Başka bir hayat mümkün

Günümüz modern yaşamı, insanları köylerindeki zor olarak düşündükleri yaşamlarından uzaklaştırıp şehir merkezlerine göç etmeye zorlamıştır. Başlangıçta güzel bir yaşam standartları elde edeceğini düşünen insanoğlu zamanla şehir merkezlerindeki devasa yapılaşmalara sebebiyet vererek, beton yığınları arasında sıkışıp kalmıştır. Bu da istenilen huzurun tamamen uzağında bir yaşam oluşmasını sağlamıştır. Peki ya şehir merkezlerine göç eden gençler geride neler bırakmış oldu? Aslında ilk başta düşünüldüğünde şehir merkezinde daha sosyal, hayat standartları yüksek ve teknolojik bir yaşam varmış gibi duruyor.

Bir başka söz konusu olacak durum ise geride bıraktığımız köylerimiz, ileride derin bir yalnızlık çektiğimiz şehir merkezlerinden kaçtığımızda terk edilmiş, bomboş ve kimsenin olmadığı hayalet yerleşim yerlerine dönecektir. Zamanında bırakıp gittiğimizde sadece geride yaşlı insanlar kalmıştı ve onlarda zamanla hayatlarını kaybedince, geriye sadece koca bir hiç kalmış olacak.

İnsanoğlu şehir merkezlerinde aradığı huzuru bulamayacağını yavaş yavaş anlıyor. Bunun üzerine yavaş yavaş ekolojik yapıları kurmaya ve daha çok doğa ile iç içe yaşamaya doğru yöneliyor. Bugün inşaat firmaları, dünyanın dört bir yanında toprak ve ağaçtan yapılar yapılarak insanları doğaya çekmeye çalışıyor. Belli ki insanların şehir merkezlerindeki sosyolojik problemlerinden haberdarlar ve bu nedenle geleceğe dair yatırım yapıyorlar.

Gün geçtikçe kendimizi şehir merkezlerinde yalnızlığa terk ediyoruz. Bunun farkına varmalı ve insanın kendi ile barışık ve ekolojik bir yaşam sürmeyi kabul etmesi gerekmektedir. Modern yaşamı terk etmek oldukça zor gözüküyor olabilir. Bunu yapmak için başta teknolojiyi terk etmemiz gerekiyor. Ancak derin bir yalnızlık çektiğimiz hayattan daha güzel ve huzur dolu başka bir hayat mümkün!

Rüzgar Yılmaz