Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mayıs '16

 
Kategori
Gelenekler
 

Başlık parası ve drahoma

Başlık parası ve drahoma
 

Görsel net.ten alınmıştır..__________________


Kim ne derse desin, batı toplumlarında mantık ve bilinç var bizde ise bu sorunun cevabı çeşit çeşit...

Evlenirlerken Yahudi kız tarafının damada verdikleri para veya mala drahoma denilir. 

Avrupa Ülkeleriyle Türkiye'deki Ermeni, Musevi ve Rumlar arasında ailesinin kız evladına ayırdığı drahoma, bir işletmeyi yönetmek, mevcut işi geliştirmek ve ekonomik yönden ailesine bağlı olmadan yaşayabilmek amacıyla damada  verilir. Avusturya medeni kanununda drahoma zorunlu kılınmış. Komşumuz Yunanistan'dan gelen gelinler halen drahomalarıyla gelmekteler...

Bunun anlamı şudur: " ekonomik durumun iyi olsun damat, kızımızı  rahat yaşat ve mutlu et"

Takdire şayan bir düşünce sistemi ve uygulanması daha güzel...

Bizde ise, doğu ve güneydoğu bölgelerindeki  sistem göz önüne alındığında  tam da tersi.

Düğün öncesinde damat tarafı gelinin ailesine başlık parası adı altında bir para öder veya mal verir. Bu rakam (veya değer)  sabit değildir, kızın hamaratlığı, güzelliği ile damat tarafının varsıllığına göre değişir.

Gelinin ailesi yönünden bunun anlamı da şudur: "kız artık sizin. (yani size sattık.)

Damat ailesi yönünden anlamı: kız  artık bizim malımız, parasını verdik ya, onu satın aldık.  İstediğimiz gibi davranırız. Dayak da helaldir, dövmek, sövmek daha olmadı öldürmek...

İşte bu gelişememiş zihniyette;

Yeni doğan kız bebeklerin babaları yarınların  satış sermayesi diyerek sevinmektedir. Hatta büyümelerini bekleyemeden küçük yaşta çocukken  gelin etmekteler...(Bakınız çocuk gelinler)

Oğlan tarafı da, parasını ödedikleri için "mal" gözüyle baktıkları geline şiddet uygulamayı  ve hakaret etmeyi hak olarak  görürler kendileri için.

Gelin yeni evinde bir hizmetçi, bir marabadır, ahırdaki  mal ne ise...

O yüzden şiddet olayları batıya nispetle doğuda fazladır.

Batı yakasında az rastlansa da  şiddet var;

Batıda, sosyal cevresinde, iş yerinde ezilen yetersiz kişilikler, eve geldiklerinde  minik bir kusur olsun veya olmasın eşine, çocuklarına  bağırıp hakaretler ederek şiddet uygulayıp egolarını tatmin yoluna giderler. Böylesi bir yuvada sevgi ve mutluluk birbirini iten  aynı adlı kutuplar haline gelirler...

Demek istiyorum ki; insan ömrü o kadar uzun değil, mutlu yaşamak herkesin hakkı. Menfaati  ikinci plana atarak, biraz mantık, biraz bilinçle bu dünyayı herkes için güllük-gülistanlık yapmak mümkün.  Bunun için küçük bir özveri şart.

Not: Bu yazımın 15 yıl önceye ait olduğu varsayımıyla,

Selam ve saygılarla,

Yurdagül Alkan.

 

 

 
Toplam blog
: 344
: 1671
Kayıt tarihi
: 09.04.09
 
 

Özel bir finans kuruluşundan emekliyim. Hayatın her aşamasını acısıyla tatlısıyla yaşamış biri ol..