Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Aralık '08

 
Kategori
Dünya
 

Batının gizlediği gerçek (6) Moralinizi bozmayayım! Gelecekte ne ABD olacak, hatta ne de AB

Batının gizlediği gerçek (6) Moralinizi bozmayayım! Gelecekte ne ABD olacak, hatta ne de AB
 

Düğün değil bayram değil eniştem beni niye öptü! Niye öper? Abla herhalde yaylaya gitmiştir!


Türkiye ve dünya yeni seçilen ABD başkanı Hüseyin Burak Obama’yı kurtarıcı olarak görürken burada tam aksi yazılmıştı? Ne denilmişti? “ABD İslam dünyasındaki (biriken petrol paralarının hatırına) olumsuz görüntüsünü değiştirmek için Obama’yı özellikle seçti”. İspatı da hemen geldi; Dün Tv’leri izleyenler; “Önümüzdeki günlerde Obama bir İslam ülkesinde -Belki Mısır’da- bir miting düzenleyecek..” Haberini dinlemiştir. Başkan Bush 11 Eylül’de; Müslümanları kastederek; “Haçlı seferleri…” derken, ne oldu da, ABD’nin yeni başkanı Müslüman bir ülkeye Komşu ziyaretine çıkıyor! Derler ya; “Düğün değil bayram değil eniştem beni niye öptü!” İlahi! Niye öper? Abla herhalde yaylaya gitmiştir! Tövbe…Tövbeee…

Sonraki bölümlerde cevaplandırılmak üzere birkaç soru;

- Gelişmiş batının gelişmiş şirketleri ne zaman ve neden fabrikalarını Uzakdoğu ve diğer ülkelere taşımışlardır?

- Gelişmiş batının gelişmiş şirketleri! Uzak yerlerde yaptıkları, yapacakları devasa boyuttaki makine ve malzeme yatırımlarının; ülkelerine olacak yansımalarını düşünememeleri, sonuçlarını hesap etmemeleri mümkün müdür?

- Bu söz konusu şirketler Uzakdoğu’ya yaptıkların yatırımların finansmanını nereden sağlamışlardır?

- Aynı anda hem ülkelerinde, hem de dışarıda devam edecek üretimlerin geri dönüşlerine kadar geçen sürede ihtiyaç duyulacak finansmanın hesabı nasıl yapılmıştır?

- Batılı şirketlerin başka ülkelerde çok ucuz fiyata üreterek satışa sundukları mallar; satın alma gücü düşük değil hiç olmayan (üçüncü dünya ülkelerine) ülkelere hangi şartlarda ve nasıl pazarlanmış, bu kaynaklar nereden (İlgili ülkelerden mi, kendileri tarafından mı?) temin edilmiştir?

- Mesela; Bu mallar ülkemizde olduğu (ödeme gücü olmayan kesime) sokakta dağıtılan kredi kartları üzerinden, taksitlendirilirken ve satılırken bunların finansmanı, dönüşü nasıl hesaplanmıştır?

- Son bir soru; Birçok gereksiz ve halkın gerçekte ihtiyacı olmayan mallar pazarlanırken, bankaların elinde ülke kalkınması için sanayicilere verecek para kalmış mıdır? Bu arada ilgili ülkelerde kalkınma amaçlı bir yatırım yapılmış mıdır, yapılmışsa bunlar kimlerdir?

Eğer, gelişmiş batı; bu ekonomik kriz nedeniyle mevcut hatalarını görür, anlayışlarını değiştirir, uyguladıkları baskı ve sömürülerini ortadan kaldırır, fakir ülkelere göstermelik ve misyonerlik anlayışı ile yaptıkları üç-beş çuval pirinç ve buğday yardımı yerine, imkânlarını onlarla paylaşırsa, konumlarını biraz daha devam ettirirler…

Değilse; ilk olarak; önümüzdeki 10 yıl içerisinde önce Amerika Birleşik Devletleri kendi içerisinde birkaç devlete bölünür… Arkasında da Avrupa Birliği ortaya çıkacak yoğun işsizlik ve kargaşa nedeniyle dağılır…

- "Olmaz... Hayatta inanmam!" Diyeceklere; Kaç kişi Komünist Rus İmparatorluğunun kumdan kale gibi üstelik kendileri tarafından dağıtılacağını öngörmüştü?

Bunlar ne bir kehanettir… Ne de bir “Komplo Teorisi”. Perşembenin gelişi, Çarşambadan bellidir. Nedenleri çok basit olarak ilerleyen bölümlerde açıklanacaktır.

Tarihe bakıldığında yaklaşık 100 yılda bir güç ve dengelerin değiştiği görülecektir.

Buna yakın tarihten örnek verirsek; Endülüs (İspanya) Devleti, Osmanlı İmparatorluğu, İspanyol İmparatorluğu, “Üzerinde güneş batmayan” İngiltere ve nihayet “Hasta adam…” (Karıştırılmasın Osmanlı değil!) Amerika Birleşik İmparatorluğu…

Devletler ne kadar güçlü gözükselerde... Kendilerini bekleyen, bilinen sondan kurtaramamışlardır…

Siz bakmayın Osmanlının yedi ayrı devlet tarafından 300 yılda yıkılabildiğine... O Koskoca dünya Cihan imparatoru Osmanlıydı... Büyük devletti... Kimileri gibi "Süper güç" değil.

Neticede, Yıldız gibi parladıkları dönem sonsuza kadar devam etmemiştir... Etmemektedir....

