmadığımdan ne yazık ki üzülmekle kalıyorum. Ancak bu onlar için bir şey yapamıyorum anlamı taşımıyor.

Kendim uygulamayı hiç becerememiş olsam da deneyip başarabilecek olanlara, şimdi (Geneli irdelemeden yerel bazda) şahane bir tarif takdim edeceğim. Üç günlük biraz gayretle, çok doyurucu beslenme reçetesi vereceğim. Benim vereceğim reçeteyi tam uygularsanız, yüzde yüz olumlu sonuç alacağınızdan emin olabilirsiniz. Hem de az zahmetle, çok kazanç sağlayacaksınız. Deneyin, görün.

Öncelikle belirteyim, ben bir diyetisyen değilim. Obez uzmanı hiç değilim. Bu uygulamayı yapanlar etrafımda çok olduğundan, sonuçlarının inanılmaz başarıya ulaştığına tanıklığım çok oldu. İyi gözlemlerimle sabit, başarısı kanıtlanmış bir beslenme reçetesidir ki, uygulamayı denemeye başlamanızla, bırakamayacak hale geleceksiniz. Ve sonunda size garanti ediyorum. “Öleceğiz madem, akşam sabah yiyelim badem” türü bir hayat yaşayacaksınız. Sonrasında bu öneriyi sizden esirgemediğim için, belki bana çok dua edeceksiniz.

Efendim, “üç günde iyi beslenmeye ulaşma” reçetemizde izleyeceğiniz rota çok önemlidir. “Asla hedeften sapmak, vicdana uyup yarı yoldan dönmek yok.” Gibi bir hatırlatma yapmayı düşünmüştüm ki, hayır vazgeçtim. Zira başlayanın yarıda bırakamayacağına, kesinlikle inanıyorum. Bu bakımdan, yukarıdaki tırnak içi sözcükleri dikkate almayın.

Sıkı durun, nefesinizi tutun. Az sonra değil, şimdi o tılsımlı reçeteyi veriyorum. Lütfen dikkat buyurun. Bu, halkımızdan çok kişinin bilmediği önemli bilgiyi sizlerle paylaşıyorum, ama bazıları bundan hoşnut kalmayabilir. Sırlarını paylaşıyorum gibisine, düşmanlarım artabilir. Kızıp, öfke kusan olur, böyle bir yazının tekrarı olmayabilir. Dolayısıyla okuduğunuzu iyi belleyin…

Birinci Gün: Sabah kalktınız, yüzünüzü yıkadınız. Kahvaltı yapacaksınız, evde ekmek yok. Ev ahalisince ekmek almanız isteniyor, cepte para yok. Kulağınıza yüklenen dırdıra aldırmadan hemen evden dışarı çıkın. Yolun başında durun, size üç kuruş kazandıran işinize gitmeyin. Onca saatler çalışıyorsunuz, daha ayın ortası gelmeden ekmek alamaz oluyorsunuz. İşsiz olanların hali vahim zaten.

Vereceğim reçeteyi paylaşabileceğin iki kafadar daha bulmak icap eder. Bu adamları bulduğunda, çay içebileceğiniz kuytu bir mekâna çek onları ve deki; “Arkadaşlar gelin birlikte bir günlük gazete çıkaralım. Birimiz sahibi, birimiz yazı işleri müdürü, birimizde muhabir görünelim. Gücü öven, fakiri görmezden gelen türü bir politika izleriz. Hepimiz okuma yazma bilmekteyiz, iyi kötü cümle yuvarlarız nasıl olsa. Sonrası gelir. Ortalık siyasetçi kaynıyor. Hepsi koltuk sevdasında olan bu siyasetçilerden birileriyle yakınlaşırız. Partisi, purtisi önemli değil. Şimdi ideal mi kaldı? Bak sonrasında neler oluyor, hele seçimler zamanı çok paralar cebe doluyor. Adımız saygıyla anılıyor. Evimizde ekmek bulamazken börekler yeniyor.”

