Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Şubat '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Başsız, başlıksız

Ocak3

Başkasının Kokusu [9. Yazı]

Uzun zaman oldu şiir yazmayalı. Günlüğe de yazmayı sevmiyordum ya neyse. Boşluk olunca insanın içinde , ya da boşluk olabilirsin Dünya içinde … işte öyle bir hal. Ne iyilik perisi var bizleri bekleyen ne de bizim çığlıklarımızı duyurabildiğimiz bir yer. ”Yoksa var mı öyle bildiğin bir yer?” Dünya üzerinde bir alana 2500 veren ? Neyse gün geçtikçe, günler bıkmadan birbirini takip ettikçe ve bu vahşet sürdükçe ben bu konuyu hissettiğim kadar işleyeceğim. Sıkılan varsa kusuruma bakmasın. Ya da bundan başka yazacağım bir konu olmadığını düşünen varsa O’na aynen Hz. İsa’nın verdiği cevabı vereceğim:” Dediğin gibidir. ” Evet gerekirse bundan başka yazacak bir konum yok üzgünüm. Dallandırıp budaklandıracağım, uzun uzun hissettiklerimi yazacağım. Ne kadar fazla dallanıp budaklanırsa o kırık dallar elbet baharda meyvalarını verecekler emekçilerine inanıyorum ben buna.

Ne fırlatılan ayakkabılar anlatabilir hislerimi, ne de olgunlaşmamış bu ruhun ağzından dökülen kuduz salyalar. Ne anlatabilir ki ölümü ? Bir buçuk yıldır aynı hikayeyi dinliyorum arkadaştan. Naturalizmin etkisinde kalan şair. Kolu kestim böyle oldu, bacağı kestim öyle oldu. Mideyi deştim böyle oldu… Kafayı kestim ne oldu ? Anlat be şair en naturel yerindeydin hayatın. En acı tatlı gerçeğindeydin. Kelimelerin mi yetmedi buna? Yoksa kelimelerinin çıkış yeri mi ? Kelimelerim de yok ki benim ölüm için, ne de anlatabilecek deneyimlerim. Yaşamadım ki anlatayım! Anlamaya çalışsak ne farkeder ki ? Ne ailesi ölen çocuk kadar ne de yavrusunu kucağındayken Azrail’e teslim eden ana kadar yok işte yok deneyimim. Şafağın sökmesiyle beliren tek şey et yığınları… Ruhları yok ki onların artık ölümü hissetsinler. Hissedebilsinler. Onlar artık, artık beyazlar içindeler simsiyah gökyüzü içinde. Siyahın çökmesini de umursamıyorlar artık onlar. Vazifelerini bitirdiler ve tohum olarak girdiler o toprağa. Baharın gelip onların tohumlarını yeşertmesini bekliyorlar sadece ve sadece…

Belki bu yazdıklarımın edebi bütünlüğü olmayabilir, edebi anlamı, değeri vs. gibi nitelik ve niceliklerden yoksun olabilir. Açıkçasını söylemek gerekirse ne ben anlıyorum ne de ben biliyorum yazdıklarımı. Düzenlemiyorum da bu yazıyı. Olağan bir şekilde doğal tıpkı ölüm gibi.

Ve ben yine sizlere bir şiirle veda etmek istiyorum şimdilik, bu acının son bulmasını dileyerek…

Bir tutam insaf insanlığa

muhtaçken

Bir gram sevgi bizleri

kurtaracakken

Neden yanıyor hala canlar bombalar

patlıyorken

İstediği nedir ki hayatın küçük

sabilerden

Alamadıkları neydi peki inleyen

minarelerden

Verebildikleri başka bir şey değildi bombaların

nefretten

İnsanlık uyuyordu hala olanlara tvden

izliyorken

Hani geliyorduk ya hepimiz tek bir

dölden

Kardeş kardeşe yapar mı bunu sorarım

gerçekten

Zamandır belki yaşanan acıları

affeden

Rahat olur mu o vakit insanlığı

katleden

Ölmek basittir aslında yaşamaktır insanlığa

atfeden

Bombalar düşerken kapanır kapaklar

gözlerden

Son kelimeler “Eşhe dü en la ilahe illAllah”tır dökülen

dillerden

Basittir aslında hayat oluşur güzel

hayallerden

Bazen mutlu olur insan gelen ufak

zaferlerden

Oysa sonlar basittir gelebilir

mermilerden…

Not: Yazılarım sitemin kapanmak üzere olmasından dolayı buraya taşınmaktadır. Eski de olsa hepsinin bir arada kalmasını istedim.

 
Toplam blog
: 14
: 340
Kayıt tarihi
: 30.01.09
 
 

1993 yılında Eminönü'nde doğdu. İlkokulu yaşamını geçirdiği yerdeki Yeni Mahalle ilköğretim Okulu'nd..