Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Aralık '09

 
Kategori
Tarih
 

Bay Mango kimlerle "tango" yapıyor?

Bay Mango kimlerle "tango" yapıyor?
 

İngiliz yazar Andrew Mango, kimlerle "tango" yapıyor?


KURTULUŞ SAVAŞI, EMPERYALİST ÜLKELERE KARŞI VERİLMİŞ BİR MÜCADELE DEĞİL MİYDİ?

Geçtiğimiz Kasım ayı içinde, Türkiye ve Atatürk hakkında yazdığı kitap ve makalelerle tanınan İngiliz yazar Andrew Mango, Türkiye'ye övgüler yağdıran sözleri ile dikkati çekmiş ve medya tarafından Türk kamuoyuna bir kez daha tanıtılmıştır...

Bir kez daha diyorum; çünkü bu ünlü yazar, benim bildiğim kadarı ile 10 yıl öncesinden beri zaman zaman çeşitli nedenlerle Türk kamuoyunun önüne çıkarılmıştır...

Belki hatırlyanlar olur, Cumhuriyet'in 85. Kuruluş Günü'nde de Süleyman Demirel Üniversitesi tarafından da bu ünlü yazara Fahri Doktora Payesi verilmişti...

Bu ünlü yazara, Türk medyasının ve kamuoyunun tarihle ilgilenen kimi insanları tarafından gösterilen ilginin bir başka özel nedeni de, bana göre, yazarın İstanbul doğumlu olması ve 7 yaşına kadar Türkiye'de yaşamış olmasıdır.

Andrew Mango'yu bloğuma konu yapmamım nedeni, bundan 10 yıl önce yaptığı bir konuşmada "Türk Milli Mücadelesi'nin antiemparyalist bir nitelik taşımadığını" söylemesidir.

x x x

İngiliz yazar Andrew Mango, 2 Aralık 1999 günü(yani 10 yıl önce), İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'nde bir konferans verdi...Aslında bu bir konferans değil, "ATATÜRK" adlı kitabının tanıtılmasına yönelik küçük bir konuşma idi...

Bay Mango, otuz kırk dakika süren bu tanıtım konuşmasında, Türkiye Cumhuriyeti tarihini okuyan ve Atatürk'ü bilen her Türk insanının bildiğinden fazla bir şey söylemedi....Ancak "Ulusal Kurtuluş Mücadelesi'nin antiemperyalist bir nitelik taşımadığını, bunun Türkiye ile Yunanistan arasındaki ikili bir savaş olduğunu" iddia etmesi, kendisini dinleyenlerden bir tepki almamıştı ama, benim canımı çok sıkmıştı.

Yani, Bay Mango, Kurtuluş Mücadelesi'nin emperyalist ülkelere karşı verilmediğini söylüyor ve bu mücadeleyi basit bir Türk-Yunan savaşı olarak görüyordu....

Bay Mango, bu kadarla kalmıyor, "bu savaş sırasında Yunanlıların batılı ülkelerden araç-gereç yardımı almış olabileceğini ancak bunun emperyalist bir amaca hizmet olarak değerlendirilemeyeceğini" ilave ediyordu sözlerine....

Bay Mango'nun bu değerlendirmesine, ne yazık ki ülkemiz insanlarından da katılanlar olmuştu... Ama, yukarıda dedim ya, benim çok canım sıkılmıştı... Ben, bu tepkimi bir şekilde dile getirmiş ve bunu da bir günlük gaztede yayımlatmıştım.

Şimdi, hem Bay Mango'ya hem de onun gibi düşünen kendi insanlarımıza şu soruları sormak gerekir. Eğer, Ulusal Kurtuluş Mücadelesi antiemperyalist bir nitelik taşımıyorsa;

1. Şark Meselesi ya da Doğu Sorunu nedir?

2. Doğu Sorunu üzerine monte edilmiş "Sevr Projesi" ve "Sevr İdeolojisi" neye hizmet etmektedir?

3. Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasının hemen ardından, "yangından mal kaçırırcasına" Anadolu'nun batılı devletler tarafından işgal edilmesinin amacı nedir?

4. Mondros Mütarekesi imza edildiğinde sınırlarımız içinde bulunan Musul ve çevresinin, mütarekenin imzalanmasından üç gün sonra haksız yere ve hukuksuz bir şekilde acele ile işgal edilmesi ne anlama geliyor?

5. Osmanlı Devleti'ne Sevr Projesini imzalatmak için Yunanlıları İzmir'e çıkartıp Anadolu içlerine sevk eden acaba kimlerdi?

6. Eğer, Kurtuluş Savaşı bir Türk-Yunan savaşı ise ve emperyalist bir nitelik taşımıyorsa, Lozan görüşmeleri neden yalnızca Yunanistan ve Türkiye arasında yapılmadı da Türkiye'nin karşısına bütün batılı ülkeler çıktı?

Bay Mango ile onun yukarıda belirttiğim değerlendirmelerine katılanlara, yani "Kurtuluş Mücadelesi'nin emperyalis bir nitelik taşımadığını, bunun basit bir Türk-Yunan Savaşı olduğunu" ileri sürenlere, bazı tarihi gerçekleri hatırlatmak gerektiğini düşünüyorum...Bunlardan en önemlileri, "Doğu Sorunu" ile bu sorunu temel yapan "Sevr Projesi" ve bu projenin sürekliliğinin öğretisi olan "Sevr İdeolojisi"dir.

