Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Temmuz '10

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Başkalarının etkisinde varlığını sürdürme savaşı?

Başkalarının etkisinde varlığını sürdürme savaşı?
 

Etki


Tamamen kendi fikirleriniz doğrultusunda kurduğunuz bir hayatı mı yoksa başkalarının, siz anlamadan damarlarınıza zerk ettiği hayatı mı yaşıyorum diye hiç sordunuz mu kendinize?

Yaşadığınız hayat gerçekten tamamen sizin fikirleriniz doğrultusunda ilerleme gösterebilen bir hayat mı? Yoksa önce anne ve babalarını sonra da başkalarının etkisiyle ivme kazanmaya çalışan bir hayat mı? Şu ana ve geçmişe durup bir baksanız; kızmış, küsmüş olduğunuz kaç kişi gerçekten size zarar verdi?

Ben çevrede gördüğüm insanlara göz attığımda şu gerçekle karşılaştım. % 80 başkalarının etkisinde kalarak, başkalarının kızdığı insanlara dolaylı bir şekilde kızgınlık ve öfke biriktiriyorlar.

Bazen neden küs olduklarına bile tam anlam veremedikleri bir sürü olaylar zincirini yaşayıp içlerinde kızgın bir ateş topuyla gezip duruyorlar.

Biraz dikkat ederseniz mutlaka yakalayacaksınız bu tip olayların örneklerini.

İnsanlar, özellikle çocukluk çağından başlayarak zehirleniyorlar.

Örneğin çocuk babaannesi ile görüşmüyor veya babaanneye uzak duruyor. Çocuğa neden böyle yaptığını sorsanız bilmiyor. Hatta biliyorum dese cevabı; anneme evlenirken yatak odası almamışlar o yüzden görüşmüyorum olacak neredeyse.

Asıl sebep aslında nedir? Babaanne, anneyi annenin istediği gibi sevmemiş. Anne de babaanneye öfkelenmiş. Bunun çocukla ne alakası var? Sadece çocuğa kocaman bir eksiklik duygusu.

Hatta okul çıkışı torunlarını okuldan almaya gelen babaannelere özenerek bakarak kendini yalnız ve sevilmeyen kişi hissetme duygusu.

Şimdi bir anne çocuğunu gerçekten seviyorsa bu nefreti aşılayıp, kendine yapılanın hıncını çocuğu üzerinden çıkartmaya çalışır mı sizce?

Diğer kişi, birlikte hiç bir deneyim yaşamadığı komşusundan uzak duruyor, onu gördüğü yerde sırt çeviriyor. Neden? Çünkü o komşu, başka mahalleden o mahalleye taşınmadan daha, birileri kafasına göre onun için bir şeyler söylemiş o yüzden?

Kişi de aslında kendine de aynı zarar gelebileceği hakkında yorum yapmış ve karşısındakini hiç tanımadan yargılamış.

Uzak durulan komşu ne yapsın, kendisi ile neden görüşülmediğinin bile farkında değil. Hâlbuki bir kişinin hakkında mahkeme bile oluyor olsa, hüküm çıkmadan yargılamak suç ve cezadır.

Okula giden bir öğrenci; üst sınıfındaki bir ablanın olur olmaz şekilde bir öğretmeni kötülemesiyle O öğretmenin kötü olduğuna karar veriyor ve okulda olduğu süre boyunca o öğretmenden uzak duruyor. Belki de o öğretmen gerçekten çok iyi biri ve öğrenciye çok şey kazandırabilecek biri. Sadece kendini kötüleyen bir öğrenciye, gayet haklı bir sebepten kızmıştı , dolayısıyla anlamadan günahsız birini yargılayıp hayatımızı zehir ediyoruz.

Kızımıza iş yerinde bağırmış olan patrona öfke püskürüyoruz. Gerçekten bizim sevmiş olduğumuz kişinin, iş yerinde rahatsızlık verebilecek bir şey yapmış olabileceğini hiç düşünmüyoruz.

Doğduğumuz ülke, hangi ülkeye kızgın veya hasım ise biz de daha doğuştan o ülkeye hasım olarak kodlanıyoruz.

Yakın çevremiz hangi takımı tutuyorsa biz de o takımı tutuyor ve rakip takıma küfür ediyoruz.

Yakın çevremiz hangi partiyi tutuyorsa, biz de o partiyi tutuyor diğerlerinin yaptıklarını ağızlarıyla kuş tutsalar bile eleştiriyoruz.

Annemiz ve babamız ayrıysa, biz hangi ebeveynin yanında kalıyorsak, aylarca karşı taraf hakkında söylenen öfkeli, aşağılayıcı, küçük düşürücü, eleştirel sözleri dinleyip karşı tarafa (karşı taraf denilen de ne yazık ki ya anne ya da baba) kin ve nefret doluyoruz.

Ne acı, ne acı, ne acı…

Evladın ebeveynden, etrafındaki etkilenmeler yüzünden uzak kalması. Çocuğa neden böyle dendiğinde sadece; ama anne ya da babama kötü davranılmış o yüzden denmesi. Kendi istenmemişliğimizin acısını ve öfkesini çocuğumuzu kullanarak onun duygularını sömürerek çıkarmaya çalışmak hangi psikolojiye hangi ruh haline yakışır sizce?

En büyük darbeyi medyadan yiyoruz. Medya bizi hangi yöne yönlendirirse biz o tarafa çekiliyoruz. Nasıl yansıtılıyorsa inanıyor ve bize empoze edilen tarafta oluyoruz.

PEKİ, YA BİZİM ÖZGÜR İRADEMİZ NEREDE? BİZİM KENDİ FİKRİMİZ NEREDE?

Kendi düşüncemizle, kendi hissettiklerimizle karar veremiyor muyuz?

Sizce evrende insan denen varlık mükemmel tasarlanmışken; Yaradan beyin denen nesneyi robot olarak kullanmamız için mi verdi?

Kendi düşüncemizle karar veremiyor muyuz? Niye bu kadar başkalarının etkisinde kalıyoruz ve her şeyi, herkesi kolayca etiketliyoruz.

Bu huyumuzdan vazgeçebilmenin birinci kuralı empati kurabilmek bence.

Siz günahsız olsaydınız veya yaptığınız suçu bilmeseydiniz, yok yere yargılansaydınız ne yapardınız?

“ Kendine yapılmasını istemediğiniz şeyi başkalarına yapmayın “

 
Toplam blog
: 10
: 1185
Kayıt tarihi
: 29.07.10
 
 

1977 yılında Edirne'de doğmuştur. Üniversite eğitimini tamamladıktan sonra, kişisel gelişim üzerine ..