Bir devlet, toplum için “Güç” ne anlam ifade etmiştir?

-Çok eskilerde; Büyük ordular…

-Eskilerde; Büyük ordular, nitelikli komutan ve devlet adamları, zengin doğal kaynaklar…

-Dün; İyi yetişmiş devlet adamlarının yanında ilim adamları ve doğal kaynaklar,

-Bugün; Her alanda ileri teknoloji üreten ilim adamları… Üretilen yüksek teknolojiyi kullanabilen nitelikli halk… Durumu kaptan köşkünde oturan, takip eden liderler!

Bunu biraz daha açalım;

-Yüksek askeri teknoloji…

-İlmi araştırmalarla bilgiden yeni bilgi üretme yeteneği…

-Nükleer güç…

-Uzay çalışmaları…

-Genetik çalışmalar…

-Bilgisayar, yazılım ve donanımları ve benzerleri…

-Zengin yeraltı doğal kaynakları… Verimli tarım arazileri…

-Ve bu gücün mıknatısı, üreticisi, olmazsa olmazı; Nitelikli vatandaşlar…

Bunlardan daha da önemlisi;

-“Katılımcı, uzlaşmacı, kuvvetler ayrılığına dayalı bir yönetim anlayışına sahip, hizmet ve gelir bölüşümünün adaletli ve hakça yapıldığı, güç ve yetkileri (kurallar içerisinde) etkin bir şekilde sınırlandırılmış bir yönetim anlayışı…

-“Vatandaşlarının can ve mal güvenliğini sağlamış, temel hak ve özgürlüklerinin etkin bir şekilde koruyan… Piyasa ekonomisinin işleyişine ve fiyat mekanizmasına (zorunluluklar hariç) müdahale etmeyen, işlemlerinde “açık ve şeffaf olan, iyi hakemlik yapan devlet, en iyi devlettir.” Anlayışı…

-“Bireylerin özgür düşünceleri ile ortak anlayışa ve çıkara dayalı hukuk kuralları ile yönetilen insanlar arasında cinsiyet, ırk, din, dil, etnik köken farkı gözetmeyen, korunmaya muhtaç olanları koruyup gözeten bir anlayış…

-“Gelir ve giderleri daima birbirine denk… Birkaç silah tüccarını zengin etmemek için hayali düşman yaratmayan… Diğer milletlerin milli ve manevi değerlerine saygılı bir anlayış…

Birde bugün güç tanımına giren değerlere sahip olanlara bakalım;

Mesela Ruslar; Yüksek askeri teknoloji, (tükenmekte yüz tutmuş) Doğal kaynaklar. (Rusya, bugünkü durumu ile batının bilgisayar, iletim ve (daha derinlerden) petrol ve gaz çıkarabilme teknolojisi ihtiyaç duymaktadır.)

Mesela Japonlar; bilgiden bilgi üretme yeteneği ve birikmiş (nakit) servet…

Mesela Çin; Yüksek askeri teknoloji, Yer ve gökte fabrikalar… 250 milyon zenginleştirilmiş, 250.000’ de özel yetiştirilmiş insan… Diğer devletlere mutlak şekilde bağımlı ekonomik bir yapı…

Mesela Hindistan; Nükleer teknoloji ve silah… Bilgisayar yazılımı, donanım üretebilme yeteneği… Birkaç yüz bin yetişmiş mühendis…

Mesela Pakistan; Nükleer silah üretebilme, biraz yetişmiş mühendis…

Mesela İran; Nükleer tesis kurabilme ve teknolojik silah üretebilme…

Mesela Afrika; sömürülen bir kıta… Uyanmaya başlayan bir halk…

Mesela Ortadoğu, dolarla yakılan sigaralar… Altından tuvaletler… Sömürülen halk… Uyanmaya başlayan bir gençlik… İslam anlayışının etrafında toplanma isteği…

Mesela; Kore, yüksek askeri teknoloji… Üretim yeteneği…

Mesela Avrupa; İyi yetişmiş mühendisler ve halk… Birikmiş servet… Yaşlanmış nüfus… Kilitlenmiş pazar… Kaybedilmekte olan rekabet gücü…

Mesela Amerika; İleride derecede araştırma ve teknoloji üretebilme… Yüksek askeri ve uzay teknolojisi… Yüksek üretim kapasitesi… Bir kısım halkta akıllara ziyan servet… Kilitlenmiş Pazar… Bilinçli ve homurdanmaya hazır bir halk… Vahşi kapitalizm… Kimin gücü kimin yeterse anlayışı… Zenginlerine karşı diş bilemeye başlayan bir kesim…Dünyada seveni kalmamış bir devlet… Bir süredir devam eden ekonomik sorunlar ve “Birleşik devletler” yapısı… Gücünün parlaklığını kaybetmiş ve yokuş aşağı inen imparatorluk…

Mesela Türkiye;

-Oltada suyun üstünde çırpınan balık…

-Oltada olduğunun farkına ancak varan balık…

-Oltayı tutan elin yukarı çekmeye fırsat bulamadığı balık…

-Oltayı tutmaktan yorulmuş elin tuttuğu yarısı suda çırpınan balık…

-Oltayı tutanın oltası ve ucundaki balıkla birlikte denize…

-Oltayı tutanı denizde…

Devam edecek…

Resim;www.adana.petrol.com'dan alıntıdır.

 
Toplam blog
: 1117
: 1768
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

Ticari ilimler akademisindeki öğrenciliğim sırasında, bir kamu iktisâdi kuruluşunda başladığım ça..