Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Kasım '10

 
Kategori
Dünya
 

Batı medeniyeti ömrünü tamamladı. Yükselen Doğu’nun yeni yıldızı Türkiye (5)

Batı medeniyeti ömrünü tamamladı. Yükselen Doğu’nun yeni yıldızı Türkiye  (5)
 

Batının ekseni doğuya kaymaktadır. Bu durumda kayan Türkiye olmamaktadır.


Günümüzde çok sık sorulan soru, “Türkiye’nin ekseni doğuya mı kayıyor?” Dünyada bir eksen kaymasının olduğu doğrudur. Ancak kayan bu eksen Türkiye’ye değil, Batıya aittir. Batı, gerçeğinde uzun süredir üretimini ve kurtuluşunun istikametini doğuya çevirmemiş midir? Bu soru herhalde eksen kaymasına en etkin cevap olmaktadır.

“Dünyanın da mı ekseni Doğu'ya kayıyor?

Türkiye'nin 'eksen' değişikliğinin tartışıldığı bir dönemde, Financial Times, dünyada 500 yıldır yaşanan Batı hakimiyetinin sona erme sinyallerinin geldiğini yazdı.

Financial Times'ta konuyla ilgili düşüncelerini anlatan bir makale kaleme alan Harvard Üniversitesi öğretim üyesi, tarih profesörü Niall Ferguson, 16'ncı yüzyılda Rönesans ve Reform hareketleriyle başlayan daha sonra bilimsel devrimler, aydınlanma hareketi ve sanayi devrimi ile doruk noktasına ulaşan Batı hâkimiyetinin sonuna yaklaşıldığına işaret etti.

Yazarın bu düşüncelerinin arkasında son 10 yıldaki baş döndürücü gelişmeler önemli yer tutuyor. ABD'nin dünya düzenindeki yerinin en büyük simgelerinden biri olan İkiz Kuleler'e yapılan saldırı ve ertesinde yaşanan olaylar hâkimiyet döneminin sonra ermesinde önemli kilometre taşları olarak görülüyor.

Bu olaylar arasında ABD'nin Afganistan ve Irak'ta giriştiği Ortadoğu'daki rejim değiştirmeye yönelik girişimler de gösteriliyor.

Üç ölümcül açık

Ferguson makalesinde, Amerikanın imparatorluğunun olası bir çöküşünde üç ölümcül açığın önemli rol oynayacağına değindi.

Yazar bu üç açığın insan gücü, dikkat ve finansal anlamda yaşandığını söyledi.

İnsan gücü tarafında yaşanan açık Irak'ta yeterince asker olmayışında görülürken, dikkat açığı ise işgal edilmiş ülkelerde uzun zaman kalınmasının ülke vatandaşları tarafından çok istekle karşılanmamasından kaynaklanıyor.

Bu üç açıktan en önemlisi olarak görülen finansal açık ise yatırıma kıyasla yeterince tasarruf yapılmaması ve kamu harcamasına kıyasla da yeterince vergi toplanamamasında yatıyor.

Çöküş mali krizle gelir

Ferguson, 2004 yılında ülkenin cari ve bütçe açığını dengelemek için doğu Asya sermayesine daha fazla bağımlı hale geldiğine de dikkat çekti. Yazar, bu nedenle ABD'nin resmi olarak ifade edilmeyen imparatorluğunun çöküşünün de terörist saldırılar ve destekçisi olan rejimler yüzünden değil ancak ülkede yaşanacak mali krizden kaynaklanabileceği dile getirdi.

ABD'nin artan cari açığının Asyalı merkez bankaları tarafından finanse edildiğinin farkına varılması ve Çin'in bu işlemlerde merkeze oturması Ferguson'un görüşlerini etkileyen en önemli gerçek oldu.

Bu gelişmenin yanı sıra ülkede 2007 yılında ortaya çıkan mortgage krizinin, 2008’de likidite sıkıntısına dönüşmesi ve son olarak 2009 'büyük durgunluk' halini alması, Batı'ya ekonomik anlamda vurulan en büyük darbe oldu.

