Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ekim '08

 
Kategori
Siyaset
 

Bastırılmışlık Kürtlük mü ? (1)

Bastırılmışlık Kürtlük mü ? (1)
 

Kürt halkı çözümsüz değil gerçekten ama çözümsüzleştirenlere bakmak lazım..


Çoktandır kafamı kurcalayan konulardan biridir Kürtlük. Kürt meselesi. Hemen herkes kendince, kaleminin yada dilinin döndüğünce bir şeyler kavuruyor, kendi tavasında. Çoğuna katılmamızla birlikte, katılmadığımız hatta hiç okumak bile içimizden gelmeyen yazılar, kitaplar da olmuştur. Ama düşüncedir, saygı duymak lazım gelir bir yerde.

Geçenlerde, Milliyet yazarı sayın Taha Akyol’un bir yazısını okuduğumda, çok şeyi bir kez daha doğru olarak tespit ettiğini belirttiğim ama bazı düşüncelere katılmadığımı belirttiğim bir yazı yazdım kendisine. Özellikle, terör olaylarının arttığı bu son günlerde, içinde bulunduğumuz bu zamanlarda Kürt-Türk ilişkileri yeniden ve yine masaya yatırıldı. Yıllardır soruna çözüm bulunmaya çalışılsa da, çözümsüzlük hala hakim. Herkes bu görüşte. Ama çözüm ve çözümsüzlüğün ne olduğu yönünde pek durulmadığı kanısındayım.

Kürt meselesine hep Entelektüel açılımlar yapılmaya çalışılıyor. Çoğu kalem sahibi, çözüm bile öneremiyorken, Kürtlüğü bayraklaştıranlar bile var. Sayın Akyol Kürtlerin bugünkü sorunlarına bakıldığında, evvela "bastırılmışlık" duygusu etnik kimliği militanlaştırıyor " diyor. Doğrudur. En azından büyük doğruluk payı vardır. Ama konuya farklı bir açıdan bakmak gerekirse, şöyle bir analiz yapmak gerekmez mi diye sordum. O da şudur diye ekledim :

Kürtlerin, gerek ekonomik, gerek kültürel, sosyal ve siyasi anlamda bir "bastırılmışlık" içinde kaldığı doğrudur. Ama hep buna "mecbur bırakıldığı" doğrultusunda eleştiriler yapıldı. Bu görüş oldukça fazla da yandaş buldu kendisine. Kimilerine göre de bu düşünce ile toplumun bir kesimi itilmiş, kakılmış ilan edildi. Kimilerine göre de bu düşünce, önce devleti, sonra da Silahlı Kuvvetleri taraf yaptı. Aslında bu düşünce devleti ve ilgili birimlerini töhmet altında bırakmıştır. Toplumun farklı kesimlerinde farklı düşünceler hakim olsa da bugün "Kürtlerin bastırılmış duygularının kendilerini militanlaştırdığı " fikrini bugün birçok kalem ve fikir adamı söylüyor. Bu düşünceye kısmen katılmamla birlikle, ben de “aslında Kürtler birçok alanda bastırıldığı ve yaşamları kısıtlandığı için militanlaşmadı. Militanlaşmak zorunda oldukları için yaşam alanları kısıtlandı “ diye düşünüyorum. Aslında, bir önceki düşünceye paralellik oluştursa da, anlamı çok açık. Bu ne demek ? Açılımı kısaca şöyle. Ülkenin Doğu ve Güneydoğundaki insanların hayatları, bölücü terör örgütü ve onun siyasi uzantıları tarafından özellikle "bastırılmışlık" içine itiliyor. Yıllarca, yöre halkı sağlık istedi, yol istedi, okul istedi, iş istedi, aş istedi. Bu isteklerinde sonuna kadar haklılardı. Halende haklılar. Bu insan olmanın, bir toplumun ve ulusun bir bireyi olmanın vermiş olduğu bir haktır. İstenmelidir. Fakat, yıllarca mahrum bırakılan bölgeye, bir zaman okul, fabrika, dispanser, gittiğinde bölücü terör örgütü tarafındna bombalandı, yakılıp yıkıldı. Yakılan okullardaki öğretmenler, dispanserlerdeki doktorlar, doğum yaptırmaya, çocuklara aşı yapmaya giden hemşireler, köylere yol, su, elektrik götürmeye giden mühendisler, işçiler öldürüldü, kurşuna dizildi. Devletin araçları yakıldı. Bölgeye huzur ve imkan gidecekken, tekrar eski günlerine döndü. Kim yaptı bunları ? Terör örgütü. Peki bugün, Kürtlük ve Kürt halkının haklarından bahsedenler, geçmişte bu yaşananları neden sorgulamazlar. Kürtlerin hakkından bahsederken, hakkını vermeye gidenlerin öldürülmesinden, okulların, hastanelerin yakılıp, yıkılmasından neden bahsetmezler?

Bahsedemezler. O gencecik öğretmenler, hemşireler, mühendislerin öldürülmesi gerekiyordu. Okulların yakılması gerekiyordu. Öyle olması icap ederdi. Zira bu durum onlara siyasi atmosferde ve insanları dağdaki organizasyonlarına katma anlamında avantaj sağlayacaktı. Bu durum kendilerine yeni militan olarak dönmesi anlamına geliyordu. Nitekim de, hep bu durumdan yani Kürtlerin bugünkü sosyolojik ve siyasal durumlarından kendilerine prim sağlamışlardır. Sağlamaya da devam ediyorlardır. Bugün meclis koltuklarında oturan Kürt kökenli vekiller bunu siyasi malzeme olarak kullanıp, kendilerine prim yaratmaktadırlar. Onlara göre "gerilla", bize göre kadrolu terörist olan dağdakiler de bu durumdan yararlanıp, kentteki ve varoşlardaki Kürt kökenli gençleri kandırıp, onları dağa çıkmaya mecbur etmektedirler. Ellerindeki söylemler klişeleşmedir artık. Bakın bu ülke size okul getirmiyor, doktor göndermiyor, hastane yapmıyor. Fabrika kurmuyor, hepinizi işsiz, aşsız bırakıyorlar. Sizi istemiyorlar. Siz onlara göre farklısınız. Onlar sizi istemiyor… Ya peki onlar kim ? Bugün onlar ve biz kavramı o günlede yaratıldı. Bunun adı kutuplaşmadır. Bugün, dağdaki militanlarla onların uzantıları ve siyasi destekçileri bir “Kürt Milliyetçiliği” yaratmışlardır. Bu durumu kabul etmeyenler, kabul etmek istemeyenler de “Türk Milliyetçiliği” yelpazesinde fikir üretmiş. Daha toplumcu, daha uzlaşmacı ve yapıcı olan görüşler azınlıkta kalmıştır ve maalesef bugün dış mihrakların da yardımıyla çift kutuplu bir ülke konumuna götürülmek istenmektedir bu ülke!..

<ı>(devam edecek)

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..