Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mayıs '07

 
Kategori
Kitap
 

Baver Ergun arkadaşımıza teşekkürler - 2

Baver Ergun arkadaşımıza teşekkürler - 2
 

"Gurbetçi gözüyle Türkiye" kitabımı yazmaya başladığımda, 27 yıl yurt dışında yaşamış olan bir Türk'ün ülkesine temelli döndüğünde gördüğü aksaklıkları ve güzel tarafları objektif bir gözle yazıya dökmesinin Türk insanına faydalı olacağını düşünmüştüm.

Amacım yapıcı eleştirilerle, genellikle mizahi bir şekilde hicvederek insanların yanlış olduğunu düşündüğüm davranışlarını düzeltmelerine katkıda bulunmaktı. Bu arada ülkemizin cennet kadar güzel köşelerinden ve doğa güzelliklerinden vs bahsederek ölmeden önce bir eser bırakmaktı. Henüz olmadı. Belki ileride değişiklik yaparak yayınlarım.

Kitabım piyasaya çıkmadan birkaç kişi tarafından beğenilmemesinin sebebini şu şekilde açıklamak istiyorum. Ben sabahları, ''Taze boyoooozzzz. Poğaça var gevreeeeek var, '' diye avazı çıktığı kadar bağıran ve aynı mahalleye 2-3 defa gelip giden boyozcunun davranışının ilkel olduğunu hicveden anekdot yazmışım, ama Türk insanının büyük bir bölümü bu bağrışmalara, hijyenik olmayan koşullarda gıda satılmasına öyle alışmış ki benim yadırgamamı yadırgıyorlar. Bozuk hoparlörüyle saat başı mahalle aralarında bağıran seyyar manavlar da rahatsız etmiyor çoğunu.

Sokak aralarında düğün yapanların hikâyesini yazdım, herkes alışmış. Kimsenin umurunda değil. Rahatsız olanına rastlamadım. Kırmızı ışıkta geçen yayaları ve sürücüleri konu alan komik olaylar yazdım. Ama herkes aynı kuralsız yaşamın içinde. Onlar için komik değil ki benim yazdıklarım.

Gecenin bir saatinde ''Sameeeet!'' diye bağıran karşı komşumun düşüncesizliğini hicvettim ama yan komşum da ''Uğuuuuur'' diye bağırıyor. Kim gülecek bana komik gelen alışılmamış olaylara. Onlar alışmışlar.

Beni kapı önlerinde iplere asılan çamaşırlar hem güldürdü hem kızdırdı ama benim mahallemde kimse umursamıyor, farkında bile değiller.

Eniştemin bir gün kapısının önündeki çöp bidonu dolu olmasına rağmen elindeki çöp dolu torbayı o bidona bırakmasını ama torbanın yere düşüp dağılmasını konu ettim. Biraz ilerideki çöp bidonunun boş olduğunu, niye oraya kadar gitmeye üşendiğini sorduğum eniştemin, ''Amaaan Mustafa sen de be... Burası Türkiye, buraya alış artık!'' demesini hikâye anlatır gibi anlattığımda kimsenin ilgisini çekmemesini anlamamıştım. Gün geçtikçe anlıyorum. Zira büyük bir çoğunluk rahatsızlık duymuyor. Aksine birtakım oryantal ve ilkel davranışlardan rahatsız olup bunu dile getirenlerden rahatsız olunuyor.

Benim komik bulduğum, alışamadığım, yadırgadığım davranışlar çoğu insanımızın benliğini sarmaşık bitkisi gibi sarmış. Ben hayal alemine yaşıyorum, çoğu vatandaşımız gerçeklerin tam ortasındalar. Hiç rahatsızlık duymadan. Hem de acı gerçeklerin. Hem de düzeleceğinden ümitlerini kesmiş vaziyette.