Diyerek karşı tarafın aklını yatırıcı bir konuşma yaparsınız. Arkadaşlarınız angut değilse hemen anlarlar ne demek istediğinizi. Anlamış, ama aklı yatmamış olanı da bırak, gitsin. Bu kolaylaşmış işe balıklama atlayacak pek çok insan var. Yeter ki kafadar olanı bulmasını bil.

Bulduğunda, birinci gününü planlarla ve hedefini belirlemekle geçireceksin. Belediye başkanından falan telefonla randevu isteyeceksin. Filan gazetenin sahibiyim denilince kapılarda, kasalarda keyfine amade. Sesine bile gördüğün alakanın üzerine keyif çayı içeceksin.

İkinci gün: Sabah kalktın, hadi yine şanslı adamsın, hayat sana da gülümsüyor. Ama sen o kadar telaşlı ve heyecanlısın ki, bu gülümsemenin farkında bile değilsin. Bu yüzden, bu sabah ekmek tıkınmayı düşünmediğin gibi, yüzünü bile yıkamadan fırladın sokağa. Beslenme reçetesinin daha ilk günden iyi geldiğini çözdün hemen. Seninle aynı kafadan olan, dün bulduğun arkadaşlarla buluştun. Bugün ne mi yapacaksınız?

Birlikte valiliğe gidin, basın müdürünün huzuruna çıkın. Kendisiyle bol yağlı cümlelerle yakın temasa girin. Kendisi de yağın getirilerinin bol olduğunu gayet iyi bilen olduğundan, sizi kolay anlayan olacaktır. Onun önerilerini harfiyen mutlaka yapın. İstediklerini kısa sürede temine çalışın ki kendisinin size resmi ilandan pay vermesi çabuklaşsın. Gün kaybetmeniz sizin aleyhinize olur.

Üçüncü gün: “Köftehor seni, bakıyorum da paranın kokusunu alınca, pardon beslenme reçetesinin yararını görünce, bugün güneşin doğuşunu bile beklemeden sokağa fırladın. Ama düşüncelisin, valilik basın müdürünün istediklerini dün duydun ya, teminine kafa yoruyorsun. “Cebin hepten delikse niye kalkıyorsun bu işe, “diyeceğim, ama dur hemen moralin bozulmasın. Ne demişti valilik basın müdürü “Evraklar hazırlanmadan memur denetlemesi adıyla maliyeye şu kadar para yatıracaksın. Bu para yatmadan gazete çıkaramazsın.”

Etkisiz yetkililer “Sen bu gazetecilik mesleğini biliyor musun, deneyimin ne, kalemin neye hizmet edecek” demeden, para yatırmanı söylerler. Sonrasında aran iyi olur, denetlemeye bile gelmezler. Lakin bu parayı önemli bellerler. Üzülme istedikleri bir atla, deve değildir. O kadar parayı denkleştireceğin akrabaların vardır elbet, yerden bitmedin ya…

“Ben size yakın gelecekte fazlasıyla veririm” dedin miydi, kim olsa verir beş on bini. Kahvede okeyci arkadaşlarından toplasan çıkar bu para. 

Sözlerimi aynen uyguladınsa bugünde evine git. Yarın çıktığında gazeteni basacak bir matbaa nasıl olsa bulursun. Baskı parasını ayın sonunda verebileceğin ve asla fatura istemeyeceğin basımcı, bir sormayla çıkar karşına. Gittiğin matbaanın sahibiyle söze girmeden önce duvarlara bak. İktidarda olanların fotoğrafları ilk başta göze takılıyorsa, kesinlikle orayı tercih et. Bil ki o da vaktiyle senin bugün izlediğin rotayı takip edip, böyle kodaman bir matbaacı oluvermiştir. Kendisini örnek alabilirsin, çünkü o basın çevresinde idol olmuş, tercih edilen ve özenilen konumdadır. Senin onu sollaman için beslenme reçeten elinde olarak dolaşman gerek. Beslenme reçeten elinde şeklinle dolaşırsan, pazarlama yeteneğine de sahipsen, ufak bir sorun dahi yaşamadan daha ne çevreler edinir ne dostluklar kurarsın. Bunun kısa sürede nasıl olduğuna, getirisine sende çok şaşırırsın. Ailen bile bu değişime bayılacak.

