Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ocak '12

 
Kategori
Güncel
 

Batı hayranlığı ve ardındaki gerçek

Batı hayranlığı ve ardındaki gerçek
 

Bu resme bak ve batılıyı tanı


Sonunda istemediğimiz oldu! Fransız Meclisi'nin ardından, Senatosu da, "kabul edilmiş soykırımları inkârı cezalandıran" yasayı kabul etti. Bu kanunu, Anayasa Konseyi'ne götürmek için yeterli destek sağlanabilir mi, Nicholas Sarkozy'nin imzalamama ya da reddetme yetkisi var mı bilmiyorum. Bildiğim, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın, yasanın süresi olan 15 gün içinde imzalanacağını duyurduğudur.

Demek ki, protestolarımız, uyarılarımız, "ilişkileri keseriz" demelerimiz bir işe yaramadı. Müneccim değilim. Ancak, bu yasanın parlamentodan geçmesinde, (ve eğer onaylanırsa) onaylanmasında, Fransız Ermenilerinin yanında, İsrail'le bozulan ilişkilerimizin de etkisi olduğunu söylemek istiyorum.

Çünkü Başbakan'ımız Davos'ta İsrail  Cumhurbaşkanı'nı, (Akdeniz'de Gazze'ye yardım götüren Marmara Gemisi'ni vurduğu için de) İsrail hümetini ağır biçimde eleştirmişti. Şehit edilen insanlardan dolayı Türkiye'den özür dilemesini istemişti. Açıkçası, güçlü devletlerin bile cesaret edemeyeceği bir tavır sergilemişti.

Bunun bir bedeli olmalıydı ama İsrail'in acelesi yoktu. Gün gelir devran döner, Türkiye bunun karşılığını bir şekilde öderdi. Ve işte ödedi de! Geçen yıl, yasaya aykırı bakan Sarkozy, bu sene karşımıza baş destekçi olarak çıktı. Böylece hem, İsrail lobisinin hem de Ermenilerin beklentisini karşılamış oldu. Yani yeniden seçilme şansını artırdı. Dua edelim de İsrail lobileri bize daha ağır bedeller ödetmesin. Bence bu, çok şey sayılmaz!
 
Herkes te biliyor ki, İsrail'le aşık atmak kolay değildir. Çünkü o, destekçileri ve lobileri sayesinde, dünyanın her yerinde, özellikle de batıda hiç bir gücün erişemeyeceği kadar etkindir. Eğer öyle olmasaydı, özellikle Filistin'de işlediği mezalime, "dur" diyen birileri mutlaka çıkardı. 2009 da "Filistin devlet olmalı" diyen Obama, 2011 de fikir değiştirmiş, "eğer BM'de Filistin'in devlet olma talebi kabul edilirse" veto edeceğini söylemişti. Yani daha önce, "yes" diyen Obama, işlem günü gelince "no" demişti. Bir yönetici bu kadar açık bir dönekliği kendi iradesiyle yapmaz. Arkada mutlaka birileri vardır.

Bugün İran'nın üzerinde kara bulutlar estiriliyorsa bunun tek sebebi İsrail ve onun güvenliğidir. Öne sürülen gerekçeler ise, tıpkı "Irak'ta kitle imha silahı var" yalanında olduğu gibi birer bahanedir.

Hulasa, yıllardır körü körüne batıya hayranlık duyduk ve hala duymaktayız. Bitmez tükenmez övgü ve yüceltmelerle içimizde, "hastalık derecesinde bir batı tutkusu" oluşturanlar da körü körüne garp düşmanlığı edenler de büyük yanlış yapmıştır. Bu tavırlardan ilki bizi, "her şey batı için, batıya göre ve batı tarafından" moduna sokmuştur. Bu da kendimize olan güvenimizi kaybettirmiştir. İkincisi ise, cehalet dışında hiç bir gerekçesi bulunmayan sadece, "küfür düzeni"  kavramında somutlaştırılan bir batı karşıtlığına yol açmıştır.

Biz nasıl değerlendirirsek değerlendirelim gerçek şudur. Batı dünyası bilimde, teknikte, sınai ve ekonomik gelişmede çok mesafe kaydetmiştir. Ayrıca, kendisi için ideal gördüğü bir hayat biçimi ve uygulanabilir bir hukuk düzeni de geliştirmiştir. Kalkınma sonrasında batı şehirlerini gören geri ülke vatandaşlarının kapıldığı aşağılık duygusu bu kişilerin içinde, Avrupa'daki kurumların mükemmel ve şaşmaz biçimde işlediğine dair bir saplantı oluşturmuştur. Sözlü ve yazılı anlatımlar sayesinde bu hastalık giderek yaygınlaşmıştır. Halbuki ayrıntıya inildiğinde, batı düzeninin çok ta mükemmel olmadığı görülecektir.   

