Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Nisan '18

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Başka Dünya Yok

Başka Dünya Yok
 

Her insan OLDUĞU şeydir; farkındaysa kendinin ve farkındaysa dünyanın, yaşam akışına uyum için şansını yaratabilir. Bu nokta seçimlerini en akıllıca yapabileceği bilinç düzeylerinden biridir: KENDİNİN ve DÜNYANIN farkında olmak... ÖZ farkındalık penceresinden.
 
O zaman OLDUĞU şeyi yaşama şansı yaratabilir, hatta biraz daha öteye geçmenin olasılıklarına kafa yorabilir. OLDUĞU şeyi kavramakla yol ayrımlarını görebilir insan. BİLDİĞİ şeyi BAŞKA TÜRLÜ olduğu illüzyonuna kapılıp bilmezden gelirse ya da kabullenmezse ne olur? Akıntıya ters yüzmeye çalışmak gibidir.
 
Farkındalık hangi aşamada olursa olsun bir şanstır, her adım bir sonrakinin potansiyelini de taşır.
 
Peki farkında değilse?
İşte bu bir felaketler zinciridir. Akıntıya ters yüzmek bunun yanında devede kulak kalır. Her rüzgar onu akıştan alıp çalkalar ve hızla suyun dibine fırlatır. Debelene debelene yüzeye çıkabilirse o hırpalanmışlıkla ve dayanabilirse yine kendini bırakır; hayatın savrulma garantili akışına. Bu derece yorulan insanın farkındalık sürecine girebilmesi sancılıdır. Sessizliğe, huzura, sükunete, sevgiye, şefkate, dostluğa, anlayışa ihtiyacı vardır. O sert savrulmaların hasarları tekrar tekrar savrulmalarla değil ancak şefkatli bir dokunuşla iyileşebilir.
 
Tüm bu OLDUĞUNUN farkında olan ve olmayan insanlar birbirini anlamadan birarada yaşamaya çalışıyor. Anlayışın olmadığı her alanda acılar yaratılıyor. SUÇLU kim?
 
Anlamaya NİYETİMİZ var mı insanlık olarak? Bizi robotlardan ayıran ne? 
 
Bir bardak süte bir çay kaşığı kahve eklersek "kahve aromalı süt", bir bardak kahveye bir kaşık süt eklersek "süt aromalı kahve" olur. Aynı malzemeler ama oranlar farklı olunca ortaya çıkan ürün de farklılaşıyor. 
 
İnsanlar da böyledir, her şeyden biraz biraz herkeste vardır. Oranlarına göre insan şekillenir. Örneğin herkeste öfke vardır ama A kişisinde bir kaşık, B kişisinde bir bardak kadardır. Bu iki insanın kişiliği buna göre farklılaşır. İşin EN GÜZEL YANI, insan bilincinin kendindeki bu oranları değiştirebilme yetisi olmasıdır. Yeter ki FARKINDALIĞA niyeti olsun.
 
Yani "ben böyleyim", "ben nerden bilecektim", "bana ne" gibi yaklaşımlar doğrudan NİYET belirtir, masumiyet değil.
 
Çevrenizdeki insanları OLDUĞUNUZ formata göre kategorize edip, vereceğiniz değeri ölçmenizde sorun yok; sadece tek bir gerçeği gözardı etmemek şartıyla: Özgürlüğünüz sonsuz ve sınırsız değil. Diğerlerinin özgürlüğü ile sınırlı. Canınızın istediği gibi davrandığınız insanlar da aynını yapmaya kalktığında sizin özgürlüğünüz eski şeklini koruyabilir mi? 
 
NİYETlerinizle mucizeler de yaratabilirsiniz felaketler de. "Benim felaketim değilse bana ne" dediğiniz her yerde KARMA size "ektiğini biçme" senaryosu yazıyor. Niyetinizi biçeceksiniz, öyle ya da böyle.
 
"Zorunda mıyım?" iyi bir niyetle "Neden olmasın?"a dönüştürülebilir. Bu sadece bir seçimdir. İlkini seçtiğinde olandan farklı sonuçlar getirir. Belki biraz daha ANLAYIŞ... Biraz daha HOŞGÖRÜ... Biraz daha ŞEFKAT... Biraz daha SEVİNÇ.
 
İyi hissettiren duygular da aynı kötü hissettiren duygular gibi bulaşıcıdır. İçimizdeki kin, nefret, intikam hırsı gibi duyguların ORANINI azaltmadan, en en aza indirmeden o iyi hisleri nasıl yakalayacağız?
Bunların farkındasın ama tamamen bilinçli olarak YIKICI olmayı mı seçiyorsun? O halde sonuçlarından şikayet etmeyeceksin. Çünkü bu dünya kimseye ait değil.
 
Sevmeyebilirsiniz. Ama bu size HIRPALAMA hakkı vermez. Öyle bir hak yok. 
Nefret edebilirsiniz. Ama bu size ÖLDÜRME hakkı vermiyor. Öyle bir hak yok.
 
Sevmeyecekseniz, nefret edecekseniz İYİ NİYET de beklemeyeceksiniz. Öyleleri sizi anladığı anda uzaklaşacaktır çünkü.
 
İşin özeti, herkes kadar YAŞAMA hakkı olan herkese saygınız yoksa, duyguları sömürüyor, sevgileri itiyorsanız... Çıkarken kapıyı kapatacaksınız... Sonsuza dek.
 
Sultan Süleyman'a kalmadı, kimse boş hayallere kapılmasın. Yaşayacağınız şu kadarlık ömrü, çirkeflik oranınızı çoğaltarak değil sevgiye kucak açarak doyumsuz hale getirebilirsiniz. Tek yolu budur.
 
Elbette o "son çıkış" ı kaçırmadıysanız.
 
Sevgiler.
*
*
Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.
 
Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.
 
Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telâşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.
 
Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vaktiniz olmadı.
 
(B. Necatigil)
 
 
Toplam blog
: 51
: 197
Kayıt tarihi
: 15.12.17
 
 

Evrensel enerjiler ve kişisel gelişim. ..