Çin parmak ısırttı

Milenyumun ilk 10 yılının sonuna gelindiğinde ise Çin'in bu krizde parmak ısırtan bir performans sergilemesi en çok dikkat çeken olay oldu.

Ekonomik olarak gelişmiş ülkeler ikinci bir Büyük Buhran'ın kıyısından dönerken, Çin teşvik programı ve geniş kredi imkânları ile bu dönemde büyümesinde küçük bir düşüş gördü.

Ferguson, yine de 1, 5 milyarlık nüfusa sahip bu ülkenin, önümüzdeki 10 yıl içinde problem yaşayabileceğini belirtti. (Financial Times, 28 Aralık 2009, Hürriyet)

Ve Türkiye ile ilgili yönlendirici, kafa karıştırıcı haberlerden bir demet…

Dolar Şubat'ta ne olur?

(Yazının tarihinin, 1 Kasım 2008 olduğu dikkate alınmalıdır)

“Sabah erkenden gazeteleri kıraat eyledim...

Dış basına göz attım...

İstanbul’da toplanan Dünya Ekonomik Forumu konuşmalarını dikkatlice süzdüm...

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz’ın açıklamalarını, Deniz Baykal’ın yurt dışından getirilecek paraların vergi incelemesi olmaksızın kabulüne ilişkin tasarıya yönelik endişelerini dinledim...

Yazının başına oturmadan son gelişmelere baktım...

Dövizin yukarı doğru kıpırdandığı, borsa’nın küçük adımlarla geri bastığı bir aşamada da yazıyı yazmaya başladım...

***

Hükümetin TMSF yetkilerini devralmaya soyunması...

Yurtdışındaki paraların ülkeye devri...

Mehmet Şimşek’in mahcup bir şekilde IMF flörtünden söz etmesi...

Ağırdan, usul usul, küresel krize karşı bir kıpırdanma söz konusu...

Dış basında ise Türkiye’dekinin aksine, bir umutsuz cayırtı...

İçeride siyasetçi ‘her şey kontrol altında’ havası basarken, dışarıda medyanın ‘fena gidiyorlar’ tespiti...

Hangisine iltifat etmeli?

***

İstanbul ve Ankara’da yürütmüş olduğu görüşmeleri tamamlayarak, Türkiye’den ayrılan IMF heyetinin ne dediğine baktım...

IMF’den yapılan yazılı açıklamada, görüşmelerde, gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerde finansal piyasalardaki sorunlar ve artan riskten kaçınma konuları ele alındığı belirtilmekte...

Görüşmeler küresel riskin Türkiye ekonomisine etkilerinin en aza indirilmesine yönelik uygun politikalar üzerine odaklanmış...

Açıklamaya göre, IMF Türkiye Masası Şefi Lorenzo Giorgianni, ‘Türkiye ekonomisi bugün geçmişe göre daha sağlam, ancak gelişmekte olan piyasalara sermaye akışının azalmasından kaçınılmaz olarak etkilenecek’ demiş.

Bankalardaki önleyici yapı, kamu ödemeler dengesi, esnek döviz kuru ve farklı ihracat piyasalarının Türkiye’nin şoklarla baş edebilme yeteneğini artırdığını vurgulayan Giorgianni, ‘ancak, Türkiye’nin dış kaynağa bağımlılığı ekonomiyi küresel kredi krizinin etkilerine açık hale getiriyor’ vurgusunu yapmış...

Peki, ne önermiş?

‘Özellikle mali politika, mali ihtiyaçların kontrol edilmesine ve borç-gayrisafi yurt içi hásıla oranının aşağı yönlü olmasına yardımcı olması için hedefler tutturulmalı.’

Ayrıca güçlü mali performans, daha kuralcı mali çerçeve, yerel yönetimlerin finansmanının sıkı kontrolü, vergi yönetiminin güçlendirilmesini kapsayan sürekli yapısal mali reformlar’ önerisinde bulunmuş...

***

IMF Türkiye Masası Şefi’nin açıklamaları, ister istemez, beni Financial Times’daki habere savurdu...

