Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Temmuz '10

 
Kategori
Deneme
 

Başucu Eserleri ve Çocuklarımıza Sunulan Materyal Zenginliği

Kütüphâneme kitap depolarken satın aldığım ansiklopedik ilk hacimli eser, “Meydan Larousse – Büyük Lügât ve Ansiklopedi” idi. 10 tane “tuğla”. En iyi tarafı, geçen yıllar içinde maddelerdeki değişiklikler ve yeni maddeler için müstakil “ek” ciltlerin çıkması idi.

Muteber bir ansiklopediydi. İlk gençlik yıllarımın bu başucu eseri arasında az mı uyuyakaldım. Sonraları o da promosyona düştü. Kuponla alındı 3. hamur baskıları ve evlerin vitrinlerini (ki genelde misafir odasındadır) süsledi. Nereden baksanız, 24 ciltti yanılmıyorsam, 90 cm. yapar ki vitrini epeyce kaplar. İşin içinde tek sayfası bile çevrilmemiş olsa da odaya “kültür” yayar. Artık kültür mü yayar yoksa zamanla içine “hücre evi” inşa eden böcekler yüzünden bir zaman sonra evin hanımı tarafından, kapıya gelen eskiciye “üç leğen iki maşrapa”ya mı verilir, bilemem. Şimdilerde de bazen karıştırıyorum “anti-digital” damarım tuttuğunda. O koku, kitaba özgü o koku, sonra hışırtılar, sonra “karınca duası” gibi küçük yazılar (Times Roman 6, 5 kullanılmış galiba) alır götürür beni.

Şu an kütüphânemde olmadığı için hayıflandığım iki ansiklopedi vardır: İstanbul Ansiklopedisi, Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi. Aslında birini öğretmenliğimin ilk yıllarında toplamıştım Ordu’da ama Tekirdağ’a tâyin kargaşasında otobüs bagajına vermeyi unuttuğum paketler arasında kalmıştı.

[ Dipnot-1: Rotasyon, (mecburî yer değiştirme) ne “kötü” çarpmıştı beni! Ordu’da sahildeki bir lisede çalışırken, tuvaleti bile denize bakan bir dairede otururken rotasyon uygulaması sonucunda tercih listemin başında bulunan Tekirdağ’ın bir köyüne atanmıştım. (1986) Köyün girişini hiç unutmam: Sağda bir gübre yığını, üzerinde birkaç tavuk ve hemen önünde siyah bir tabela …… Köyü’ne Hoş Geldiniz.” (“Sosyal hayata dair” hiçbir şey olmadığı için) oranın bana en büyük faydası uzun okumalara imkân vermiş olmasıdır. “Batı”daki Doğu’yu yaşıyordum resmen. Oturduğum “evimsi” yer üç bölmeden ibaretti. Solda bölmeye bitişik bir “tuvaletimsi yer” bitişiğinde benim “lüks” odam (!) En sağda da ev sahibinin içine buğday doldurduğu oda. Tavan kontraplakla çevrilmiş. Fareler, yaptıkları “danslar”la geceme renk katıyor. Su bağlantısı yok. Avludaki çeşmeden alıyordum suyu bakraçla. Banyo mu? Olmaz mı? Minibüse biniyorsunuz. 25 dakika süren, iki tarafı ayçiçeği tarlalarıyla çevrili yolda, bir seyahatten Tokatlılar’ın çalıştırdığı “hamam”a gidebiliyordunuz. Uyuyakaldınız diyelim, tek minibüsü kaçırdınız. Bakraca su dolduruyorsunuz. Piknik tüpün üstünde suyu ısıtıyorsunuz. Odanın sağ köşesinde tahta ile çevrilmiş bölmede banyonuzu yapıyorsunuz. Kirleniyor musunuz temizleniyor musunuz artık orasını siz biliyorsunuz. ]

Doğru bakıldığında ansiklopediler ve sözlükler aslında başucu kitaplarıdır. Gerektiği zaman kullanmak yerine sık sık ansiklopedi ve/veya sözlük okumak faydalıdır. Hatta yabancı dillerdeki sözlükleri karıştırmak, kelime dağarcığını zenginleştirmek için de bir yoldur. Dahası da var: Kütüphânemde sözlükleri düzenlerken elime Redhouse Sözlüğü geçti. Türkçe – İngilizce. (genelde “Digital Redhouse”a baktığım için dikkat etmemişim.) Kelime düzenlemesi mükemmel. Neden mi? Şundan: Sözlükte önce Türkçe kelime verilmiş, yanında Osmanlıca el yazısı şeklinde yazılışı sonrasında da İngilizcesi. Redhouse Yayınevi’nin kendi yayını. Öyle uyduruk bir şey değil. Osmanlıca’nın matbaa harfleri ile el yazısı harfleri biraz farklı olduğu için bulunmaz bir kaynak bu sözlük. Aslında internet ortamında birçok ansiklopedi ve sözlük var. “PDF” formatında hazırlanmış olan ansiklopedileri bilgisayarınıza indirip istediğiniz zaman kullanabiliyorsunuz. Sözlüklerden en iyisi Redhouse’un Digital Sözlüğü. 570 MB büyüklüğünde. İki dile çeviri de var. Ayrıca kelimenin seslendirilmiş bir bölümü de içinde sözlüğün. Hem de öyle bilmem kaç kupona verilen ya da piyasada bilmem kaç liraya satılan “boğuk sözlükler” gibi değil. Bir ara bir forum sitelerinden indirdiğim “Bütün Sözlükler” dosyası içindeki sözlükler ise akıllara ziyân.

Şimdi şu tespiti yapayım: Öğrencilerin daha başarılı olabilmesi için ellerinin altında artık her konuda, her türlü kaynak var. Sınavlara hazırlık dergilerinden, kitaplarından, MP3’lerinden tutun Cd’lerine kadar aklınıza gelebilecek her türlü materyal mevcut. Çocuklarımıza masaüstü ve/veya dizüstü bilgisayar almak bile sıradanlaştı artık. Hatta hayatında “Q” klavyenin tek tuşuna basmamış, “fare”yi eliyle yerde bir türlü kavrayamayan bazı ebeveynin üstünlük vesilesi bile oldu bilgisayar: “Bizim çocuk ödevlerini yaparken bilgisayardan ve internetten faydalanıyor.” “Derslerinde yardımcı olsun diye çocuğumuza geçenlerde dizüstü, çift çekirdekli bir bilgisayar aldık.” Peki bunca zengin materyala karşılık çocuklarımız bunlardan yeterince faydalanıyor mu? Elinin altındaki bunca zenginliği kendi lehine kullanabilir kaynaklara dönüştürebiliyor mu? Özellikle “internet”te sunulan her türlü kaynağın içinden kendisini ilgilendirenleri seçebiliyor, kullanabiliyor ve bunların aracılığıyla başarı çıtasını yükseltebiliyor mu? Yoksa, arkadaş yoluyla temin ettiği ya da “bir yerlerden” 5 TL’ye CD’ye aktarttığı oyunlar ve “korku, vahşet” filmleriyle kendisine içine girilmesi kolay çıkılması zor bir dünya mı inşa ediyor?

Son söz: Her “şey”i o kadar kolay ve çabuk tükettiğimiz bir dünyada yaşıyoruz ki bu da beraberinde hiçbir “şey”in değerini bilememek gibi bir sonuca götürüyor bizi. Aman dikkat!

 
Toplam blog
: 300
: 1022
Kayıt tarihi
: 13.06.10
 
 

Tarih, edebiyat, şiir, dil ..