Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ocak '17

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Başkanlık sistemi doğal yaşama aykırı, neden mi?

Başkanlık sistemi doğal yaşama aykırı, neden mi?
 

Son günlerde meclisin bütün enerjisini vererek uğraştığı konu, başkanlık sistemini getirecek anayasa değişikliklerini hayata geçirmek. Bu işe o kadar inanmışlar ki gece geç saatlere kadar bu konu üzerinde çalıştılar. Gösterdikleri bu çaba gerçekten takdire değer. Bu kadar milletvekilini başka hangi konuda bu kadar candan ve ısrarlı gördünüz bilmem. Ben göremedim.

Başkanlık sistemi adı üzerinde bir Tepeye Bağlı Örgütlenmedir. (TBÖ) İnsanların yaşamı neden tepeye bağlı bir örgütlenme içinde oluyor başka bir yazıda araştırırız. Oysa insan dışında doğada her şey tabandan örgütlenmeye bağlıdır. Maddenin ulaşabildiğimiz en küçük parçası olan kuantlardan başlayarak, her şeyin birbirleri ile ortak hareket ederek bir üst sistemi oluşturduğunu görüyoruz. Kuantlar atomları, atomlar molekülleri, onlar da canlıları oluşturuyor. Ortak hareket etmeyen üyeler hemen dışlanıp sistemden atılıyor. Yani oluşan her türlü sistemi kuranlar ortak çalışan alt öğeler oluyor.

Başkanlık sistemine gidişin yaşandığı ülkemizde, tepeye bağımlılığın şu zararlarını hatırlamak gerekir: Doğadaki Dinamik Oluşum Mekanizması (DOM) dan alıntı:
Tepeye Bağlı Örgütlenmeler (TBÖ) tüm toplumsal hastalıkların ve sorunların nedenidir, şöyle ki;

Statik sistemli (TBÖ) nün şu zararları vardır:

>1- TBÖ’de bireyler sadece tepeye karşı sorumlu ve bağımlılık içinde yetiştirildiğinden, insanların birbirlerine karşı bağımlılık duyguları gelişmemiş, birbirleriyle anlaşıp-uzlaşma yetenekleri körleşmiştir. Bu ise, temel yeteneğin yok edilmesi anlamına gelir.
Şekil: Biri muz derken, diğeri hıyar anlıyorsa, anlaşıp-uzlaşma sağlanamaz

>2- TBÖ’de saygın ve saygın olmayan meslekler gibi ayrımcılık ortaya çıkar, çünkü kimi meslekler emir verici, kimisi emir alıcıdır. Bu nedenle, kişilerin mesleklere
yönlenmeleri, yeteneklerine göre değil, toplumdaki saygınlık değerine göre olduğundan, 

a) İnsanlar hep SAYGIN varsayılan mesleklere yönelirler; o mesleğe yeteneği olmayan insanlar bu mesleklerde gerekli başarıyı gösteremezler ve toplumsal kalkınma engellenir.

b) İnsanların doğal yetenekleriyle meslekleri birbirine uyumsuz olduğunda, insanlar kendilerini mutsuz hissederler; mutsuz insanların çevrelerine yarardan çok zararı olur, vs.
Şekil: Her şey tepedekilerce belirlenirse tabandakilerin yeteneği körleşir.

>3- TBÖ’de sorumluluk tamamen liderlerin sırtında olduğundan, halk düşünme tembelliğine mahkûm edilmiştir.
Şekil: Tembel veya çalışkan insan yetiştirmek sisteme bağlıdır.

Sorunlarının çözümünü bir kurtarıcıdan bekleyen halk, fikir üretme ve sorunlarını çözme çabalarına girişmez. Dolayısıyla halkın bilgi üretme kapasitesi otomatik olarak sınırlandırılmış olunur. Bilgi ise, verimli üretimin, kalkınmanın temel direğidir.

>4- TBÖ’de, tepedekiler hem yönetici hem de toplum mallarının sahibidir. Tepedekiler toplum mallarına sahip çıkınca, halk toplum mallarına sahip çıkmaz ve “devletin
malı deniz, yemeyen domuz” sistemi ortaya çıkar. 
Şekil: Kamu mallarına zarar veren insanlar, hatalı eğitilmiş olduklarından, kendi bindikleri dalı kestiklerinin farkında değillerdir.

Toplum malları hor kullanılmaya başlanır ve 10 yıl dayanması gereken bir araç bir yılda bozulur ve toplumsal kalkınma engellenir.

>5- TBÖ’de tepedekiler kendilerini devletin sahibi olarak görürler ve kendi görüşlerine uymayanları cezalandırma yetkisine sahip olduklarını sanırlar. Bu nedenle gizli-sinsi eylemlere girişirler. Bunun sonucu, “derin-devlet” mekanizmaları oluşturulur, insanlar şantaj, tehdit, suikast, gibi yöntemlerle susturulmaya çalışılır.
Şekil: Tepedekilerin emirlerine uyularak, onlar gibi düşünmeyenlere işkenceler yapılır.

>6- Devletin sahipliği tepedeki bir kişiye bırakıldığında, tepedeki “devletin geleceği için” Kanuni Sultan Süleyman’ın yaptığı gibi, öz oğlunu öldürtmek zorunda kalabilir.
Demokrasilerde Uğur Mumcu, Abdi İpekçi, vs. gibi bir sürü aydın kişi, tepedekiler gibi düşünmediklerinden, “devlet çıkarlarını koruma” adına öldürülürler.
Şekil: Toplumsal sistemin düzeltilmesi için çabalayan aydınlardan birinin öldürülmesi

>7- TBÖ’de yükselme, bilgiden ziyade, “tepedekilere” yakınlıkla sağlandığından, insanlar bir şey öğrenerek bu bilgiye dayalı bir üretim ve karşılıklı hizmet alışverişi içine girmek yerine, tepedekilerle yakın ilişki kurmaya (yağcılığa) yönelirler. Bu ise üretimin düşmesine ve toplumun geri kalmasına yol açar.
Şekil: El-Etek öpmek aşağılık kompleksi ürünüdür.

