- Kategori
- Sosyoloji
Başlık Yok! (Aklıma Bişey Gelmedi)
Yazıya parfüm sıksan, hoş kokar mı mana!
Kaçabiliriz, kandırabiliriz, başkasıymış gibi olabiliriz, kim bilebiliriz! Aşık değiliz olabiliriz, olabiliriz olabilirizzz vs vs. Ne olamayız pekiii??? -Kendimize yalancı olamayız.
Üstad Necip fazıl Kısakürek'in "Başmakalelerim" adlı kitabından:
"Bir yerde, kesik bir baş bulmuşlar, acaba kime ait? Muhtarlık odasında bir camekana koyup, başı teşhir etmişler. Gelene sormuşlar, gidene sormuşlar, hiç tanıyan yok,
Nihayet adamın biri, tanır gibi olmuş; "aburlabutlar mahallesinden Hasib oğlu Nesib'e aittir" demiş.
Gitmişler, Aburlabutlar mahallesine... Hasib oğlu Nesib'i bulmuşlar, yakapaça getirmişler, kesik başın karşısına geçirmişler ve sormuşlar;
- Bu baş senin mi???
Hasip oğlu Nesip; gözleri faltaşı gibi açık, korkunç bir saffet ve tabiilikle haykırmış!
-Vallahi benim başım değil !’’
...............
Değil elbet, o kesik baş ne senin ne de benim, bakmadığımız sürece, inadına tanımadığımız sürece hiçkimsenin olarak kalacak o kesik baş.
Kesik başı boşver şimdi; ona sahiplenmek sorunun halledilmesi anlamına gelir. Halledilmiş bir sorunun kime ne faydası olur. Artık üzerine fikir üretemeyeceksin, üzerinden geçinemeyeceksin,üzerine binaen konuşamayacaksın, yazamayacaksın. Bir soruna sahip olmanın dayanılmaz hafifliğinden kurtulmuş olacaksın, ortalık bulanmayacak, bulanık suda balık tutulamayacak!
Ve sorunların içimize işleyen, yüzleşipte çözemediğimiz sıkıntısı var bir de. Sorun içimize işledikçe ve yıprattıkça, "acaba ben de bu sorunun oluşmasında , büyümesinde katkı sahibimiyim" düşüncesi de biryandan hasıl olmaya başlıyor . Lakin, kendini mahkum edemiyor insan! Dışarıyla yüzleşmek kolay; toplum dersin, sistem dersin, duyarsız insanlar dersin, dış mihrak dersin, hasıl-ı kelam atarsın suçun topunu birden, bunlardan herhangi birinin üstüne, yırtarsın soruna suç ortağı olmaktan.
Eğer kendinden uzak, kendi özünden ziyadeysen ve dışarındaysan; "kesik başın" sahibi sen değilsindir.elalem ne der sonra!
Ama vicdanındaysan şayet; içindeysen, kendinle yüzleşmekteysen, ya "kesik başın" sahibisin. yada "kesik başın" kime ait olduğunu biliyorsun.
İşte sorunumuz budur! Ne "kesik başa" sahip çıkıyoruz, nede bildiğimiz halde filancanın olduğunu söylüyoruz! Dışardayız çünkü, vicdanı evde bırakmışız ve "elalemin ne diyeceğinin" derdindeyiz.
Ama dile geldi "kesik baş"! hiç hesapta yokken; tanıdı bedenini, görmüş üstelik hem yanıbaşını hem de yandaşını, üslubu yenilenmiş, daha donanımlı şimdi. Ve artık tanınmak gibi bir kaygısı yok, sahiplenilmek gibi bir beklentisi yok. Özgüveni de yerinde!
Galiba haklı da; yaşamak için ölmek gerekmiş!
......
Öteki:- Pardon Usta! Ben; "kesik baş", sorun, vicdan vs. tam çözemedim durumu. Bakele! yoksa sen, kimin olduğunu yada kim olduğunu, çözdün mü bu "kesik başın" !
Usta:- şşşştt !