Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Nisan '09

 
Kategori
Siyaset
 

Batırıyordu...

Batırıyordu...
 

Batırıyordu...

Yukarıdaki başlık İngilterede yayınlanan Financial Times gazetesinin Başbakan R.T. Erdoğanın NATO genel sekreteri seçimindeki tutumunu eleştiren yazısının başlığı.

Son dönemde bir kısım medya için yeni bir tarif geliştirmek mümkün. “Doğru gözlükle yanlış görüntü gösterme sanatı” Bu misyona soyunmuş medya yurt içinde de, dışında da yeterince mevcut.

Financial Times gazetesi, Türk hükümetinin, son dönemde uluslararası platformlarda sergilediği tavrın Türkiye’nin “uluslararası imajına zarar verdiği” yorumunu yaptı.

İngiltere'de yayımlanan gazete, Türkiye’nin dünya sahnesinde “gereksiz biçimde sivri bir üslup" benimseyerek kendisine iyilik yapmadığını savunurken, “Bunun yerine Türkiye için sessiz ve sorumlu diplomasi sergileme zamanı” ifadesini kullandı.

Bu yorum doğrudur. Sonuçta Rasmussen’in genel sekreter olması Türkiyenin gerek batıda gerekse islam ülkelerinde itibarını zedelemiştir. Türkiye o kişiyi seçtirmeyebilirdi. Örneğin, daha konu ilk gündeme geldiğinde Rasmussenin genel sekreterliğinin NATO ile islam ülkeleri arasında iyi bir işbirliğine yardımcı olmayacağı anlatılabilinir, daha ilk günlerden aday gösterilmesi önlenebilirdi. Tabii bu tür politikalar, restle, veto tehdidi ile olmaz. Ciddi çalışma ister.

Ayrıca aynı dönemde bize AB üyeliği konusunda sürekli karşı çıkan, bize karşı Ermenileri savunan sözde NATO müttefiki dostumuz Fransa, NATO karar makanizmasına geri döndü. Eğer illede gerekiyorsa, kesin bir veto orada devreye sokulabilir, Fransanın havası söndürülebilirdi.

Gazetenin aynı yorumunda, önümüzdeki birkaç ayda Türkiye için "iki büyük meydan okuma" olacağını belirtildi ve şöyle devam edildi:
“ Birincisi Ermenistan ile ilişkileri normalleştirmek ve 1993 yılında Azerabaycan’a destek amacıyla kapatılan sınırın yeniden açılmasıdır. İkincisi ise, AB ve NATO bünyesindeki karar verme mekanizmalarını zehirleyen bir sorun olan Kıbrıs konusunda Yunanistan ile bir anlaşmaya varmak. Eğer Türkiye, bu iki cephede devlet adamlığını sergileyebilirse, AB’ye katılma şansını önemli ölçüde güçlendirmiş olacak.”

İşte bir yanlış gösterme örneği. Son derece kendinden emin, küstahça, emreder bir ifade. Bu konuda görevli politikacılarımızın ABD ile neler konuştuğunu bilemiyoruz. Ermenisten cumhurbaşkanının kesin ifadeleri içimizde bazı şüpheleri uyandırmıyor değil. Obamanın parlementomuzdaki konuşmasında sınırın açılmasından açıkça bahsetmesini alkışlayanlar, ulusal bilincin kaynamaya başladığını görünce geri adım atmışlardır. Tatili içersinde başbakanımızın “Karabağ sorunu hallolmadan sınır açılmayacak” demeci bunun açık bir örmeğidir.

Kıbrıs konusunda da durum pek farklı değildir. Kıbrıstaki işbirlikçi yönetim seçimlere bir hafta kala, kotarmaya çalıştıkları tek devlet formülünü benimseyen Türk oranının %15 e düştüğünü görünce, Ergenekon ahtapotunun sevimli kollarına atılmışlardır. Sayın Denktaş ve Eroğlunun Ergenekonu dolayısı ile hamilerini muhatap kabul etmeyen duruşları, orada da toplumsal bilincin öne çıkmakta olduğunun bir delilidir. Bir süre sonra sayın başbakanımızdan Kıbrısla ilgili Ermeni sınırı örneği bir çıkış görmek şaşırtıcı olmayacaktır.

Politika ciddi ve doğru öngörü ile yapılırsa bir ülkenin elimdeki en etkili silahtır.

Esen kalın…
Salı.... 14/5/2009

 
Toplam blog
: 1508
: 1688
Kayıt tarihi
: 16.07.08
 
 

Yetmişiki yaşında iki çocuk ve iki torun sahibi bir erkeğim.. Lise mezunuyum. Uzun yıllar esnaflı..