>8- TBÖ’de toplumsal sorunların çözümü, karşılıklı etkileşimlerle değil, tepedekilerin yönlendirmesine bağlı olduğundan, insanlar arasında “sana ne; bana ne, babanın malı mı?” gibi davranışlar yaygındır. Bu ise vatandaşın kendisini toplumun sahibi olarak görmediğinin delilidir.
Şekil: Doğada her olay, diğer varlıkları da ilgilendirir.

>9- Her insanın içinde, bir sisteme ait olma, bir grup içinde bir araya gelme dürtüsü vardır. Toplum bürokratik bir zümre tarafından sahiplenilince, kendilerini dışlanmış hisseden halk, çeşitli şekillerde birlikler oluşturarak, aidiyet duygusunu tatmin edeceği gruplaşmalar oluşturur. Bu durum, mevcut toplumsal sistemlerin en zayıf noktasıdır ve toplumu içten içe kemiren, parçalayıcı bir hastalık oluşturur. Her tür anarşi, mafya, çete, etnik veya dinsel gruplaşmanın kökeninde bu aidiyet dürtüsü yatar.

>10- TBÖ’de farklı görüş sahipleri yönetimi (devleti) ele geçirme yarışı içindedirler. Bu nedenle, bürokrasi çarkının içine kendi görüşlerine uygun adamlar yerleştirirler.
Bürokrasi çarkı bu şekilde farklı görüşlerce parsellenmiş olur. 
Şekil: 1970’li yıllarda emniyet güçlerimiz “Pol-Bir” “Pol-Der” gibi sağcı-solcu olarak bölünmüştü.

Her biri kendi görüşündekilerin çıkarını savunacak, diğerlerini baltalayacak tutum içinde olduklarından, hak-hukuk sistemi yaralanır: Herkes kendini vatansever görüp, karşıtlarını yok edecek tutum-ve davranışlara girdiğinden, bir sürü çeteleşme ortaya çıkar. Susurluk, Ergenekon- Balyoz-davaları, faili-meçhul cinayetler, sonuç alınamayan davalar, yolsuzluklar, çeteleşmeler, vs. kaçınılmaz olurlar.

>11- “Sahip” tepedeki bir kişi olunca, tüm varlıklarıyla doğa+dünya sahiplenilmeye başlanır; X- devleti, Y-devleti gibi bir sürü parçaya bölünür; sonra bu devlet-sahipleri ülkeyi çeşitli ağalara-beylere parsellerler. Doğa ve dünya bu şekilde parsellenip-sahiplenilince, halk doğaya sahip çıkamamıştır. Denizler kirletilmiş, hava kirletilmiş, sular kirletilmiş, içme suyumuz bile pet-şişelerle uzak dağ tepelerinden getirilir olmuştur.

>12- Sahiplenme tüm fabrika ve benzer iş-yerlerinde de devam etmiş, işçiler boğaz-tokluğuna çalışmaya mecbur edilmişlerdir. İşçilerin sendika gibi kuruluşlar içinde birleşerek, seslerini duyurabilmelerinden sonra işçi-işveren mücadeleleri devam etmektedir. Bu ise grev-lokavt gibi toplum-hayatını felç eden çatışmalara yol açmaktadır.

>13- TBÖ’de, toplum malları tepedekilerce sahiplenilir. Halk kendini toplumsal sistemin bir ortağı olarak görmediğinden, yaptığı işlerde sadece kendi çıkarını gözetecek davranışlara yönelir; devleti yönetenler ise herkesin başına bir bekçi dikmek zorundadırlar, bu ise olanaksızdır; vs..

Özetle: Tepeye yerleştirilen lider ister en iyisi, ister en kötüsü olsun, yukarıda sıralanan toplumsal sorunların oluşması kaçınılmazdır. TBÖ’lü sistem tüm toplumsal sorunlarımızın temel kaynağıdır. 

Tepeye bağımlılığın toplumsal sisteme bu kadar zararlı etkileri varsa, acaba doğada tepeye değil de, tabana bağımlılık sistemi mi var?

Bir düşünsel deneyle, toplumsal sistemin tabana bağımlı olduğu bir model tasarlayalım:
• Çocuklarınızı yetiştirecek öğretmeni siz seçecek olsanız, en iyi öğretmeni seçerdiniz;
• Güvenliğinizi sağlayacağınız bekçiyi, trafiğinizi düzenleyecek, elektrik işlerinizi yapacak kişiyi siz seçecek olsaydınız, en yetenekli, en bilgili kişileri seçerdiniz;
• İnsanlar meslek edinirken, iyi yapabilecekleri işlere soyunup, iyi bir eğitimden geçerek, bilgi ve beceri sahibi kişiler olarak toplumda yerlerini alırlardı;
• Kötü hizmet verenler dışlanıp- uzaklaştırılırdı
• Böyle bir toplumsal sistemde her şey tıkır-tıkır işlemez miydi?

Evet!!! Her şey düzeliyor.

Başkanlığa "HAYIR" dediğinizde, çocuklarınızın geleceğini aydınlatacağınızı fark edebiliyor musunuz?

 

 
Toplam blog
: 1508
: 1688
Kayıt tarihi
: 16.07.08
 
 

Yetmişiki yaşında iki çocuk ve iki torun sahibi bir erkeğim.. Lise mezunuyum. Uzun yıllar esnaflı..