Esasen batıda, tüm vatandaşlara eşit muamele yapıldığını, herkese adalet dağıtıldığını sanmak yanlıştır. Tıpkı bizde olduğu gibi onlarda da güçlüler kanunları delip geçmekte, zayıflar ise ağa takılıp kalmaktadır. Eğer yasa delinemiyorsa bir teklifle değiştirilebilmektedir. Bence artık kendimizi kandırmayalım ve sürekli batıdan örnekler vererek onlara, "kutsal inek" muamelesi yapmayalım.

Çünkü batı her şeye, kendisinin ve vazgeçilmez müttefiki İsrail'in gözüyle bakmaktadır. Bazan ufaktan gönlümüzü ve sırtımızı okşamakta, bunun verdiği sarhoşluk ta bize yediğimiz kazıkları unutturmaktadır. Avrupalı'nın bu tavrını, Kıbrıs Rumlarının aleyhimize açtığı arazi davalarıyla ilgili AİHM kararlarında, batılı yetkililerin Kıbrıs, Avrupa Birliği, Ermeni iddiaları, Peygamberimize hakaret vs. konularına yaklaşımlarında, İsrail'in Filistin halkına karşı işlediği suçlara bakışlarında, Irak'ta, Afganistan'da ve daha bir çok yerde dökülen kanlara ilgisizliklerinde görmek mümkündür. 

Diğer taraftan batılının, sahip olduğu imkanlardan diğer insanların da yararlanmasını samimiyetle istediğini zannetmek affedilmez bir gaflettir. Dış dünya sözkonusu olduğunda hukuk, insan hakları, demokrasi bazındaki paylaşım veya dağıtım gizlenemeyecek kadar yanlı ve taraflıdır. Batı dünyasının milletlerarası problemlerin çözümündeki hak önceliği malesef, her zaman ve daima, yahudi ve hristiyanlara aittir.

Açıkçası batının hukuku, siyaseti, demokrasisi bize dikte ettirildiği gibi tamamen nesnel ve tarafsız değildir. Tabi bu kurumlarda görev yapan insanları da...

Hapishanelerimizi her istediklerinde denetleyebilen batılılar, kendilerininkini bizim denetimimizden muaf tutmaktadır. Bir kaç yıl önce gazetelerde, İngiliz hakimlerinin, yargıladıkları mason locası üyelerine farklı muamele yaptığına dair şikayet haberleri çıkmıştır. Batı genelinde ve Özellikle Hollanda ve Danimarka'da islâm düşmanlığı yaygın biçimde sürmektedir.

Batı dünyası Türkiye'ye verdiği sözlerin çoğunu tutmamaktadır. Bu yolla, iktidarımızla muhalefetimizi birbirine düşürmekte içimizdeki "sen ben" kavgasını körüklemektedir. Kıbrıs'ın Rum Kesimi'ni bile aldığı Avrupa Birliği'ne, 40 yıldır sıra bekleyen bizi halâ almamaktadır. Sonuç, Avrupa, Amerika ya da başka bir deyişle batı dünyası mükemmel, adil ve hümanist elitlerin yönettiği ülkeler ve insanlar topluluğu değildir.

Onlar da diğerleri gibi bünyelerinde dosttan düşmana, iyiden kötüye, namusludan namussuza, dürüstten yalancıya, eğilimleri ve eğitimleri farklı her çeşit insanı barındıran devletlerdir. Onun için diyorum ki, batı kaynaklı iyi örnekler, batıdan geldiği için değil, iyi olduğu için kullanılmalıdır.

Bir Türk, Arap, Hintli, Pakistan'lı ya da İran'lı hakimin de mükemmel kararlar verdiği vakidir. Bu ülkelerde de sayılamayacak kadar çok adil, dürüst ve temiz insan vardır. Öylese, her şeyin en iyisinin batıda olduğu vehmi  nereden geliyor? Nereden olacak, büyüklerimizden bize sirayet eden kadim hastalıktan...

Yazık ki, gerçek hiç te öyle değil! İşte gördünüz! Adamlar, parmak hesabıyla tarih yazıyor!

Resim: focushaber.com

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..