IMF’nin krizden etkilenen yükselen piyasaların acil kredi ihtiyaçlarının giderilmesi amacıyla, kısa vadeli yeni bir kredi kolaylığı uygulamaya koyacağı açıklanmıştı...

Financial Times Gazetesi, iyi yönetilmekle birlikte finansal oynaklıktan etkilenen ülkelerin IMF tarafından açıklanan yeni kolaylık kapsamında, ‘hızlı bir biçimde ve adeta koşulsuz’ kredi sağlayabileceğini belirtirken, dört yükselen piyasanın Brezilya, Güney Kore, Meksika ve Singapur’un kesin olarak yararlanma kriterlerini karşılayabileceğini, ayrıca kriterleri karşılayabilecek ülkelerin arasında Çek Cumhuriyeti, Şili ve belki Polonya’nın da olduğunu, ancak Güney Afrika ve Türkiye gibi büyük cari açıkları olan ekonomilerin ise kriterleri karşılamayabileceğini söylüyor...
***

Le Monde ise düpedüz ürkütücü...

Fransız gazetesi, dolara karşı değerinin dörtte birini kaybetmiş olan liranın yeniden zayıflamasının bazı şirketleri iflasa sürükleyebileceği savına yer verdiği haberde; cari açık, enflasyon ve büyümedeki olumsuz gelişmelere dikkat çekerek şu yorumu yaptı:

‘Ancak hükümet, yeniden IMF’ye çağrı yapmayı reddediyor: Mart yerel seçimleri yaklaştığı bir dönemde Fon, onu sıkı bir biçimde sınırlandırır, bu da Kürt bölgelerindeki yatırım olanaklarını kısaltır. Ankara, aynı zamanda bir finansman manevra marjını korumak istiyor’...

Le Monde haber analizinde; ‘Türkiye, felakete doğru koşuyor.

Bu, 10 yıldan daha kısa bir süre içinde ikinci kez olacak ancak Türk hükümeti, krize tek başına çare bulma eğilimini gösteriyor. İktidardaki AKP, yabancı müdahalelerden usandı ve IMF’den yardım talep etmeye isteksiz. Bu da zaten gergin olan yatırımcıları hiç rahatlamayacak’ görüşünü dile getirmekte...

***

Büyük bir dalga üzerimize geliyor...

Neden mi? Dünyada likit sıkıntısı arttıkça artacak ve buna karşın bizim iç tasarruflarımız çok düşük... İç siyaseti, yerel seçim meşguliyetini biraz gevşeterek, meseleye daha evrensel ve teknik bir güvence için baksak iyi olacak...

Şubat’ta dolar ne mi olur? (Kastedilen tarih, Şubat 2009'dur.)

Bir bankacıya göre 1.90 YTL...

Ekim (2008) sonu itibariyle ekonomide durum özeti budur... İç siyaset mi, dış basın mı?

Uluslararası teknisyenler mi yoksa ön tahmin yapan bankacı mı? Kim haklı, göreceğiz...

Zaten bu durum özetini de o nedenle kayda geçiyorum... (Mehmet Altan, Star, 1 Kasım 2008 )

* * *

Bölümün 4 ile 5 sayılı yazılarında alıntı yapılan dış basının gerçeğinde, ülkemizin gerçeklerini değil, ülkemizde olmasını, görmek istediklerini yazdıkları açık olarak anlaşılmaktadır.

Bu nedenle hakkımızda yazılanlarla ilgili hareket etmeden evvel kırk kere ölçerek bir kere biçmemiz gereği ortadadır.

Ve anlaşılması gereken bir durum daha vardır.

Yabancıların bizler hakkında yazdıklarını elbette okuyacak ve değerlendireceğiz. Ancak en azından bölgemizde bir ekonomik rekabet içerisinde olduğumuzu hiçbir zaman unutmadan...

Değilse…

Harmanı yel, deliyi el döndürmektedir….

Resim. Aktifhaber.com

 
Toplam blog
: 1117
: 1768
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

Ticari ilimler akademisindeki öğrenciliğim sırasında, bir kamu iktisâdi kuruluşunda başladığım ça..