DOĞU SORUNU... Tarihi adı ile ŞARK MESELESİ...

Bu sorun, Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş sürecine girmesinin ardından ortaya çıkan ve Osmanlı'yı dışarıda bırakan uluslararası jeopolitik isteklere dayanan emperyalist amaçlı bir sorundur... Bu sorun;

_ Genelde büyük devletlerin(İngiltere, Fransa, Rusya, İtalya, Almanya ve bir süre sonra da Amerika) jeopolitik ve ekonomik çıkarları için Osmanlı toprakları üzerindeki rekabetinden kaynaklanan bir dizi bunalımı içeren bir sorundur...

_ Bu sorun, Türklerin Anadolu'ya gelişini ve daha sonra da Avrupa'ya yayılışını içlerine sindiremeyen batılıların sorunudur...

_ Bu sorun, Batı Anadolu'nun ve istanbul'un kendilerinin olmasını isteyen Yunanlıların sorunudur...

_ Bu sorun, Boğazları ele geçirmek ve Akdenize inmek isteyen Rusların sorunudur...

_ Bu sorun, haçlı zihniyetinden kaynaklanan bir din sorunudur...

_ Ve bu sorun, batılıların, yüzyıllara daynana Türk düşmanlığının kine dönüşmesi sorunudur...

Dünkü kadar katı ve kesin kararlı olmasa da "Doğu Sorunu", en azından kapalı kapılar ardında, emperyalist amaçlar için hala müzakere edilmektedir...

SEVR PROJESİ VE İDEOLOJİSİ....

Birinci Dünya Savaşı, İtilaf Devletleri'nin lehine sonuçlanınca, savaşın galipleri, savaşın mağlüplerine dayatacakları barış koşullarına son şeklini vermek için Paris'te, Londra'da ve San Remo'da bir dizi uzlaşma(aslında paylaşım) konferansları düzenlediler... Türklerin Anadolu'ya gelişini ve üç kıtaya yayılışını bir türlü kabullenemeyen batılıların, Türkleri ülkesi ve ulusu ile bölüp parçalamaya yönelik emelleri de bu konferenslarda ve benzeri toplantılarda "Sevr Projesi" adı altında belgelere geçirildi...

Lozan'da, Türkiye'nin karşısına İngiliz temsilcisi olarak çıkan ve "Doğu Sorunu"nun Haçlı ve şoven fikirleriyle dolu olan Lord Curzon'un Ocak 1919'da Paris Konferansı'na sunduğu rapor, batılıların Türkler hakkındaki düşüncelerinin ne denli kin dolu olduğunu göstermesi bakımından ibret verici bir belgedir....Osmanlı'nın bir an önce parçalanıp paylaşılmasını isteyen Lord Curzon'un raporundaki şu ifadelere bir bakın:

"...Yıllarca benzeri görülmemiş bu veba çıbanını söküp atmak için bir fırsat doğmuştur. Benzer bir fırsat, birkaç nesil daha gelmeyebilir. Dünya, büyük çözümler aramaktadır. Dünyadaki en hastalıklı kötülük kaynaklarından birini kurutmak için bu fırsat kaçırılmamamalıdır..."(1)

Paris Konferansı'na katılan bütün temsilcilerin ortak noktası, kendi aralarında uyuşmazlık konuları olsa da, Türkiye aleyhine bir davranış içinde olmalarıydı. İtilaf Devletleri'nin Osmanlı paylaşım planlarından sonradan haberi olan Amerika da, batılılardan farklı düşünmüyordu.

Amerika, 10 kasım 1917'de, Türkiye'nin bütünüyle haritadan silinmesini istemiştir. ABD Dışişleri Müşaviri Hause, "Türkiye galip devletler arasında paylaştırılmalı ve orada ırklara göre özel yönettimler kurulmalı" tezini ileri sürmüş ve Başkan Wilson da bunu kabul etmiştir.(2)

Bu düşünceler, Sevr Projesi içinde yer almış; Amerika ve İngiltere'nin dayatması ile Doğu Anadolu'da Ermenistan ve Kürdistan devletlerinin kurulması için esas teşkil etmiş ve Sevr Antlaşması'nda da maddeleşmiştir.

Kurtuluş Mücadelesi öncesinde Türkiye için öngörülen bu geleceği, eylemli olarak gerçekleştirmek isteyenlerin bu girişimlerinin emperyalist bir düşünceden kaynaklanmadığını söylemek mümkün müdür?

Batılıların bu girişimlerine karşı verilen mücadele basit bir Türk-Yunan savaşına indirgenebilir mi?

Bu şekil bir değerlendirme, büyük bir tarihi yanılgı olmasının ötesinde, Atatürk'ü de bir savaş galibi gibi sıradan bir komutan olarak görmek anlamına gelmez mi?

Aradan 10 yıl gibi uzun bir zaman geçti...Bay Mango'nun, Kurtuluş Savaşımız için aynı düşüncesini koruyup korumadığını bilmiyorum...Umarım, düşüncesini değiştirmiştir...

Eğer değiştirmemişse kimlerle "tango" dansı yaptığını düşünmeye başlarız....

cdenizkent

_______________ :

(1) Taha Akyol, Medine'den Lozan'a, Milliyet Yayınları, 1997, ss. 122:125

(2) Laurence Evans, Türkiye'nin paylaşılması(1914-1924), Milliyet Yaynları, 1972, ss. 35-36

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..