Ben Avrupa'da gördüğüm güzel, disiplinli ama hür ve emniyetli, insana değer veren yaşamın, kendi ülkemizde olmamasından çok üzülüyorum. Bu konuları hikâye gibi anlatan bir kitap yazıyordum. Hem gülünecek, hem düşünülecek, hem de ''Aaaa bak bizim dikkatimizi çekmemişti, adam ne güzel yazmış'' diyeceklerini bekledim.

Ama insanlarımızın büyük bir bölümü çağdaşlığı züppelik, kibarlığı homoluk olarak değerlendiriyorlar. Dolayısıyla beni rahatsız eden birçok davranış birçoğumuz için sinek vızıltısı gibi bir şey.

İmanı bütün, dini eğitimle yetiştirilmiş olan ben, Müslümanlıkla ilgili bazı konulara da değindiğim için okuyanlar ''Amaaaan bu ne? Abi vallahi bu dinciler vururlar seni'' ihtarıyla karşılaştım.

İnsana değer verilmemesi, çalışma saatlerinin çok fazla ama ücretlerin düşük olması konularına da değinen bölümler var kitabımda. Ama insanlar alışmışlar. Bugün bir TV kanalında gündüz programında çok güzel otuz yaşlarında bir kadın gördüm. Ağlamaktan gözleri şişmiş, yüz ifadeleri yaşadığı sıkıntıları saklamasına izin vermiyor. Kızı kaçmış onu arıyor. Bu arada 400 YTL maaşla bir işte çalışıyor ve ayda 100 YTL otobüs parası veriyormuş. Geri kalan 300 YTL ile kira, yiyecek içecek vs. Bırakalım eğlenceyi, normal yaşam sürmesine yetecek para yok.

Politikacılarımızı bu yüzden sevemiyorum. Yıllardır bu durum var ama onlar birbirlerine küsmekle, değişik konularla gündemi değiştirmekle meşguller.

Vatandaşın büyük bir bölümü durumu kavrıyor ama yapacakları fazla bir şey yok. Meydanlara toplanıp endişelerini dile getirmelerini bile umursamıyor hükümet. Onların derdi iktidarda kalmak.

Neticede benim eleştirdiğim, kendimi üzdüğüm birçok konu vatandaşımız için güncel olmuş. Alışmışlar. ''Arkadaşlar bakın beğenmediğiniz Almanya'da insanlar böyle sağlıklı yaşıyorlar, iyi kazanıyorlar, her yıl hemen herkes tatile gidiyor, alışveriş imkânları fazla, çalışanın hakkı yenmiyor vs.'' diye önemli konuları mizah da katarak dile getirmem kimsenin dikkatini çekmeyecek.

Ben bu kitabı Almanca olarak basıp Almanya'da yayınlatsam iyi satar. Çünkü Almanlar Türkleri daha iyi tanımak için her türlü materyale başvuruyorlar ve okumayı seviyorlar. Ama ülkemi eleştireceğim bir kitabı almanca olarak sırf almanlar okusun diye bastırmam.

BAver Ergun arkadaşımızın bana gönderdiği iyi niyetli mesajı hemen seri bir şekilde düşünmeme neden oldu. "Gurbetçi gözüyle Türkiye" kitabımı okuyacak insanların çok az olacağını düşünüyorum. Kendi maceralı ve örnek alınacak birçok olayları içeren hayatımı mizah da katarak yazmaya başlıyorum. Bu sene sonundan önce netice alıp piyasaya sunmayı umarım.

Teşekkür ediyorum beni uyardığın için sevgili Baver Ergun.

Merak edenler için web sitelerimin adresi:
http://www.agoraforum.net (Geçen gün çöktü, yeniliyorum)
http://mustafamumcu.blogcu.com.

Hepinize saygı ve sevgiler.
Mustafa Mumcu 27 Mayıs 2007 saat: 03:55

 
Toplam blog
: 324
: 2811
Kayıt tarihi
: 10.04.07
 
 

06. 06. 1945 İzmir doğumluyum ve İzmirli olmaktan da gurur duyuyorum. 1968 yılında birkaç yıllığın..