Baskı nedir?

Güçlü olanların baskı uygulama hakkı doğal kabul ediliyor. Güçlü olanlardan kastım,

parasal güç,

konumsal güç,

fiziksel güç,

toplumsal güç,

ailevi güç,

hemşerilik güç,

yandaşlık güç,

kurumsal güç,

sınıfsal güç, hayatımız bir çok kez bu tür güç odaklarının farkında olsak da olmasak da baskılarına maruz kalıyoruz. Bu baskılarla büyümüş insan modeli, maalesef çocuklarının yetiştirilmesinde kendileri ile özdeşleştirilerek mutlaka baskı uyguluyor.

Eskiden Malaya yarımadasında yaşayan yerlilerde ise; çocuğa bir şey yapması söylenir. Çocuk ben hoşlanmadım anlamına gelen ‘’ben bood’’ diyorsa konu kapanmıştır. Çocuğa baskı uygulamak kesinlikle yasaktır.

Çocuklar çoğu etkinliği zaman içinde yetişkin davranış durumunu andıran öykünme oyunlarla her şeyi öğrenir.

Hal böyle olunca bu toplumlulukta baskının zerresini bulamazsın. Baskıdan mahrum bırakılmış ve öykünme oyunlarla büyüksü davranışları kendiliğinden öğrenen çocuk daha sonra başkalarına baskı uygulayabilir mi?

Bu tür toplumlarda özgürlük sınırsız ve yaratıcılık sonsuz çeşitlilik göstermez mi?

Çağımızda baskıyı nasıl hissederiz? Diye sorarsanız. İşte yanıtım.

Balık için su, kuş için gökyüzü neyse insan için baskı odur.

O kadar baskıya maruz kalıyoruz ki sıradanlaşıyor, kanıksanıyor ve ne zaman-nerede-kim tarafından-hangi metotla-ne amaçla baskı yapıldığını veya uygulandığını algılayamaz hale geliyoruz.

Peki kimlere baskı uygulanıyor?

Kadınlara,

Çocuklara,

Çalışanlara,

Çok ilginç değil mi? Aşka bile baskı uyguluyoruz. (aşka olan baskıyı daha sonra başka blogla ele alacağım),

Azınlıklara,

Kısaca güçlü olanlara güçsüz olan herkesi baskıya maruz bırakıyor dersem sanırım durumu anlatmış olabilirim.

Son söz: belki 100 yıl geçerse baskı olmayan bir toplum olma yolunda adım atabiliriz.

Saygı ve sevgilerimle.