Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Şubat '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Bastırılmış cinselliğin, saptırılmış filimselliği

Bastırılmış cinselliğin, saptırılmış filimselliği
 

Böyle, bol "selli","sallı" kelimelerle zenginleştirilip kurulan cümleler; hem kendilerine, hem de sahiplerine garip bir entel hava vermekte, entellektüelizmin aydınlanma olduğundan bihaber tipler ve çevrelere göre. Ben de o nedenle böyle afili bir başlık attım, belki aydınlığımın ziyası daha bir fazla ışıldar diye(?). Nasıl beğendiniz mi, hani neredeymiş bakiyim benim alkışım(?).

Bu cinsellik denen olgu, ne menem bir fenomendir ki biraz o tarafa götürürseniz adı erotizm olur, yok birazcık bu tarafa çekiştirirseniz bir yerlerinden, ismini pornografi diye yazar kitaplar. Pornografi ile erotizm arasında bıçak sırtı kadar ince ve tehlikeli bir hudut çizgisi vardır.

Erotizm, estetikle; pornografi, taciz ve teşhirle vücut bulur. Pornografi, insan olmanın yüce hasletlerinden nasiplenemeyenlerin; erotizm ise tam da insana dair güzelliği ve estetiği ta iliklerine kadar hissedenlerin harcıdır. Erotizm, sevgisiz olmaz; pornografi de sevgi bulunmaz.

Dünya üzerindeki birçok farklı beşeri iklim; farklı zamanlarda, farklı coğrafyalarda ve apayrı kültür, din, inanç ve inançsızlık sistemlerinde de olsa kendisinden soluklanan topluluklara ve pek tabi ki o toplulukların nüveleri olan bireylere, çeşitli derecelerde olsa cinselliklerini bastırmalarını öğütlemiştir hatta ve hatta dayatmıştır. Sınırsız bir cinsel özgürlüğün yaşandığı insan topluluklarını, ilk çağ tarihçileri ya da antropoloji bilimi yazmakta mıdır, böyle bir bilimsel tespit var mıdır, bilemiyorum?

Bir diğer sorulması gereken soru da, "mutlak manada sınırsız cinsel özgürlük ne kadar doğru ve faydalıdır?", sorusudur sanırım. Öyle tahmin ediyor ve düşünüyorum ki böyle bir örnek de insanlığın, bin yıllardır yaşayageldiği birçok genel geçer kaidesinin yerle bir olmasına ve en genel anlamıyla "ahlak" ya da "etik" diyebileceğimiz kavramların karşılıklarını buldukları kurum ve düşüncelerin iflasına neden olacaktır. Öyle bir iflas, ne derecede doğru ya da yanlıştır o da ayrı konu tabi. Böylesine derinliği olan ve sosyo-psikolojik, sosyolojik, antropolojik, teolojik ve felsefi açılımları bulunan bu konuyu, birkaç paragrafta irdelemem, her yönüyle tartışabilmem takdir edersiniz ki imkansız. O zaman gelelim sadede...

Bu cinsellik denilen sosyal, psikolojik ve pek tabi ki fizyolojik olgu, özellikle bizim gibi doğu toplumlarında daha da bir tabu durumunda malumunuz. Bu gerçeği göz ardı ederek bir şeyleri açıklamaya ya da düşünmeye kalkarsak çıkış istasyonumuzu yanlı seçmiş oluruz. Hal böyle olunca da doğal olarak bu tip kavramların istismarı ve suistimali, üzerinden rant edilebilir olma katsayısı otomatikman artıyor.

Yapılan filmlere, yazılan kitaplara, gazetelere, dergilere, esprilerimize, internet dünyasına, arama motorlarında en çok aranan kavramlara ve şu an aklıma gelmeyen ya da uzatmamak adına kısa kestiğim birçok alana baktığımızda gördüğümüz tek ve yalın gerçek şu: Cinsel objeler, özellikle de erotizmden milim nasiplenememiş -ya da zaten öyle bir derdi olmayan- kadın pornografisi, teşhircilik, ucuz cinsellik başımızı çevirdiğimiz her yerde.

Birkaç büyük gazetemizin internet sitelerine girin ve ana sayfalarında yayınlanan haber linklerinin şöyle bir istatistiğini tutun bakalım, ne göreceksiniz? Ya da o kadar uzağa da gitmeyelim. Şu anda bu yazıyı okuduğunuz blog sitesindeki yazılara şöyle bir bakın. En çok okunan, günün en çok hit alan yazı ve yazarlarını inceleyin. Mesela bir blog yazarı arkadaşımız var ki sanıyorum yazılarının yüzde doksanının üzerindeki bir oranla ciddi bir bölümünü "sevişme" konuları üzerine kaleme alıyor ve okunuyor. Çok okunuyor üstelik. Sakın "ee..bu işler arz-talep meselesidir" falan demeyiniz ben de çok iyi biliyorum bu işlerin arz-talep meselesi olduğunu. Ama bu, saçma-sapan gerçek, benim isyan etmemin önünde inanın ki engel değil.

Geçtiğimiz cuma günü, "Komşu Kuşu" başlıklı bir yazı yazdım. Çok kısa, samimi, basit ve sıcak bir yazıydı, günlük hayattan artakalan. Yazının bir yerinde Müjde Ar'ı konu ettiğim birkaç cümlem de oldu. Bunun üzerine, söz konusu sinema sanatçısının bir fotoğrafını koydum görsel obje olarak da, yazıma. Ve bu yazı; saatlerce düşündüğüm, yazıp yazıp sildiğim, beğenmeyip baştan başladığım, kaynak taraması yaptığım ve çok daha derinlikli olduğunu düşündüğüm birçok yazım, altı ayda bin defa okunmamışken; yayınlamasını müteakip dördüncü günde okunma sayısı bine ulaştı. Güleyim mi ağlayayım mı bilemedim vallahi. Yazıyı mı çok güzel yazdım, fotoğrafı mı çok yerinde kullandım bilemedim doğrusu. Aslında bildim, bildim de...Kendime bile itiraf etmeye korkuyorum, yoksa ben de mi şerit değiştirmekteyim diye.

İşte böyle dostlar, cinselliğin önlenemez yükselişi ve filimselliğin bilimselliği konularındaki toplumbilimsel ve soyutsal düşüncelerim, ussal ve düşsel yaklaşımlarım bunlardan ibaret. Siz, ister bunlara bir özeleştiri, isterseniz “itiraf.com” deyin. Ben düşündüm ve yazdım, o kadar. Nokta ve vesselam.

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..