Gazete çıkarmaya başladığın zaman önce ilkeni belirleyeceksin. Yarı yolda beslenme bozukluğu yaşamak istemiyorsan, asla zengini ve iktidar gücünü karşına almayacaksın. Her iki gücünde maddi manevi getirisi çoktur. Hadi küçük bir hesap yapalım. Zengin suç mu işlemiş, aman ha aleyhine olabilecek bir tek cümle kurma, hakkında denilenleri duyma. Zaten o bunun için ufak bir ricada bulunur, ricanın kabulü karşılığı büyük bir reklam alınır. Yahut müşkül bir işin halledilir. Yakına falan torpil yapılır, kızdıkların varsa gereğince tıraşlanır. Böyle basit işleri iyi bellersen, takdir görürsün, aksi halde bu çarkta öğütülürsün. Tozunu üfürürler de ağlayanın olmaz.

Fakirle ilgili her duyduğunu ballandırarak yazabilirsin. Onların sana verecekleri paraları olmadığı gibi, seninle uğraşacak takatları da yoktur. Bu bakımdan yalan doğru yaz fukarayla ilgili her duyduğunu. Ne yapalım onlarda fakir olmasalarmış. Haram mı, sorgulamadan bu reçeteyi senden önce uygulayan olsalarmış.

Dediklerimi eksiksiz yerine getirdinse, artık altına fiyakalı bir araba alabilirsin. Donunun yedeği yoksa bile önce araba al ki, erişilmez sanıl. Mideni nasıl olsa bu mesleğin içine girdikten sonra beleşten doldurursun. Basın mensubusun diye, her gün bir yere davetli olursun. Arabaya mutlak öncelik ver ki, gazeteciliğinin kılıfında başka işlere ulaşman daha kolay olsun, cebin parayla dolsun. Belediyelerin kültür etkinliklerini manşetten ver, başkanın kültür uğruna verdiği mücadeleyi, ağırladığı sanatçıları satırlarca baş köşeye döşen. Belediye başkanları yağcı basına hatırlı arkalıklı oluyor. Yağdanlık yap başkana, kap avantayı…

Nasıl, basınla beslenme reçetem ballı lokma tatlısı gibi iştah kabartıcı değil mi? Hadi dilin bu şerbetli tadı alınca yemeden dur bakalım. İnan ki hiç doymayan olursun. Kısa sürede ensen kalınlaşır, kocabaşlar sınıfına girersin. Durduk yerde itibar görür, saygın adam sanılırsın. Sana havadan verilen payeleri omuzların taşıyamaz olur. Tıksırasıya, kusuncaya kadar yiyen olursun. Hiç kimse nerden buluyorsun da yiyorsun, demez, diyemez. Kimse seninle uğraşamaz, çünkü sen artık elinde beslenme reçetesiyle dolaşan gazetecilerden biri olmuşsundur. Hadi hamuduyla yut, yutkunma. Sıkılma, tıkın ye, afiyet olsun. Dünyalıkların bol olsun, dua da aldın hadi iyisin.

Detaylara dalmadım. Onları bu reçeteyi benimsedikten sonra kolayca tatbik eden olacağınızdan, kendi yeteneğinize ve azminize bıraktım.

 Bu beslenme reçetesini fotokopiyle çoğaltıp sevdiklerinizi de sefaletten kurtarabilirsiniz. Onların ballı beslenmelerine de vesile olursunuz. Biraz sevapta kazanınki, salınızı taşıyanlar zorlanmasınlar değil mi ama… Ayfer AYTAÇ – ayferaytac.com

 

 
Toplam blog
: 622
: 205
Kayıt tarihi
: 08.12.14
 
 

Gazeteci-yazar ..